|
|
İlhan Selçuk'u nasıl bilirsiniz?Kategori: Söyleşiler | Makaleler | 1 Yorum | Yazan: A Yorum | 22 Haziran 2010 03:09:45 İlhan Selçuk'u yitirdik, hepimizin başı sağolsun. Kendisiyle bireysel iletişimimin çok yoğun olduğunu söyleyemem. 1991-2000 yılları arasında Adam Sanat'ta yayınlanan yazılarım nedeniyle, gazetede çalışan öğrencimle, İlkay Kılınç aracılığıyla haber göndermiş Cumhuriyet'te de yazabileceğim iletisini yollamıştı.
Ben bu konuda çok daha coşkulu ve istekliydim,hatta Cevat Çapan Hoca ile bu dileğimi kendisine iletmiştim. Önce 2000-2003 yılları arasında, daha sonra kısa bir dönem 2007’de aperiyodik olarak siyasal yazılarım gazetede yayımlanmıştı. Bu süre içinde zaman zaman telefon iletişiminde bulunmuş, düşünce alışverişi gerçekleştirmiştik.. Ancak İlhan Selçuk’un, biz –yitik kuşak- olarak tanımlanan 78’liler için çok özel bir anlamı vardır. 68’lilerin tekne kazıntısı olan bizlerin yetişme yılları olan 1970’ler bilginin alabildiğine yüceltildiği, bilgili insanın saygın bir konumda olduğu yıllardı Okuma alışkanlığı, özellikle sistemli-düzenli okuma alışkanlığı son derece önemliydi. Sağlam bir bilgi birikiminin temelinde ekonomik-politik eğitimi bulunuyordu. Aydın adayının bu konuda kendini eksiksiz yetiştirmesi gerekiyordu. Hayatı nesnel gerçekliliğiyle kavrayan insanın kendisini düşünsel düzeyde geliştirebilmesi için felsefenin temel kavramlarını özümsemesi son derece önemliydi. Bunların dışında dış gerçeği bilgiyle kucaklayan, felsefeyle yorumlayan kişinin, onu sezgileri ve duygularıyla da algılayabilmesi için sanat gerçeğiyle buluşması zorunluydu. Aydın olma çabası içindeki insanın işi bayağı zordu anlayacağınız… Ayrıca bu özelliklere sahip insanların aynı zamanda toplumsal sorumluluk sahibi olmaları; insandan, emekten, toplumdan yana tavır koymaları gerekiyordu. Bu da yeri geldiğinde bedel ödemeyi göze alabilmek demekti. Yani aydın olabilmek yalnız bir birikim, donanım sorunu değil aynı zamanda tavır sorunuydu. KUTUP YILDIZIYDI İşte İlhan Selçuk, bizim ergenlik ve olgunluk yıllarımızın gerçek bir kutup yıldızıydı.Hem donanımı ve üslubu hem de hayat karşısındaki sapasağlam duruşuyla rol-modelimizdi.Yeni yetmeliğimizi doyasıya yaşadığımız 1960’ların ikinci yarısında Cumhuriyet’te İlhan Selçuk ve Ali Sirmen’i, Akşam’da Çetin Altan (o zamanlar öyleydi)ve İlhami Soysal’ı okuyup anlayabilmek ve tartışabilmek bayağı bir prestij kaynağıydı bizler için.Sol rüzgârlar da ülkede efil efil esmekteydi. İşte o yıllarda Cumhuriyet gazetesi aracılığıyla tanıştığımız İlhan Selçuk her şeyden önce yılmaz bir Aydınlanmacıydı, Cumhuriyetçiydi, Atatürk devrimlerinin sarsılmaz bir bekçisiydi. Böyle olduğu için laikliği benimsemişti, evrensel hukuka saygılıydı ve hukukun üstünlüğünden yanaydı.Aklın, bilginin yandaşı-bağnazlığın karşıtıydı, kadın haklarının savunucusuydu. İşte bu Cumhuriyet değerleri üzerinde oluşacak bir demokrasiyi benimsemişti. Demokrasi soyut bir kavram değil, eşitlik-özgürlük, kardeşlik ülkülerin hayata aktardığı ölçüde anlam kazanan bir kavramdı. Bunun ayırtına da tam anlamıyla varmıştı. Bağımsızlığın her şeyin temeli olduğunun bilincindeydi ve bütün benliğiyle bağlandığı Atatürkçülük,-onun için- Atatürk’ün yolunda ondan da ileri gitmekti. Bu bağlamda milli demokratik devrim ve sosyalist devrim kavramlarının da düşünce dağarcığında ayrı bir önemi vardı. Yönünü çağdaş uygarlığa çevirmişti. Bilim, felsefe, sanat, teknoloji üreten, Cumhuriyet ve demokrasi değerleri geliştiren Batı’yı kabullenmiş; emperyalist, kıyıcı, acımasız Batı’yı bütünüyle reddetmişti. Bireysel yaşamında beni etkileyin anılarından biri Devlet Tiyatrolarının değerli sanatçılarından Işık Yenersu’ya aittir. Bu anektodu Cumhuriyet Pazar eklerinden birinde okumuştum yıllar önce. Işık Yenersu gençlik yıllarında, sosyalizmi iyi öğrenebilmek için İlhan Selçuk’tan kendisine bir okuma programı yapmasını istemiş. O da Batı klasiklerinden oluşan bir liste ile işe başlamasını önermiş. Bu, aslında İlhan Selçuk’un hayatı ne kadar sağlam temellere dayalı olarak algıladığının bir kanıtıdır. Burjuva kültürünü özümsemeden, Batı sanatını, felsefesini ve estetiğini öğrenmeden sosyalist kültüre geçmenin yetersizliğini, sığlığını ortaya koyması açısından son derece çarpıcı bir yaşam deneyimidir. Bu donanıma sahip olan İlhan Selçuk’un 12 Mart faşizmi sırasında Ziverbey Köşkü’nde işkencelerden geçerken verdiği mücadele ve akrostiş yöntemiyle dışarı mesaj yollaması, çağının tanıklığını yapması; aydın birikimini tavrıyla da bütünleyen bir insan davranışıydı. Zaten hayatının hiçbir döneminde ilkelerinden zerre kadar ödün vermeyen kişiliğiyle,-bu satırların sahibine- ve birçok çağdaş insana gerçek anlamda kılavuzluk etmiştir. Cumhuriyet’teki Pencere sütunu on yıllarca bütün sosyalistlerin, Cumhuriyetçilerin ve yurtseverlerin dünyaya açılan pencerelerini geliştiren, aydınlatan bir köşe olmuştur. Işık içince yatsın, fazlasıyla hak ettiği bütün güzellikler onunla olsun. Dr. Vakur Kayador | Odatv.com
YorumlarMehmet Gündoğdu
{ 22 Haziran 2010 08:02:44 }
Devri Asan Olsun. Gençlik yıllarımda onun yazılarından çok şey öğrendim. Emeği boşa gitmedi sağolsun. Hizmeti Hakk ve halk katında kabul görsün. Cumhuriyet Ailesinin başı sağ olsun.
Diğer Sayfalar: 1. Unutulmayacak...
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|