|
|
O kafanın bilinçaltındaki AlevilerKategori: Medya | 0 Yorum | Yazan: A.Ulak | 07 Nisan 2010 00:45:08 Zaman gazetesinin, yüksek yargının "ideolojik" kararlar almasını, yüksek yargı organları kadrolarının Tunceli, Sivas, Erzincan illerinden seçilmesine bağlamasına, Alevilerden sert tepki geldi. Alevi örgütü temsilcileri, iddianın tersine Aleviliğin bürokraside yükselmenin önünde engel olduğunu belirttiler.
Başta Fethullahçı Zaman gazetesi olmak üzere AKP’ye yakın medya organları laiklik konusunda hassas olan Alevilere duydukları nefreti kontrol etmekte zorlanıyorlar. Son olarak Zaman gazetesi Yargıtay üyeliği yapmış Cevdet İlhan Günay’ın gazeteye verdiği röportajda yer alan “Hâkim arkadaşlarımız derler ki, bir yere gelebilmek için TSE damgalı olmak lazım” sözlerini başlığa taşımıştı. Günay, “TSE” kısaltmasına, Tunceli, Sivas, Erzincan illerini sayarak açıklık getirmişti. Yüksek yargıda Alevi kadrolaşması olduğunu ifade eden bu iddia, Ekrem Dumanlı tarafından Zaman'daki köşesinde işlenince, Alevi örgütleri temsilcileri yazılanlara sert tepki gösterdi. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, yaptığı değerlendirmede, “Yüksek yargıda ya da devlette çalışan bir kişinin Alevi ya da Sünni, Kürt ya da Türk olduğunu iddia etme aşamaları aşılıp hangi vilayetten olduğu aşamasına gelindiyse vay halimize. Bunu düşünmek, bunu merak etmek, bunu yazmak ya da söylemek kadar ilkel ve tehlikeli bir düşünce olamaz. Bu ülkenin insanlarını ayrıştırmak, bölmek, sınıflara ayırmak kategorize etmek ayrımcılığın, bölücülüğün, yadsımanın, ötekileştirmenin ta kendisidir. Bugünün Türkiyesi’nde demokratikleşme açılımlarından bahsedilirken bu tür betimlemelerde bulunmak büyük bir handikaptır” diye konuştu. Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş ise, “Askeriye, bürokrasi ve yargıda Alevi olmak, Tuncelili olmak genel olarak yükselmenin önünde engeldir. Bu söylediğim Kürt olmak için de geçerli” sözleriyle Zaman’da yer alan iddialara yanıt verdi. “Vali atamalarında Aleviler atanmayınca konu etmezler” Yüksek yargı içinde de Türkiye’deki inanç zenginliği ve etnik zenginlik vardır diyen Fevzi Gümüş, “Türkiye nasılsa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da onun bir yansımasıdır” dedi. Ancak Gümüş, “İslamcıların, sağcıların, Fethullahçıların HSYK konusunda bu tür yorumlar yaparak sanki bu yerler Alevilerin görev yaptıkları yerlermiş gibi göstermeye çalıştıklarını” söyledi. Aleviliğin devlet kademelerinde yükselmek için genel bir engel olduğunu da vurgulayan Gümüş, yüksek yargının Alevileri mutlu etmeyen pek çok tasarrufu olduğuna da dikkat çekti. Gümüş, yüksek yargıyla kavga eden AKP yanlısı medyanın Alevileri gündeme getirmesini, AKP’nin yürüttüğü kampanyanın bir parçası olarak değerlendirdi. “Aleviler üzerinde psikolojik operasyon yürütüldüğünü” belirten Gümüş şöyle konuştu: “Türkiye’de 80 valinin bir ya da ikisi Alevidir. Valilerle ilgili olumsuzluklarda İslamcılar susarlar. Vali atamalarında Alevilerin atanmamasını konu etmezler. HSYK söz konusu olunca ise akıllarına Aleviler geliyor.” “Alevileri Ankara’ya yakıştıramıyorlar” Ali Balkız ise “Aleviler aşağılanıyor, yadsınıyor. ‘Nasıl olur da şu dünün Alevileri, dünün köylü Alevileri bugünün başkentlerinde böyle bir makamda olabilir? Bu kabullenebileceğimiz bir şey değildir’ demek istiyorlar. Kendilerini üstün görme, dominant görme anlayışının ve zihniyetinin dışavurumudur bu” diyerek tepkisini gösterdi. “Yüzde yüz kendilerinden olmadığını bildikleri kişileri kadroları, devlet kadrolarından uzaklaştırıp, yerine kendi yandaşlarını getirme gayretindeler” diyen Balkız, Binali Yıldırım’ın seçim bölgesinde olan Erzincan’daki AKP kadrolaşmasına da dikkat çekti. Balkız, “Binali Yıldırım’ın seçin bölgesi olan ve Sünnilerin ve Alevilerin bir arada yaşadığı Erzincan’da Telekom’da bin kişi işe alındı. Bunların içerisinde kaç Alevi var acaba?” diye sordu. AKP döneminde bu şekilde insanların Alevi kimliklerinin gündeme getirilmesinde bir artış olup olmadığı yönündeki sorusunu da yanıtlayan Balkız şunları söyledi: “AKP’nin yaptığı tam da budur. Bu