|
Bugün hep 1977'yi yaşadımKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 06 Haziran 2010 06:26:26 O kanlı 1 Mayıs'ı. Televizyonda ölümden dönenlerle konuştular. Sevinç ve burukluk, şaşkınlık iç içeydi yüzlerinde; acı da. Arkadaşlarının neden öldüğünü düşündüklerini söylediler. Ben kurtuldum o zaman ama başkaları kurtulamadı ve ben onları düşündüm bugün.
26 Nisan – 2 Mayıs 26 Nisan, Pazartesi Ortopedi doktoru sırtıma ve kalçalarıma iğneler yaptı, ağrıyan yerlerime. İki hafta da rapor verdi. Ayrıca sırt masajı da verdi. Bilgisayar başında saatlerce yanlış oturmamın sonucu kazanıldı bu sırt ağrıları. Sabahları spor yapıyorum, her gün yürüyorum ama masa başında çok fazla oturduğumdan oluyor bu kambur ve ağrılar. Yaşla da ilgisi olmalı bunun. Yazmadan vazgeçebilir miyim sırtımdaki ağrılar yüzünden? Olur mu öyle şey! Evde olmak bana iyi gelecek. Yazılarımı yazacağım, kitaplarımı okuyacağım okulu, öğrencileri aklıma getirmeden. Yani kendime geleceğim bu iki haftada. 27 Nisan, Salı Yarın endoskopi yapılacak. O berbat, tadını betimlemeye olanak yok, ilacı içmem gerekiyor bir litre suyla. Bir litre suya karıştırıp içiyorum bir saat içinde. Bağırsaklarımda bir deprem, bin deprem. İshal olmuşum gibi, içimde ne varsa boşalıyor. Bir şey yemiyorum. Açlık da duymuyorum. Oysa aklımda yiyecekler, yemekler ve şarap var. Çalışamıyorum daha fazla ve Kürk Mantolu Madonna yazımı sürdüremiyorum. 28 Nisan, Çarşamba Sabah erkenden yine o berbat ilacı içmeye başlıyorum on beş dakikada bir bardak. Bir saatte bitiriyorum bir litre suya karıştırılmış ilacı. Bağırsaklarım iyice temizleniyor. Bir şey yemiyorum yine. Rahime ile gidiyoruz endoskopi için. Epeyce bekledikten sonra içeri alınıyorum. Doktor kısaca bilgi veriyor yapılacaklarla ilgili. Koluma iğne yapıyorlar. Yapılan işlemi duymuyorum. Ve bağırsaklarıma bakıyor doktor. Bana da gösteriyor monitordan yapılan işlemi. Temiz çıkıyor bağırsaklarım. Kanser bulgusuna rastlanmıyor. Daha sonra da bana ayrıntılı bilgi veriyor doktor yapılan işlem ve bağırsaklarımla. Sevinerek çıkıyoruz doktordan. Hava güzel. Yürüyerek, konuşa konuşa eve yürüyoruz. Rahime’nin hazırladığı peynirli ekmeği yiyorum iştahla. 29 Nisan, Perşembe Hava kapalı ama sıcak. Rüzgâr var ama, ceketsiz çıkılabiliyor. Ben de, bu yıl ilk kez kısa kollu gömlekle gidiyorum alışverişe. Bu ne güzel duygu, ceketsiz, baharın geldiğine inanmak. Rahime’nin bahçeye diktiği sarımsaklar uç vermeye başladı. Leylaklar bir iki güne kalmaz iyice açılır saçılırlar. Laleler dünyada olmanın keyfini sürüyor. Bahçede oturup kitap okumak, kahve içmek isterdim. Bilgisayarımın başından kalkmadan çalışınca uzun süre, bahçeye inmeye vakit bulamadım. Dinlenmek için ara verip de divana uzandığımda da Selçuk Altun’un Kitap İçin 2’sini okudum pek çok cümlenin altını çizerek. Safranbolu’da yayımlanan Zalifre Yazıları dergisinin Nisan sayısını yollamış derginin yayın danışmanı şair Hüseyin Avni Cinozoğlu. Yereli, taşralılığı aşma çabasında bir dergi. “Zalifre” ne demek acaba? merak ettim. 