Dağlarca'nın Bütün Şiirleri'nin 2. cildindeki yapıtların çoğunun adını daha önce duymadığım gibi görme, okuma şansım da olmamıştı. 19 Mayıs Destanı'yla başlıyor 1824 sayfalık şiirler toplamı şu yapıtlarla devam ediyor: Hiroşima, Vietnam Körü, Malazgirt Ululaması, Haliç, Kınalı Kuzu Ağıdı, Sakarya Kıyıları, 30 Ağustos, İzmir Yollarında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ...
3 – 9 Mayıs
3 Mayıs, Pazartesi
Göçle ilgili hiçbir deyim yok. Belki de ilerde oluşur. Göçün masalları, atasözleri de çıkar ortaya. Göç sürecine anıklık eden yazar ve sanatçılar bir bir kalıcı ürünler vermeye başladılarsa yarım yüzyılda, döner sözcüğü Duden’e girdiyse, başka kalıcı şeyler de olacak elbette.
Dil sözcüğünün deyimleri takıldı bu ara aklıma: “Dil Birliği” olmayan bir toplumuz. Herkes ayrı kafadan konuşuyor orada burada, parlamentoda, meyhanede, evde ve doğru dürüst birlik sağlanamadığı gibi, sinirlerimiz de yıpranıyor.
Onun için de birbirimize dil döküp duruyoruz anlaşabilmek için.
Dilimizin ucuna gelen şeyleri hiç düşünmeden söylediğimiz çok oluyor bize dil uzatanlara.
O yüzden de dillere destan oluyoruz bir de bakmışız. Dile getirelim derken pek çok şeyi dile düşüyoruz hiç istemeden... bu böyle uzayıp gidiyor.
4 Mayıs, Salı
Murathan Mungan’ın yeni kitabının başlığı 227 Sayfa (Metis Yayınları). Kitap tam 227 sayfa. Mungan’ın çeşitli konulardaki, daha çok sanat, edebiyat, görüşlerini, notlarını, değinilerini ele alıyor.
“Bir yazarın okudukları, dinledikleri, seyrettikleri, düşündükleri, izlenimleri hakkında bir çift söz etme gereksinimiyle kaleme aldığı irili ufaklı notların, başkalarının yaşamına renk, soluk, canlılık kattığını; onda öğrenmek, izlemek, katılmak, paylaşmak arzusu yarattığını görmek başlı başına bir yazı mutluluğudur.”
Mungan’ın 227 Sayfa kitabındaki “İyi yazılmış notlarda ayaküstü sohbet etme tadı vardır.”
5 Mayıs, Çarşamba
Dağlarca’nın Bütün Şiirleri’nin 2. cildindeki yapıtların çoğunun adını daha önce duymadığım gibi görme, okuma şansım da olmamıştı. 19 Mayıs Destanı’yla başlıyor 1824 sayfalık şiirler toplamı şu yapıtlarla devam ediyor: Hiroşima, Vietnam Körü, Malazgirt Ululaması, Haliç, Kınalı Kuzu Ağıdı, Sakarya Kıyıları, 30 Ağustos, İzmir Yollarında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Yanık Çocuklar Koçaklaması, Arı Dağı Bildirisi, Almanya’larda Çöpçülerimiz, Hollandalı Dörtlükler, Horoz, İkili Anlaşma Anıtı, Pir Sultan Abdal Günleri, Anıtlarda Solukalan, Bir Elde Yaşamak (Reşat Bey Destanı), Çukurova Koçaklaması (Yurducunu Sevmek), Çıplak, Nötron Bombası, Uzun İkindi, Yunus Emre’de Olmak, Akşamcı, Dişiboy, Sayılarda, Sanık Ayağa Kalk, Şeyh Galibe Çiçekler, Takma Yaşamlar Çağı, Türkçem Benim Ses Bayrağım (Türk Dil Kurumu Koçaklaması), Yurdana (Nene Hatun Görüntüsü), Uzaklarla Giyinmek (Sığmazlık Gerçeği).
Baş döndürücü bir şiir yaşamı!
6 Mayıs, Perşembe
Dağlarca’nın 1981’de yayımladığı Çıplak kitabında yer alan şiirler tensel, cinsel duyguları ele alıyor. Kadın-erkek ilişkisine, aşka eğiliyor soyutlamalarla. Haiku tadındaki dörtlüklerden oluşan şiirlerde sevişmenin, sevginin yaratıcılığı körüklediğini de gözler önüne seriyor Dağlarca.
“Bir yoldur kadın
Ulaştırır
Erkeğini
yaradılışa” (Düşünen Erkek).
7 Mayıs, Cuma
Bir merakımı giderdi Murathan Mungan: Ayvalık’ta bizden sonra açan Begonvil çiçeğini kimin keşfettiğini yazıyor:
“1768’de Fransız Amirali Loui Antoine de Bougainville, Pasifik Okyanusu’nda sonradan kendi adıyla anılacak olan bu çiçeği keşfetmiştir.”
Murathan bu bilgiyi, benim edinip okuyamadığım Louis-Antoine de Bougainville’in Kral’ın La Boudeuse firkateyni ve L’Étoile yük gemisiyle Dünyanın Çevresinde Yolculuk (YKY) kitabından almış olmalı.
8 Mayıs, Cumartesi
Dilimizde ilk kez böyle bir kitap yayımlanıyor sanıyorum: Klasik Çin Şiirinden Seçmeler (YKY).
Hangi ülke olursa olsun çağdaş şiirini oluştururken geçmişin birikiminden geniş ölçüde yararlanır. Attilâ İlhan başta olmak üzere Divan Edebiyatından yararlanan ne çok şairimiz var. Çinlilerin klasik şiiri doğayla örülmüş sanki; mevsimler, kar, kış, bahar... öne çıkmış. Haikuya giden yolda atılmış öncü adımları sezmemek ne mümkün!
“Döşeğimin önündeki parlak ay ışığı,
Acaba sadece topraktaki kırağı mı?
Başımı kaldırınca parlak ayı görürüm,
Yurdum gelir aklıma eğince başımı.”
(Li Bai, Sesiz Gece Düşleri)
Erdem Kurtuldu’nun hazırladığı ve çevirdiği bu çalışması özgün dilden yapılmış. Çok iyi bir kaynak bence.
9 Mayıs, Pazar
Hulki Aktunç’la ortak çalışmamızın ürünlerini yeniden yeniden gözden geçirdim. İnce eleyip sık dokudum deyim yerindeyse. Sonuçta, bana göre, çok iyi bir kitap çıkacak ortaya yayımlandığında. Farklı, değişik ama şiirin katmerlendiği bir yapıtla karşılaşacak şiirseverler.