|
|
Güney Amerika'da neler oluyorKategori: Dünya | 3 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 10 Nisan 2010 23:20:13 Güney Amerika tarihinde önemli dönüm noktaları vardır. Bunların en yenisi Venezuela ile başlayıp hızla tüm Güney Amerika'ya yayılan harekettir. Geçenlerde Venezuela devlet başkanı Hugo Chavez'in başkanlığının 11. yılı kutlandı. Venezuela'nın resmî adı "Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti".
Yaklaşık 26 milyon nüfuslu Venezuela’da Chavez’in partisi 7 milyon üyeli PSUV (Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi) 26 Eylüldeki genel seçimlere hazırlanıyor. Partinin önde gelenlerinden Alexis Adarfio Venezuela devriminin hangi aşamada olduğunu şöyle özetlemiş: “Devrim artık üretim araçlarının kamulaştılıması aşamasına geldi. Demir ve alüminyum sanayileri kamulaştırılıyor. Büyük tarım arazileri de kamulaştırılıyor. Besin dağıtımını devrimciler kontrol etmeye başladı. İşyerlerinin örgütlenme biçimi değişiyor. Zenginlerin terkettiği ya da aşırı sömürü olan işyerlerinin yönetimini çalışanlar ellerine alıyor”. Yasal düzende de büyük değişiklikler var. Güç, merkezî yönetimden tabandaki komünal kurullara aktarılıyor. Daha önce valilerin ve belediye başkanlarının kontrolünde olan kaynaklar yerel toplum kuruluşlarına devrediliyor. Seçim düzeninde de demokratikleşme gerçekleşiyor. PSUV’nin milletvekili adayları 4000 kişi arasından bu yerel kurullar tarafından seçilecek. 5. Sosyalist Enternasyonal Venezuela’da gerçekleşecek. Adarfio Bolivar eyâletinden. Simon Bolivar adı tüm Güney Amerika’da neredeyse kutsal bir isim. İspanyollara karşı bağımsızlık savaşı veren Bolivar asil ve zengin bir aileden geliyor, asker ve (o dönemde İspanyollar ile İngilizler sürekli savaş halindeyken) “düşman” İngilizlerle işbirliği yapıyor. 1821’de bugünkü Kolombiya, Panama, Venezuela,ve Ekvador’u kapsayan Büyük Kolombiya devletini kurup bu devletin devlet başkanı oluyor. Daha sonra Peru’nun kurtuluşu için savaşıp Peru’nun bir bölümünü İspanyollardan kurtarıyor ve bu devlete Bolivar’ın adı verilip Bolivya oluyor. Zengin doğal kaynaklara sahip Bolivya Güney Amerika’nın en yoksul ülkesi. Bolivya’da 2005’te seçimleri kazanan Evo Morales şu anda devlet başkanı. Morales 2005’te yüzde 53.7 olan oy oranını 2009’da yüzde 64.22’ye çıkarıyor. 2006’da Morales Bolivya’nın en önemli doğal kaynağı olan doğal gaz tesislerinin 56’sına birden asker yolluyor ve bu yabancı şirketlere 180 gün içinde çoğunluk hissesini ve gelirlerinin yüzde 82’sini devlete veren yeni sözleşmeler imzalamaları için ultimatum veriyor. Hepsi de bu sözleşmeleri imzalıyor. Orta ve Güney Amerika’nın binlerce yıllık bir tarihi var. Mayalar, İnkalar, Aztekler gözü dönmüş İspanyol ve Portekizli “fatihler” (conquistador) 1500’lerde buraları yağmalayıp yerli halkı soykırımından geçirmeden önce özgün uygarlıklar yaratmışlar. Mayaların yüzlerce yıl önce yarattıkları takvimlerde hemen hiçbir hata yok. İspanyollar ve Portekizliler bu ülkeleri Katolik yapıp dillerini hakim kıldıktan sonra yenilerek çekip gitmişler ve bu boşluğu yeni palazlanan ABD doldurmuş. Birçok ülkede hemen hemen gün aşırı darbeler olmuş ve “sen yeme, ben yiyeyim”, “Amerikalılara ben senden daha iyi uşaklık ederim” kavgasıyla ülkelerin kaynakları sömürülmüş, durmuş ve “Muz Cumhuriyetleri” haline getirilmişler. “Muz Cumhuriyeti” terimi “United Fruit Company” adlı Amerikan şirketinden kaynaklanıyor. 