Çocukluk çok güzel, çaresiz... Zayıfsın, bilincin yerine oturmamış. Güçsüz bedenini ve oluşmakta olan kişiliğini koruyacaksın... Acımasızsın... Her yaptığında haklısın, öyle sanıyorsun... Yaşlılıkta... Doğru olmadığını görüyorsun... Artık çok uzaklardalar... Yine çaresizsin... İçinden bir ses öneriyor: "Şimdi bir şeyler yapabilirsin zamanında elini uzatamadıklarına!..."
Yaşamın ağırlığıyla ezilen, horlanan, delirtilen kişilere
Borçlu olduğumun bilinci içinde,
‘’BUNLAR DA YAŞADILAR BU GÜZEL VE KİRLİ DÜNYADA.’’
Demek istiyorum....
DELİ SÜHA
Üç tane kilise vardı kentimizde
Birinin bitişiğinde İrfan İlk Okulu
Kilisenin bahçesi
Okulun bahçesiyle bitişik,
Ders aralarında
Kilisenin üstü kapalı avlusu
Oyun yerimizdi
Yağmurlu havalarda…
Kilisenin yan kapısı kırık
Tahta çakılarak kapatılmış…
Ana kapısı demir, açılmaz.
Salonunda resimler …
Karanlık,
Tahta çakılmış kapının
Kırılmış tahtasının
Arasından girmiştim.
Resimler seçilmiyordu…
İkinci kilise yüksek tavanlı,
Büyük bir salon
Yukarıda balkon ve localar
Duvarlarında büyük resimler,
Bir yedek subay yapmış
Sinemaydı çok giderdik.
Bir Pazar tek başıma
En ön sıradayım
Tarzan filmi
Aslan koşarak üstüme gelince
Nasıl kaçıp geriye gitmiştim!..
Ziraat Bankası bir süre
Hükümet konağında
Yüksek tavanlı çift merdivenli
Merdivenlerin üst yanlarında
çok dar balkon çıkıntıları
Büyükler geçemez…
Ben dikkatle geçer
Pencerelerden bakardım
Konağın arka tarafında cezaevi
Kimi volta atan,
Kimi güneşte duvar dibine
Çömelmiş hükümlüler
Sigara tüttürür,
Beni görmezler…
Ben onları izlerim.
Bankanın bir penceresinden
Kilise görülür uzaktan…
Bahtiyar amcam çakısı ile
Memurların kalemlerini yontarken
Kilise- sinemanın
Kubbesine çıkma düşleri kurarım
Küçük kubbelerden tırmanarak…
Bu oyunu
Bankada boş kaldıkça
Severek oynardım, düş gibi…
üçüncü kilise boş.
Ben Merzifon’dan ayrılana dek
Öyle kaldı.
Sonra o da sinema olmuştu
Duvarları traverten.
Taşlar iki üç sıra dizildikten sonra
Derz yerine duvardan 2-3 cm dışarı çıkan
Dört beş cm.lik taşlar …
Deli Süha’yı çeken de bu olmalıydı…
Kimseden görmemişti
Düz duvara tırmanıldığını…
Bir gün
Duvarın yarı yerinde Süha
Duvara yapışık...
Kendi halinde bir çocuktu
Aşağı yukarı aynı yaştaydık.
Kimseyle konuşmaz
Ona deli diye sataşan da olmazdı…
Süha’yı ne zaman görsem
Kilisenin damına
Tırmanıyor…
Derken o kilise de sinema oldu.
Sinemacılar yasakladı tırmanışı
Yıllar yıllar yıllar sonra…
İrfan okulunun bitişiğindeki
Kilise yok şimdi
Diğerleri de sinema değil…