|
|
Ahmet Altan ve Ergin GünçeKategori: Türkiye | 2 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 02 Mayıs 2010 08:34:08 Çetin Altan 1960-1971 döneminin en bilinen, en etkili kişilerinden birisiydi. Akşam gazetesindeki köşe yazıları kendini sol cenahta olarak tanımlayan kişilerin hiç kaçırmadan okuduğu yazılardandı.
Türkiye İşçi Partisinin yönünü belirleyen kişi Mehmet Ali Aybar, kuramcıları Sadun Aren ve Behice Boran idiyse sosyalizmi ortalama okuyucunun anlayacağı dilde anlatmayı başaran kişi, o kıvrak diliyle Çetin Altan’dı. Yazdıklarından dolayı hakkında 300’den fazla dava açılmış, 3 kez tutuklanmış, iki kez mahkûm edilmiş, iki yıl hapis yatmıştı. TİP, 12 sendikacının İstanbul Valiliğine verdikleri bildirimle 13 Şubat 1961’de kurulmuştu. Kurucuları, Şaban Yıldız, Kemal Sülker, Kemal Türkler, İbrahim Güzelce, Rıza Kuas, İbrahim Denizcier, Adnan Ardan, Avni Erakalın, Kemal Nebioğlu, Hüseyin Uslubaş, Ahmet Muslu ve Salih Özkarabay’dı. Geçtiğimiz 1 Mayıs vesilesiyle bu saygın ve yürekli insanları selâmlıyorum. (Baraj maraj olmayan) 1965 seçimlerinde TİP yüzde 3 oy alarak 15 milletvekili ile meclise girdi. Bu milletvekilleri Mehmet Ali Aybar, Rıza Kuas, Muzaffer Karan, Tarık Ziya Ekinci, Sadun Aren, Yahya Kanbolat, Cemal Hakkı Selek, Adil Kurtel, Behice Boran, Yunus Koçak, Şaban Erik, Yusuf Ziya Bahadınlı, Ali Karcı, Kemal Nebioğlu, Çetin Altan idi. Bu 15 yurtsever sosyalist meclisin çehresini ve gündemini değiştirmek için didindi. TİP, anayasa mahkemesinden 141 ve 142. maddelerin iptalini istedi, mahkeme 1 oy farkla bunu reddetti. Parti düşünce özgürlüğünden yanaydı, NATO ve Ortak Pazar'a karşıydı. Bugün 83 yaşında olan Çetin Altan meclise girdiğine 38 yaşında ateşli bir yazar ve konuşmacıydı. Mecliste susturulmaya çalışılmış, bu sökmeyince dövülme girişiminde bulunulmuş, dokunulmazlığı kaldırılmak istenmişti. TİP’in önünü kesmek için seçim kanunu değiştirilmiş, 1969 seçimlerinda yalnızca Mehmet Ali Aybar ve Rıza Kuas milletvekili olabilmişti. Çetin Altan’ın milletvekilliği böylece yalnızca 4 yıl sürmüştü ama bu arada Çetin Altan Türkiye’de sosyalist hareketin bayrağı olmuştu. Öyle ki sevgili oyun yazarı Haşmet Zeybek “Irgat” adlı oyununda ırgatın sınıf bilincine erişmesini “Çetin Uyandıran” adlı bir karaktere bağlıyordu. 12 Mart 1971 darbesiyle TİP kapatılmış, yöneticileri 15 yıla kadar sürelerle mahkûm edilmişti. 1965 seçimleri öncesi Ankara Tandoğan meydanında Çetin Altan’ın konuşmacı olacağını duyan onbinler alanı doldurmuştu. Bizler, genç TİP’liler olarak düzeni sağlamakla görevliydik. Sandık görevlisi olduğum Bentderesinde TİP’e emekçi kadınlardan 2 oy çıkmıştı. O sıralar bizler üniversitede (daha sonra Dev-Genç olan) FKF’nin nüvesini oluşturan Sosyalist Fikir Kulübünün kuruluşuyla uğraşıyorduk. Çabalarımızda yanımızda olan, bize destek veren sevdiğimiz bir öğretim üyemiz vardı: Ergin Günçe. Ergin, 1966’da nişanıma davet ettiğim iki can arkadaşımdan birisi oldu daha sonraları. Hayattayken yayımlanan tek bir şiir kitabıyla ses getiren Ergin’in ne yazık ki 1983’te ben buradayken ölüm haberi geldi. Çetin Altan’ın birçok tiyatro oyunu ve romanı da vardır. Ahmet, Mehmet ve Zeynep adlı üç çocuğu oldu. Bunlardan Ahmet Altan şu anda 60 yaşında ve Taraf gazetesinin sahiplerinden o bu gazetede köşe yazarı. TİP içinde biz gençlerin fikirsel gelişimini sağlayan, destekleyen Aybarlar, Arenler, Boran hocaların yanısıra Ergin Günçe gibi şair duyarlılığını sağlam bir ekonomi ve plânlama eğitimi ve bilgisiyle pekiştiren Ergin Günçe’nin payı büyüktür. Bizlerden hepsi hepsi birkaç yaş büyük olan Ergin hem hocamız, hem dostumuzdu. Ahmet Altan da yazar olmadan önce ekonomi okumuş. Yanlış hatırlamıyorsam Tansu Çiller de öyleydi. Bir dönem bunca etkili olan Çetin Altan’ın 