Kültürler Karnavalı'nın renkliliği nasıl da capcanlı! Diller, renkler, ırklar, yemek kültürü, şarkılar, geleneksel giysiler... birbirine karışıyor bu karnavalda. Dans eden, çeşitli yemeklerin tadına bakan, tanımadığı müziğin ritmine kendini kaptıran... ne çok insanin yüzünden mutluluk okunuyor. Kin, düşmanlık yok, sevgi ve hoşgörü var.
17 – 23 Mayıs
17 Mayıs, Pazartesi
“Savaş ve ardından gelen hadiselerle sarsılmış, bundan ötürü daha katlanılmaz derecede ağırlaşan şahsi yaşam koşulları biçimlenirken Rainer Maria Rilke’nin şiirlerinde yardım buldum, ki kendisine duyduğum gönül borcu büyük ve kaçınılmazdır. Ortaya çıkan mektuplaşma en bereketli ve saadet bahşeden insani ilişkilerden biri oluverdi.” (Luise Heise)
Genç bir bayana yazılan mektuplar nasıl da yürek dağlayıcı! Günlerdir elimden düşmüyor bu bir deste mektup.
18 Mayıs, Salı
Boşluğa düşmek yok hava kötü, yağmurlu, berbat diye. Aklıma getirmeden çalışmalıyım; öyle de yapmaya çalışıyorum pencereye bakmadan. Sırtıma ağrılar girene dek yazıyorum, yazıyorum. Sırada “Sözcüklerin Şiiri, Şiirin Sözcükleri” yazım var. Bu hafta bitecek. Sözcük başlıklı şiirlerden yola çıkarak kuracağım yazımı. Sözcüklerin dilinden oluşan şiirlere uzanacağım ve oradaki sözcüklerden yardım isteyeceğim. Şiir sözcüklerle yazılıyorsa, “sözcük” başlıklı şiirlerin sözcükleri nasıl oluyormuş diye bakmaya çalışacağım derinlemesine.
19 Mayıs, Çarşamba
Rilke’nin Heise’yle mektuplaşmalarında gözüme çarpan yanlış kullanılan sözcükleri Melike’ye yazdım.
“hotel” değil “otel” olması gerekiyor.
“Büyük mektubunuz” olmaz.
“kendikinizle”, “kendikimle”... “ahammül” olmayacak, “tahammül” olacak. “Az daha küçük bir aile olduk.” Doğru bir cümle değil....
Arapça sözcükleri fazla kullanıyor Melike. Mektuplaşmanın geçtiği yılların diline sokulmaya çalışıyor ama, bana göre bu tutumu doğru değil. Dil, o günden bu güne kendini yenileyip duruyor . O gün kullanılan sözcükleri bugün kullanmıyoruz.
Günümüz Türkçesiyle daha anlaşılacak mektuplar Arapça sözcüklerin fazlalığı yüzünden anlaşılmaz hale geliyor.
20 Mayıs, Perşembe
Hulki’yle ortak şiir kitabımızı iki bölüm olarak tasarlamıştım. İlk bölümde Hulki’nin şiirleri “Cingân Opuslar”, 2. bölümde benim “Hayal Opuslar” yer almıştı.
Şimdi, bir de bir ondan bir benden yer alacak şiirlerle bakacağız kitabın nasıl olacağına. Şiirleri de böyle iyice ince eleyip sık dokuyorum. Gözüme çarpan fazlalıklardan arındırıyorum durmadan. İyi bir kitap olacağı belli bu özgün şiirlerin. Benden çıkıp da yayınevine bir gitseydi. Bir kesinleştirebilseydik son halini.
Bugün Çınlama üzerine Adil İzci’nin benimle yaptığı görüşme yayımlandı Cumhuriyet Kitap’ta. Söyleşilerden hiç hoşlanmazdım eskiden, şimdilerde hoşuma gidiyor.
21 Mayıs, Cuma
Nedim Gürsel’in ağrıyan ve onu hareketsiz kılan ayak ağrısı için Nur’dan birisini bulmasını rica ettim. Nedim’i yürütemeyecek kadar ağrıyormuş ayağı. Üstüne basamıyormuş sol ayağının. Kramp gibi, kasılıp kalıyormuş bacağı. Doktor İsmail telefonda kendisinden bilgi alıp kimi önerilerde bulunmuş. Çalışması engellendiği için canı sıkılıyor elbette. Ben de çaresiz kaldım.
22 Mayıs, Cumartesi
Bugün akşam uğradım Nedim’e. Rahime’nin yaptığı nohutlu, küçük köfteli, iri buğdaylı çorba / yemek götürdüm. Şarap ve pasta da. Sıkıntısı ve çektiği acı yüzünden okunuyordu. Bağırmamak için kendini güç tutuyordu. Şarap, kahve içtik. Elimden bir şey gelmedi sıkıntısını gidermek için. Ağrı kesici ilaçlar alıyor, henüz bir yararını görmemiş. Salı günü hastaneye gidecek, belki de hastanede kalacak bir iki gün. Sinir sıkışmasıymış bu.
23 Mayıs, Pazar
Kültürler Karnavalı’nın renkliliği nasıl da capcanlı! Diller, renkler, ırklar, yemek kültürü, şarkılar, geleneksel giysiler... birbirine karışıyor bu karnavalda. Dans eden, çeşitli yemeklerin tadına bakan, tanımadığı müziğin ritmine kendini kaptıran... ne çok insanin yüzünden mutluluk okunuyor. Kin, düşmanlık yok, sevgi ve hoşgörü var.
Keşke yaşadığımız ortamlar her zaman böyle renkli, canlı olabilse.Bir zamanlar bir şarkı vardı “Dünya bayram olsa” diye. O şarkı geldi aklıma standları gezerken.