30 Nisa, Cuma Yarın 1 Mayıs!. 1977’deki kanlı 1 Mayıs’tan kurtulanlardan ve en yakın arkadaşımı kurtaranlardan biriyim. Yıllar sonra polis baskısı, cop, panzer, yasaklama olmadan Taksim Alanı’nda buluşmanın gerçekleşmesine seviniyorum elbette. Emeğin, emekçilerin bayramı bugün. Bayram yapılacak bir durum yok aslında o. Emekçiler haklarını alamazken, ülkemiz sorunlar yumağıyla sarmaş dolaşken, sağ ve sığ bir iktidarın din diye tutturması tüm hızıyla sürerken neyin bayramını kutluyor emekçiler? Azer Yaran çevirisiyle Yesen’inin 1 Mayıs şiirini okuyorum: “Bir bayram gördüm, Mayıs bayramı, Şaşkınlığa uğradım. Bütün kadınları kucaklayıp Yitmeye hazırdım. ... Yüreğim iç! Ama kaçırma ölçüyü, Hayatın sınırına varma... Bu yüzden içtim ben dördüncüyü Kendi sağlığıma” Yarın, İstanbul’da ve tüm Türkiye’de kışkırtmacasız, dayaksız, tutuklamasız, gözaltısız... bir 1 Mayıs gerçekleşir umarım. 1 Mayıs, Cumartesi İşte Türkiye alışkanlığı. 1 Mayıs’ta her yerin kapalı olduğunu unutmuşum. Ekmek almayı ihmal ettim. Neyse ki Emre ve Dirim Türk dönercilerden pide alıp geldiler. Bizimkiler bayram seyran, 1 Mayıs falan dinlemeden çalışmaya devem ediyorlar her yerde. İkide bir haberleri izlemek için televizyon karşısına geçtim. Bir olay olmadı. Olayın olmamasına sevinenler de oldu mu acaba? Ya da 33 yılda olay çıkması için ellerinden geleni yapanlar pişman oldular mı? Bayram havasında geçen 1 Mayıs’ın da tatil günü olması yakındır. Bugün hep 1977’yi yaşadım, o kanlı 1 Mayıs’ı. Televizyonda ölümden dönenlerle konuştular. Sevinç ve burukluk, şaşkınlık iç içeydi yüzlerinde; acı da. Arkadaşlarının neden öldüğünü düşündüklerini söylediler. Ben kurtuldum o zaman ama başkaları kurtulamadı ve ben onları düşündüm bugün. 2 Mayıs, Pazar Bitpazarı. Yine kalabalık, yine ne ararsan var. Ben kitap arıyorum. En çok kadın ve çocuk giysileriyle porselen var. Benim aradığım kitaplar ise yok denecek kadar az. Ama Heinrich von Kleist’ın nişanlısına yazdığı mektupları buldum. Nişanlısı Wilhelmine von Zenge, Kleist’in evlenme teklifini kabul etmez. Ayrılırlar. Wilhelmine bir felsefe profesörüyle evlenir. Bu mektuplarda Kleist, sevgiyi, bağılılığı, kuşkuyu dile getiriyor felsefi bir biçimde. Nişanlısına sorular soruyor ve onunla içsel konuşmalara girişir. Değişen ruh hali onun devlet memuru olmasını önler. İsviçre’ye yerleşir. Nişanlısından ayrılır. Tutkuyla bağlı olduğu kız kardeşiyle kavga eder. Sevgilisi Heniette Vogel’le 1811’de Berlin’de intihar eder. Sıkı bir yazardır Klest. Yazdıklarını anlamak için okurun çaba harcaması gerekir. Bu mektupları dilimize çevrilmedi. 1923’te basılmış benim bulduğum mektuplar. Kleist’in ünlü romanı Michael Kohlhaas’ın adını taşıyan, benim çok sevdiğim bir kitapçı var Literaturhaus’un altında.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|