|
|
İsmailağa Cemaati Telefonda (3)Kategori: Türkiye | 0 Yorum | Yazan: A Yorum | 22 Şubat 2010 23:47:19 Basın İlan Kurumu'nda Albayrak'ın yeşil yönetimi. Önceki günlerde şu anda tutuklu olan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in emriyle dinlenen İsmailağa Cemaati'nin telefon görüşmelerine takılan önemli isimlerin, cemaatle ilişkilerini haberleştirmiştik.
Bugün, bu yasal dinlemelerde adına en çok rastlanan isimlerden Yeni Şafak gazetesi patronu Ahmet Albayrak’ın ‘icraatlarına’ ve yaptığı görüşmelerde ortaya çıkan başka gerçeklere mercek tutacağız. Daha önceki İletişim Tespit Tutanakları’ndan, cemaatin bürokratik ve medyatik ‘işlerini’ hallettiğini açıkça gördüğümüz Albayrak’ın, resmi ya da resmi olmayan kurumlardaki kadro boşluklarına cemaat mensuplarını sokabilmek için, ‘en üst düzeyden’ bağlantılar kurduğunu görmüştür. Yeşil sermayenin kısa döngüsünü başarılı bir şekilde kuran Albayrak’ın, son yerel seçimlerde bir çok adayın listedeki yerine müdahale ederek bu müdahalenin karşılığında ihale pazarlıklarını aktifleştirdiğini ortaya çıkaran konuşma dökümlerini vermiştik. Bugün, Albayrak dosyasını tamamlayarak, Ahmet Albayrak’ın Basın İlan Kurumu’nu nasıl ele geçirdiğinden, Mercedes marka otomobilleri nasıl ‘kaçak’ yoldan aldığına kadar birçok ayrıntıyı işlerken, Albayrak’ın yaptığı konuşmalara takılan ‘devlet büyükleri’ni inceleyeceğiz. Basın İlan Kurumu ele geçiriliyor 17 Şubat 2009’da Milli Gazete’ye kayıtlı bir GSM numarasını kullanan Ömer adlı bir şahsı arayan Ahmet Albayrak, namaz üzerine biraz sohbet ettikten sonra “Bu basın İlan Kurumu’na seçildin sen orada değil mi?” diye soruyor. Ömer bu durumu onaylayınca, aralarında şu diyalog geçiyor: Ahmet Albayrak: Şimdi oranın yönetimi şu ana kadar bizden değil yani. Tamam mı son bu işte bir gelişmelere göre bir bakayım yani orada bir organizasyon yapıp da bir değişiklik yapacağız ben yarın veya öbür gün de arayabilirim seni. Ömer: Tamam abi. Ahmet Albayrak: Yani orada ne yapacağız, ne edeceğiz senin orada kim var bu Alaattin Kaya şeydi değil mi bizim. Ömer: Alaattin Kaya bu eski Zaman gazetesinin sahibi vardı ya. Ahmet Albayrak: Hee, onun telefonu var mı sende? Ömer: Onun telefonu şirkette vardır, benim üzerimde kayıtlı değil. Ahmet Albayrak: Neyse yarın onu bir arayacağım bende. ‘İnşallah yönetimi değiştireceğiz’ Basın İlan Kurumu’yla ilgili daha birçok görüşme yapan Albayrak, tutanaklarda ‘X şahıs’ diye geçen ancak Yeni Şafak’ın başyazarlarından Yusuf Ziya Cömert’e ait bir GSM no ile yaptığı görüşmede, Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu’nun değişikliğiyle ilgili Konya’dan birine ulaşmaya çalışıyor. X şahıs ise cemaatin Konya Sorumlusu olduğu bilinen Lokman Hoca’yı arayacağını ve o kişiye böylece ulaşabileceklerini söylüyor. Albayrak aynı gün Arter Reklam Matbaa. Tan. Halk. İl. Ltd. Şti’ye ait bir telefon numarası kullanan ‘X şahıs’la yaptığı görüşmede, İstanbul Basın İlan Kurumu’yla ilgili sorun yaşadığını söylüyor ve ikili arasında şu diyalog geçiyor: Ahmet Albayrak: Biliyorsun biz Basın İlan’da Genel Kurul üyesiyiz, tabii Vakıflar Bankası’nın ilanlarını basın ilandan geçirmeden veriyormuşlar. Ona efendim Basın İlan karşı çıktı. Karşı çıkmasının sebebi de şu: Aydın Doğan efendim o Basın İlan’dan geçmeyince o alamıyor ya oradan ilan. X: Ee