20. yüzyılın başlarından itibaren hemen hemen tüm Orta ve Güney Amerika’daki muz ve ananas üretimini ve ticaretini elinde tutan bu şirket yönetime de istediği generalleri getirip, istemediklerini düşürmüş. Halk arasında “el pulpo” (ahtapot) diye bilinen şirket meyve ticaretinin ötesinde, giderek ülkelerin alt yapısını da kontrol etmeye başlamış. Şili’li ünlü şair Pablo Neruda bu şirketi şöyle anlatıyor: Borazan çalınmış, yeryüzündeki herşey hazır edilmiş ve Tanrı dünyayı Coca-Cola’ya Anaconda’ya, Ford Motorlarına ve diğer şirketlere dağıtmış. Birleşik Meyve Şirketi en olgun olanını kendine ayırmış dünyamın orta kıyılarını Amerikanın ince belini… Birleşik Meyve Şirketi ve benzerlerinin üçüncü dünya ülkelerine uyguladıkları çok basit ve çok temel bir politika vardır. Daha önce kendilerini doyurabilecek durumda olan ülkelere “falanca ürün çok daha fazla para getirir” diyerek ülkenin üretimini tek ya da bir iki ürüne yöneltmek ve bu ürünlerin kontolünü de bu büyük şirketlerinden biri yoluyla elinde tutmak, tekelleştirmek. Bu durumda bu ürünleri kontrol eden şirketler, bu ürünlerin fiyatlarını ve dolayısıyla ülke ekonomisini ve poltikasını da kolaylıkla kontrol altına alıyorlar. Güney Amerika, Küba ile başlayarak bu üçkağıda uyandıysa da aynı şey Afrika’da devam etmekte. Tek kahve ve kakao üretimine bağlanan ülkeler yoksulluk içinde kıvranmakta. Küba’nın tek ürünü devrimden önce şeker kamışıydı ve şeker kamışınını control eden şirket Küba’yı kontrol ediyordu. Küba devriminin ilk işlerinden biri üretimi çeşitlendirmek oldu ve böylece tek ürün aracılığıyla, tek şirket, tek ülke kontrolünde olmaktan çıktı. Doğal kaynakları hiç te o denli zengin olmayan Küba, buna ve onyıllar süren ekonomik ambargoya karşın ayakta kalmayı başardı ve tüm Güney Amerika ülkelerine bayrak oldu. Bugün Simon Bolivar ile başlayıp Küba devriminin öncüleri Che Guevara ve Fidel Castro ile gelişen insanlık öyküsünün yeni baş oyuncuları Hugo Chavez ve Evo Morales. Yaptıklarından daha fazla neler yapılabileceğini gösterdikleri için. Güçsüzlüğe ve atalete karşı “yapılabilir” dedikleri için. Halkı yanına aldığında, halkın çıkarları için mücadele ettiğinde ve halk senin dürüstlüğüne inandığında yapılmayacak şey olmadığına olan inancımızı tazeledikleri için. Kendileri Bolivar gibi asil, zengin ve asker de olsalar, Guevara ve Castro gibi eğitimli entellektüeller de, Chavez ve Morales gibi yoksul emekçi kökenli de olsalar… Demir, kömür ve şeker ve kırmızı bakır ve mensucat ve sevda ve zulüm ve hayat ve bilcümle sanayi kollarının ve gökyüzü ve sahra ve mavi okyanus ve kederli nehir yollarının, sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı bir sabah vakti değişmiş olur, bir şafak vakti karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldukları zaman. Nazım Hikmet
YorumlarSahin Ozturk
{ 16 Nisan 2010 08:32:02 }
Kuskusuz boyle karanlik bir donemde,Tarihten ders almak ve "ne yapmali"acisindan bakildigindan bile Venezuela'da olan bitenler sevindiricir.Boliverian deevrimi ozunde latin amerika ulkelerinin anti emperyalis hareketi olarak gelisen,Chavez onderliginde venezuela'da billurlasan bir hareket olusmaktadir.Her devrim, derinlesen baski, kaos ve anarsi donemlerinde devrmi olumsuz unsurlara karsi kendini koruyacak birimler yaratmak zorunlulugundadir.Halkin yonetime katilimi,Bolivarian cevreler bu amacla kurulmus birimlerdir.Boliverian devrimi Amerika'nin yani basinda onun jardarmaligina karsi meydan okuyarak gelisen anti emperyalist bir harekettir.oyle yada boyle