sözlerin söylenebileceği ortamı yarattılar. Kendileri de bu tür nitelendirmelerde bulunuyorlar. Kendi Sünni, ırkçı, muhafazakar özlemlerini Aleviler, Kürtler, Romanlar, Ermeniler açısından hayata geçiriyorlar. Demokratikleşme, laikleşme, insanların heveslenebileceği bir demokratik ortam yaratma söylemi üzerinden ayrımcılık yapıyorlar. Kimi liberal, sol kesimler de ne yazık ki buradan bir olumlu sonuç bekliyor, bunu destekliyorlar ve bu söylemin yarattığı ortamda sarhoş geziyorlar. Gerçeği ne zaman fark edecekleri bilinmez ama AKP kendi gerçekliğini yaşıyor.” Tuncelili Mahir’i hakim yapmadılar Alevileri daha önce 28 Şubatçılarla bugün ise Ergenekoncularla ilişkilendiren AKP yanlısı medya, bu tür karalama kampanyalarıyla birden fazla kuş vurma niyetinde. Fethullahçı Zaman gazetesi AKP’nin Alevi açılımı yaptığı bugünlerde bir yandan laiklik konusuna hassas olan ve AKP’ye yanaşmayı kabul etmeyen Aleviler üzerinde baskı kurmaya çalışırken, öte yandan yüksek yargının “ideolojik” davrandığı savını desteklemek için kadrolaşma iddiasını gündeme getiriyor. Yargıyı İslamcılaştırmanın ve Fethullahçılar gibi cemaatçi kadrolarla doldurmanın yollarını arayan AKP hükümetinin, yeni atamalarda kendisinden olmayana geçit vermediği biliniyor. Son olarak ‘Adli Yargı Hâkim ve Savcı Adaylığı Sınavı’nın yazılı aşamasında başarılı olduğu mülakat sınavlarında elenen Mahir Demir, Tuncelili olduğu ve adı Mahir olduğu için atanmadığını söylemiş, Demir’in bu sözleri basında yer bulmuştu. Sözlü sınavların iptal edilmesi için açtığı davayı kazanan Demir’e üç sözlü sınav hakkı tanınırken, Bakanlık üç sözlü sınavı aynı gün ve 10’ar dakika arayla yapmış ve Demir sözlü sınavlarda yine elenmişti. Öte yandan fişlendiğinden şüphelenerek Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde İçişleri Bakanlığı’na başvuran Demir’e, Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek imzası taşıyan gizli ibareli yazıda “Şahıs ile ilgili öğrencilik döneminde örgütsel eylemlere iştirak ettiği yönünde duyumlar alınmış, ancak alınan duyumlar teyit edilmemiş ve başka bir arşiv kaydına rastlanmamıştır” denildi. Şu anda sadece yüksek yargıda değil, bürokrasinin üst düzey kadrolarında fişlemeler atamalarda esas alınıyor. Öte yandan pek çok kuruma atamalar tarikat, cemaat kontenjanlarından yapılıyor. Yandaşlardan Alevi düşmanlığı örnekleri AKP yanlısı medyanın Alevi açılımı süresince yineledikleri Aleviliğe “inançlara saygı” çerçevesi içerisinde yaklaştıkları iddiası, Aleviler hükümete muhalefet ettiklerinde çöküyor. Alevi mitingi bilinçaltındaki düşmanlığın en açık biçimde dile getirildiği gündemlerden biri olmuştu. Zaman gazetesi Ankara’da düzenlenen büyük Alevi mitingi öncesi günlerce ortaya provokasyon iddiaları yayınlamıştı. Mitingin büyük bir coşkuyla gerçekleşmesi üzerine Zaman, sağduyulu Alevi vatandaşların oyuna gelmediğini söyledi, ancak “çeşitli ideolojilerin bu inanç içindeki etkisini de” vurgulamadan edemedi. Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz ise konuyu ‘içeriden’ bildiğini iddia ettiği emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel’in yüksek yargıda bazı kararların ‘mezhepsel’ kaygılarla alındığı iddialarını köşesine taşımış ve “hangi mezhep” diye sorarak Aleviliğe işaret etmişti. Balyoz soruşturmasıyla gündeme gelen ve son olarak hakkında tutuklama emri çıkarılan emekli general Çetin Doğan için de Alevi olduğu iddiası dile getirilmişti. Balyoz’un ilk kez gündeme geldiği günlerde Çetin Doğan’ı karalamak isteyen AKP medyası, ‘Aleviliği’ bir karalama aracı olarak kullanmış ve tepki görmüştü. Yandaş medya, Alevi olduğunu öne sürdükleri Doğan’ın ‘darbe planlamasının’ nedenlerinden birinin mezhebi olduğunu ima etmişti. Alevi düşmanlığının son örneklerinden biri, Erzincan’da ‘irticayla mücadele eylem planının’ uygulamaya konduğu iddiası gündeme geldiğinde sergilenmişti. Erzincan iddianamesinde 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in Alevi köylerine yardım yapması, suç kastının delili olarak gösterildi. Kaynak : sol.org.tr
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|