tabii, o yüzden öyle oluyor zaten. Ahmet Albayrak: He onun adamlar, köpekleri Basın İlan’a hâkim, anlıyor musun? Orada da içten içten mesela orada çoğunluk onlarda, aleyhimizde bir karar aldırdılar orada yani hatta bir şey alındı, Resmi Gazete’de yayınlanacağını şey yaptılar yani bir enteresan bir karar çıktı oradan da. İnşallah şimdi değiştireceğiz önümüzdeki haftadan sonra yönetimi de... Albayrak ‘yeşil yönetim’i hazırlıyor Albayrak’ın 15 Şubat 2009’da Basın İlan Kurumu’na dair yaptığı ilginç görüşmelerden biri de dönemin TRT Trabzon Bölge Müdürlüğü Haber Müdürü Caner Ocak’la yaptığı konuşma. Dökümleri 4 sayfayı bulan konuşmada Basın İlan Kurumu’nda yapılabilecek değişiklikleri konuşan ikili, daha sonra Trabzon’daki AKP Belediye Başkanı adayına nasıl yardımcı olabileceklerini ve reklâmını nasıl yapabileceklerini, bu konuda hangi AKP’li vekillerin yardımcı olabileceğini konuşuyorlar. Kayıtlarda ‘Yeni Şafak Orta Anadolu Bölge Müdürü Lokman Koyuncuoğlu sayesinde seçimi kazandım’ diyen Mustafa adlı Basın İlan Kurumu’nda yönetici olduğu anlaşılan şahıs ise Albayrak’ın yaptığı görüşmedeyse, Basın İlan yönetimine dair planlama açıkça anlatılıyor: Mustafa: Buyursunlar Ahmet bey. Ahmet Albayrak: Şimdi Mustafa Bey, bu pazar, cuma günü burada bir toplantı var İstanbul’da. Burada yönetim, yönetim kurulu şey yapacak, nedir o seçilecek. Tamam Genel Kurul Listesi ulaştı sana, şimdi biz genel kurulda tabi biz bu güne kadar tabii yönetim bizde değildi yani. Hep karşıdadır. Şu andaki duruma göre ee Genel kurul Yönetimi biz şey yapacağız nedir o yeni bir yönetim kurulu oluşturacağız. Tabii arkadaşlar oradaki çoğunluk hükümet adamları var ya orada. Hükümet adamları şimdi onlar pek şimdi şeyini çekmek istemiyorlar. Başını çekmek istemiyorlar. Ben şimdi burada işin başını çekeceğim yani orada beş altı kişilik yedi kişilik yönetim seçilecek. Şimdi ben orada tabi görüşürüz yani önceden bir görüşelim. Bak şimdi bizim bir oy, iki oy çok önemli bizim için. Mustafa: Nasıl bir çalışma planladınız Ahmet bey? Ahmet Albayrak: Ya ben hiç zaten bir şey yapmadım, o bugün müsteşar arkadaşlarla görüşeceğiz. Mustafa: Peki. Basın İlan Kurumu’na dair planlar objektife de takılmıştı Cemaatlerin yeşil sermaye üzerindeki örgütlenmesi daha önce de köşe yazarlarınca kaleme alınmış, ancak kanıtı olmadığı için ete kemiğe bürünememişti. En son 16 Aralık 2009’da ortaya çıkan bir fotoğrafsa bu konudaki ilk kanıtlardan olmuştu. TBMM’de yapılan bütçe çalışmaları sırasında objektiflere takılan bir kare ilginç bir torpil talebini gözler önüne sermişti. TBMM bütçe görüşmeleri sırasında bir muhabirin objektifine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı gaz dağıtım şirketi İGDAŞ’ın proje yönetmeni Üftade Oğuz’un AKP Milletvekili Güllüce’nin sırasına bırakılan dilekçesi takılmıştı. Dilekçede, “Sayın Başkanım Selamlar, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü olmak için başvuruda bulunanlar arasındayım. Gerekli ilginiz ve himmetiniz için bilginize arz ederim. Saygılarımla. Üftade Oğuz” deniliyordu. Üftade Oğuz, kapatılan Refah Partisi’nin Lideri Necmettin Erbakan’ın yakın arkadaşlarından Ali Oğuz’un oğlu. Oğuz, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Ali Müfit Gürtuna’nın başkanlığı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanı olarak görev yaptı. Üftade Oğuz halen İGDAŞ’ta proje yönetmeni olarak çalışıyor. Mercedes’i ucuza almanın yolları cemaatten geçiyor 18 Şubat 2009’da Ahmet Albayrak’ı arayan Mercedes Benz Türk A.