|
İnsan olmanın halleri...Kategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 13 Mayıs 2010 10:35:23 Aygül Özkan, Hıristiyan demokrat partiden Kadından sorumlu bakan oldu. Almanya'da bu bir ilk. Artık bu ilklerin arkası gelecek. Belediye Meclisine giren Türk de bir ilki başarmıştı, parlamentoya giren de. Sonunda bakan da oldu göçmen bir ailenin kızı. Türk-Alman'lar giderek üst yapı kurumlarında daha fazla yer alacaklar elbette. Buna şaşırmamak gerekiyor.
19 – 27 Nisan 19 Nisan, Pazartesi Apartman Haikuları (Sel Yayınları). Metin Üstündağ’dan günümüzün çarpıcı yorumları. Kısa, üç dizede kocaman bir dünya çıkarıyor karşımıza şair. Bir evden, daha doğrusu bir apartmandan yola çıkıyor ve günlük yaşamın felsefesini yapıyor. “kalın saksıdaki bakımsız çiçek apartmandaki bize benziyor” Sıkıntı, karamsarlık ve içerisi dışarı arasındaki gerilimli anlar... “hepimizden sonra uyanıyor karamsarlık temize çekilirken çekiyor anılar huzur boş masalara çalıyor” Evin, evde olmanın ,insan olmanın halleri... “ah insan yanımız en azınlık yanımız yanlarım ağrıyor” 20 Nisan, Salı Nur Özalp’la gittim Modern Zamanlar sergisine. Yeni Ulusal Galeri’deki bu sergi 1900-1945 arasını kapsıyor. Kronolojik, tematik bir sıra gözetilmiş sergide. Dışavurumcular, Köprü Grubu, Kübistler... ve onların en önemli yapıtları: George Grosz, Otto Dix, Max Bekmann, Paul Klee, Picasso, Dali, Hans Arp... ve başkaları... Birinci Dünya Savaşı’nın ve sonrasının resme yansımasının anında Berlin’in günlük yaşamı ve sokakları da Alman ressamların tuvallerinde boy gösteriyor. Çağımızı yorumlayan ve geleceğin sanatına, sanatçılarına yön veren özgün resimlere bakarken, ressamların gözüyle algılamaya çalıştım acıları, yaşananları, hayatımızı. 21 Nisan, Çarşamba Aygül Özkan, Hıristiyan demokrat partiden Kadından sorumlu bakan oldu. Almanya’da bu bir ilk. Artık bu ilklerin arkası gelecek. Belediye Meclisine giren Türk de bir ilki başarmıştı, parlamentoya giren de. Sonunda bakan da oldu göçmen bir ailenin kızı. Türk-Alman’lar giderek üst yapı kurumlarında daha fazla yer alacaklar elbette. Buna şaşırmamak gerekiyor. Göçün ellinci yılı kutlanacak gelecek yıl. Bu süre içinde epeyce devrim yaşandı bu toplumun içinde. Sanat ve politikada yükselişlerin süreceğine inanıyorum. 22 Nisan, Perşembe Kitap Kurdu’ndan da öte Selçuk Altun’un kitaba düşkünlüğü. İyi yazarı, iyi kitabı çok iyi biliyor o. Kitaptan neyi alacağını da. Yalnızca Türk edebiyatını değil, İngiliz ve dünya yazınını da yakından izliyor kitap dergileri, gazeteler, yayınevleri üzerinden. Kitap İçin’in 2. kitabı (Sel Yayınları) elimin altında. Cumhuriyet Kitap’ta ayda bir yayımlanan yazıların toplamı bu kitap. Başka yazarların yazdıklarından çarpıcı cümleler de alıntılıyor zaman zaman. Marquez’in şu cümlesine bayıldım: “Maalesef birçok genç yazar, ürün yerine ün peşinde. Oysa yazmak, hakkında yazılmaktan daha önemli.” Bunu günümüzün genç şairlerine gelin de anlatın. Tüyler ürpertici şu iki cümle 07. 09. 06 tarihli Cumhuriyet gazetesinin bir haberinden: “Gençlerin yüzde 70’i hiç okumuyor. Öğretmenlerin yüzde 63’ü bazen kitap okuyor.” Toplumumuzun halini varın siz düşünün! 23 Nisan, Cuma Almanya’da kutlanıyor 23 Nisan Çocuk Şenliği. Türkiye’deki kadar büyük bir coşku var mı burada, bilmiyorum ama kutlanıyor konsolosluklarca, konsolosluk öğretmenlerince. Çocuklar coşuyordur halk oyunlarıyla oynarlarken. Coşuyordur aileleri gururla çocuklarının oyunlarını izlerken. Duygulu anlar yaşanıyordur törenlerde. Bu tür hiçbir törene, şenliğe katılamadım şimdiye dek. Televizyonlarda gördüm bu şenlikleri, halk dansları yapan çocukları. Çıktım dolaştım, dağları değil, ama kanal boyunda yürüdüm. Kafamın karışıklığını dağıtmak için gereksinmem vardı uzun uzun yürümeye. İşin içinden çıkamadığım bir şiirle de boğuştum durdum güzel bahçelere, çiçeklenen ağaçlara, açan güllere, lalelere... bakarken. Hayatın güzel olduğunu düşündüm karamsarlığımdan bir an sıyrılıp. Savaşı, açlığı, yoksulluğu, işsizliği... aklıma getirmeden doğanın güzelliğiyle yıkandı içim. 24 Nisan, Cumartesi. Yapı Kredi’nin kitapçıyla yolladığı kitapların çoğu bende vardı, daha önce yollamışlardı. Yine yollamışlar. Oysa yeni kitaplar istemiştim onlardan. Fazlaları Yüksel’e, Acem’e verdim. Bir tek Dağlarca’nın toplu şiirlerinin 2. cildi sevindirdi beni. Edinemediğim kitaplarını bir araya getirdiği için önemsiyorum onun toplu şiirlerinin elimin altında bulunmasını. Bu özel, hacimli kitabın dünyasında kaybolmak için sakin zaman yaratmalıyım. 25 Nisan, Pazar Hava güzeldi oysa, ama ben hiç çıkmadım dışarı. Gösteri’nin yazısıyla boğuştum. Birhan Keskin’in yeni şiirlerinden oluşan Soğuk Kazı (Metis Yayınları) kitabındaki şiirlerle çıktım yola. Sonra Fikret Demirağ’ın Akdenizli Eros’unu, Metin Üstündağ’ın Apartman Haikuları’nı (Sel Yayınları), Mustafa Fırat’ın hazırladığı Şair Dağın Doruğunda şiir seçkisini (geçen yılın dergilerindeki şiirlerden seçilen şiirler), Şiiri Özlüyorum dergisinin ilk 36 sayısından (2003-2010) seçilen şiirlerin toplamı Poetik-A! (hazırlayan Fuat Çiftçi), Alova’nın hazırladığı Antikçağ Anadolu Şiiri Antolojisi (Can Yayınları), Adil İzci’nin denemelerinden oluşan Evler Sokaklar Kitabı (Yitik Ülke Yayınları)... ele aldığım kitaplar oldu. Bir vasiyet gibi algılansın istediğim Şiirlere Sarın Beni başlığı altında. Şiirlerle şiirlere, imgelere kitaptan kitaba farklı, lezzetli bir yolculuk bu yazılar.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|