1960-1971 dönemindeki en önemli katkısı olaylara sınıf açısından, sömüren-sömürülen perspektifinden bakmayı kitlelere aktarabilmesiydi. Şimdi oğlu Ahmet Altan bakın son bir yazısında ne diyor: “Asker, yargıç, bürokrat” üçlüsünün “iktidarı” elinde tuttuğu, bir halk dayanağı olmayan bu iktidarın meşruiyetini Atatürk “tabusuna” dayandırdığı, bu “tabuyu” tartıştırmadığı, halkın dışlandığı bir rejim. Anayasası da, yasaları da “bu rejimi” korumak ve sürdürmek için oluşturulmuş. Seçimlerin yapıldığı ama “gizli iktidarın” hiç değişmediği bir sistem bu. Sivil hükümetlerin, “gizli iktidarın” emir eri haline getirildiği bir düzen… “Bugün Türkiye, rejim değiştirmenin mücadelesini yaşıyor. “Rejim yandaşları” açıkça bu rejimi savunamadıkları için çeşitli “bahaneler” uyduruyorlar. İşi lâf kalabalığına vuran insanlarla karşılaştığınızda iki basit soru sorun. “Bu rejim devam etsin istiyor musun”, eğer istiyorsan “yerine nasıl bir rejim gelmesini savunuyorsun?” Bu iki soruyla durum netliğe kavuşur.” Çetin Altan ne acıdır ki kendi oğluna olaylara sınıf açısından bakmayı öğretememiş. Ekonomi profesörü Ahmet Altan rejim derken hâkim sınıflar arasındaki iktidar kavgasından söz ediyor. Ülkenin kaymağını kimin yiyeceğiyle uğraşıyor. Babasının 40-50 yıl önce bilinçlendirmeye çalıştığı emekçiden, alın terinden, sömürüden, emperyalizmden hiç bahis yok. Darbelerle gelen faşizme çoğumuz gibi karşı çıkarken başka yollarla gelebilen faşizmi göz ardı ediveriyor. Babasından öğrenmemiş, belki sevgili Ergin Günçe’den öğrenir diyorum: Çocuklar için Faşizm Faşizmi çocuklar da anlayabilir Dayak yemektir serseri bir babadan Karanlık odaya kapatılmaktır Hakkını istemekte direttiğin zaman Üvey ana, yarı güleç öksüze Sabunlu eliyle tokadı yapıştırır Henüz yaslıdır çocuk henüz dayanıksızdır Yıldırmaktır amaç esir etmektir Çocuk faşizmi yanağında tanır Onlar niçin böyle çirkin olurlar? Bir tek güzel faşist yaşamamıştır Anlamlı sorulardır bunlar çocuklar size Okullar bu dersi öğretmiyorlar Nerde bir kuvvet birikmişse haksız Nerde bir zartzurt ya da cartcurt Nerde elimizden kapılmışsa ekmek Sınıfta, sokakta, evde, çarşıda İşte çocuklar faşizm ordadır Hepimiz el ele tutuşmalıyız Korkmadan yürümek için gecenin ötesine Güneş nasıl olsa doğacaktır Horozlar ötmeye başlar başlamaz Ergin Günçe
YorumlarGündoğdu
{ 03 Mayıs 2010 06:29:34 }
Sevgili Ümit,
Önce son paragrafta Ahmet Altan'dan yanlışlıkla "ekonomi profesörü" diye söz ettiğim için özür dilerim. "Ekonomi okumuş" olmalıydı. "Rejim" sözcüğü demokratik ve karşıtı dikta rejimi anlamında kullanılıyor. Oysa seçenekler demokratik veya dikta ile oturtulan kapitalist sistemle yine demokratik veya dikta ile oturtulan sosyalist sistem arasındadır. Sosyalist sistemi bir seçenek olarak ortaya koymamakla gündem, kapitalist sistemin hangi rejim tarafından uygulamaya konduğuna kaydırılıyor. Elbette demokratik rejim dikta rejimine yeğlenir ama asıl çelişki, asıl sorun sömüren-sömürülen ilişkisi kasitli olarak göz ardı ediliyor. Anlatmaya çalıştığım buydu. umit
{ 02 Mayıs 2010 15:31:02 }
Degerli Gencer
Diğer Sayfalar: 1. Bilgilendirici yaziniz icin tesekkur ederim. Ama ozellikle yazinin sonunda Ahmet Altan'a dokundurdugunuz kismi ben tam olarak anlayamadim. Ahmet Altan in son yazilarindan birinden alintiladiginiz paragrafi ben sizin gibi anlayamadim. Bagislayin. Bana gore Altan, Rejim sorununu dogru tespit ediyor. Rejimin degismesini istiyor. Ama, bu paragraftan, sizin cikarimlariniz okunmuyor. Elbette, Altan'in kisiligini goz onune alarak da cikarsamalar yapabiliriz ama oncelikle bana gore REJIMIN ne oldugu konusunda yanlisi yok. Ama bu rejimin degismesi konusunda farkli cozum onerilerimiz mutlaka olabilir. Sevgiler Umit
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|