Ş’ye kayıtlı bir numarayla Albayrak arasında geçen diyalog, Albayrak’ın otomobil zevkinden vazgeçmezken, yasal yolları pek umursamadığı da ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili İletişim Tespit Tutanakları şöyle. X: Pardon Ahmet Bey özür dilerim, bir şey daha konuşmam gerekiyordu sizinle. Bu dediğimiz, telaffuz ettiğimiz fiyatlar. Bunu direkmen biz Mercedes Benz Türk olarak arada herhangi bir bayi olmaksızın size ihraç kaydıyla serbest bölgeye fatura edebileceğiz. Çünkü fiyatın oluşumunda hakkaten arada bayi falan olma şansımız kesinlikle yoktur. Ahmet Albayrak: Tamam. Fatura bayi istediğiniz gibi şey yapın bayi istemiyorum ki. X: Tabii tabii, aksi takdirde, bayi olduğu takdirde yüksek olur, bayi falan olmayacak burada, direkmen biz sizin o yurtdışındaki firma adına veya serbest bölge adına fatura edeceğiz bunları. Ahmet Albayrak: Tamam. X: Mercedes Benz Türk olarak oldu. Ahmet Albayrak: Tamam. Bakanları, Anayasa Mahkemesi Başkanını ve Başbakanı arıyor! Albayrak’ın konuşma dökümleri, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde Meclis üyesi olmak için bile ne kadar üst düzeyden ‘tanıdık’ bulmak gerektiğini de ortaya koyuyor. 10 Şubat 2009’da Albayrak’ı arayan Uygun Alkan, kendisinin meclise girebilmesi için Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın ve Anayasa Mahkemesi Üyesi Sacit Adalı’nın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i aradığını ve Gökçek’in de ‘bir aksilik olmazsa kendisini alacağına söz verdiğini’ söylüyor. Albayrak’tan da ‘bir manevi destek’ ve telefon yardımı istediğini söyleyen Alkan’a, Albayrak da AKP Seçim Koordinasyon Başkanı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Ataç’ı arayacağını söylüyor. Bir gün sonra yapılan konuşmadaysa Albayrakla Uygur arasında şu diyalog geçiyor: Ahmet Albayrak: Ben aradım bizim Mustafa Ataç’ı. Yav yalnız çok sıkıntıları var orda diyor yav acayip şekilde, ne yapacağımızı şaşırdık diyor ya. Uygun Alkan: Neyse bizi şey çağırdı ya ben, Haşim abi ile Sacit Abi gönderdi bizi, ben de bu Disneyland projesi var ya bizim abi. O Disneyland projesi için Melih Bey çağırdı yani netice itibariyle bize bir şey var da yani kendi ölçümüzde benim öyle bir niyetim de yoktu öyle bir şey. Ahmet Albayrak: Hı, yani onlar şimdi aradılar konuştular değil mi orayı? Ben onlara dedim zaten böyle böyle şey yapın da, dedi yav dedi biz ortada kaldık dedi yani. Bakanlar bir taraftan arıyor, dost ahbabımız bir taraftan bizi arıyor dedi, Başbakan öbür taraftan arıyor dedi. Yani diyor bizim bilmem yani bunu aramışlarsa budur, buna dedim elimizden gelen yardımı tamam dedi yani. Uygun Alkan: Allah razı olsun abi. Uygun Alkan için, Gökçek’in tabiriyle ‘bir aksilik olmadığı’, Alkan’ın belediye meclisindeki koltuğa yerleşmiş olmasından anlaşılıyor. ‘Kum Tanesi’ Operasyonu: Ahmet Albayrak için 207 yıl hapis istendi Tutuklanan Başsavcı İlhan Cihaner’in yürüttüğü İsmailağa soruşturmasında 235 şüpheli arasında bulunan Yeni Şafak gazetesinin sahibi Ahmet Albayrak da bulunuyordu. Tutuklanan Başsavcı İlhan Cihaner, Albayrak için arama ve gözaltı kararı da çıkartmıştı. Albayrak, ‘Kum