yuzyillardir yasamis olan"parlementer Demokrasi"insanlarin beyinlerinde yasam bicimlerinde onemli bir yer edinmistir.Bu olgu siyasal devrim projesinde kucumsenmesi yada goz ardi edilmesi gunumuz konjukturunde pekte mumkun gorulmemektedir.Elbette herkesinde bildigi,Tarihinde gosterdigi uzlasmas siniflarin celiskisinin cozulmesi,er gec sokakta,is yerlerinde,barikatlarda gececek bir hesaplasmayla mumkun olabilecektir.Sermaye sinifi iktidarin elinden gittigini hisswttigi an en amansiz baskilari,acimasiz yontemleri kullanarak"parlementer demokrasiyi askiya alip rafa kaldirmaktan kitlesel katliamlardan kacinmaz.Boliverian devrimi parlementer demokrasinin ilerisine tasiyacak,halkin olusturdugu yerel birliklerle yonetimde soz sahibi olacagi organlarin gelistirilmesi elzemdir,zorunluluktur.Chvez iktidara geldikten sonra anayasayi degistirerek sosyal reformlari gerceklestiren Chvez ve kadrosunu disardan tehlikelerde beklemektedir.Ozu itibariyla 200 yillik anti Emperyalist bir hareket devrimi yeniden canlandiran,Amerika'yi karsina almakta, cok uluslu sirketlerin cikarlarini zedeleyerek ofkelerini uzerlerine cekmekte gecikmediler.Chavez'in latin Amerikada baslattigi anti Emperyalist bagimsizlik ruzgarlari,egemen kesimleri rahatsiz edecek sekilde esiyor..
Ali Asker
{ 12 Nisan 2010 16:05:51 }
Geleceğe dair umutların yosun tuttuğu bir dönemde çoban yıldızı gibi parlayan Güney Amerika ülkelerinin anti-emperyalist yönelişi ve halkların daha adil, daha yaşanılası bir arayışta sıçramalar yapıp, kukla yönetimleri alaşağı ettiğine şahit oluyoruz. Che'nin beresindeki özgürlük yıldızı şimdilik oralarda ülke ülke kuşatmasını sürdürüyor. Sevgili Gündoğdu'nun bu yazısı ise gözlem düzeyi, içerdiği mesajlarıyla çarpıcı. Sevgili Hoca'ya (Hoca sıfatını laf olsun diye kullandığım sanılmasın. Hem tiyatro kursundan hem de TAFE'den hocamız olmuştur) bu isabetli yazısından dolayı bir kez daha teşekkürler...
Levent Uzunlar
{ 12 Nisan 2010 01:37:44 }
Evet Devrimciler herşeyi açık açık yaparlar.Vatan hainlerinin ve yobazların stratejisi ise; takiye-hile- desire dir!!
Diğer Sayfalar: 1. Bu yazıyı okuyupda aymayan varsa,eşşekliğinden utansın!! Bu yazıyı hazırlayan ve yayınlıyanların ellerine sağlık. Allah onlardan razı olsun,mekanları cennet olsun!! Benden de ufak bir katkı; İktisat kitaplarında yetmişli yıllardan itibaren tedrisata konan emperyalist profesörlerin,temelsiz teorileri öğrenim-bilim gördüğünü sanan öğrencilere vaz edildi, ismi lazım değil bu emperyalist-sahte bilim adamlarının teorileri sırayla; 1-Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi2-Neo Liberal Özelleştirmeci Kurmacalar3-Son aşamada ise Globalizm safsatası oldu. Bu saçmalar ile beyinleri yıkanan sözde aydınlar görev başında. Ve bu aymazlar sürüsü için bu safsatalar bir gerçektir,onlara kızmak ise nafiledir,çünkü beyinleri yıkanmıştır!! Bir de imam ve Hatip olanlar var ki onlar için söylenecek sözüm yok,Ancak bu bahtsız kardeşlerimiz için dua edebilirim,Hak yolunu bulmaları için Evet kızmak,ağlaşmak,küfretmek çözüm değil!! A Yorum'un gittiği yol yegane yoldur!! Gerçek aydınların görevi gerçeği yurttaşlarına anlatmak-anlatabilmektir. Güney Amerika'nın Bolivar'ı- Che'si varsa bizim de Atatürk'ümüz-Deniz Gezmiş'imiz..... ve Hz Muhammed S.A.V efendimiz var!! Ben gönülden inanıyorum-iman ediyorum ki aydınlık ve nurlu ufuklar Türkiya'mızın semalarını aydınlatacaktır!! Sabrın sonu selamettir!!
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|