Tanesi’ operasyonunda da ‘örgüt lideri’ olduğu gerekçesiyle 207 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Operasyon kapsamında aranan Albayrak hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından arama emri çıkartılmıştı. Albayrak, davanın geçen ay yapılan ilk duruşmasına da katılmazken, tutuklu 13 sanık tahliye edilmişti. TÜMÖD Başkanı Prof. Işıklı: Tarikat soruşturmak tehlikeli bir girişim oldu TÜM Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Başkanı Prof. Dr. Alparslan Işıklı, “Öyle anlaşılıyor ki halkımızın dinsel inançlarını, sırtını dayadığı bir yabancı ülkenin çıkarları uğruna pervasızca istismar etmeyi görev edinmiş bir emekli vaizi ve bir sözde tarikatı yargısal inceleme konusu yapmak, bir başsavcının özgürlüğünden yoksun kalmasına yol açacak kadar tehlikeli bir girişim halini almıştır” dedi. Işıklı, yaptığı yazılı açıklamada halkın dokunulmazlık tanıdığı değerlerin birbiri ardından saldırıya uğradığını, şimdi de sıranın yargı kurumuna geldiğinin görüldüğünü ifade ederek şunları kaydetti: ‘Türkiye, muz cumhuriyeti değil’ “Mevcut iktidar, yargı kurumu içindeki çelişkilerde açıkça taraf olmayı, yargı bağımsızlığını hiçe sayan bir tutumla sürdürmekte ısrarlıdır. Oysa yargının toplum vicdanında sahip olduğu gelenekselleşmiş olan üstün konumu karşısında saygılı olmaya, demokrasiden en çok uzaklaşıldığı dönemlerde bile, belli bir özen gösterilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki halkımızın dinsel inançlarını, sırtını dayadığı bir yabancı ülkenin çıkarları uğruna pervasızca istismar etmeyi görev edinmiş bir emekli vaizi ve bir sözde tarikatı yargısal inceleme konusu yapmak, bir başsavcının özgürlüğünden yoksun kalmasına yol açacak kadar tehlikeli bir girişim halini almıştır” dedi. İktidarın bu tutumunun belli bazı kesimlerlin dışında halkta kabul görmesinin asla mümkün olmadığını belirten Işıklı, “Bu ülkenin, hukukun ayaklar altına alındığı bir muz cumhuriyeti olmadığının herkesçe bilinmesi gerekir” dedi. Anka Yargı haberlerine eleştiri: TBMM Başkanı Şahin faturayı basına kesti TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, “Yargıyı, yargıya bırakalım. Yargı, yasal çerçevede görevini yapsın” dedi. Şahin, Bağcılar Belediyesince düzenlenen ‘Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu’ öncesi basın mensuplarının yargıda yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmesini sormaları üzerine şunları kaydetti: “Bu soru sorulduğunda ne cevap vereceğimi biliyorsunuz. Ben yargının işine karışmam. Yargıyı, yargıya bırakalım. Yargı, yasal çerçevede görevini yapsın. Biz yargının işine karışmayız, siz de yargının işine karışmayın. Buradan basın ve yayın organlarının temsilcilerine sesleniyorum. Yargıyla ilgili bu denli haberler yapmayalım ve yargıyı politize etmeyelim.” Milli Eğitim de kontrol altında İsmailağa Cemaati, çocukları sırf erkeklerle kızlar bir arada oturmasın diye okula göndermek istemiyor. Okula gitmeyen çocukları belirleyen devlet görevlilerinin yarattığı 'tehlike', Ahmet Albayrak ve Mehmet Çelik gibi isimlerin hükümete yaptığı baskıyla ortadan kalkıyor. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’ti. Erzincan Başsavcılığı tarafından yürütülen İsmailağa Cemaati soruşturmasında telefon kayıtlarına takılan konulardan biri de çocukların okula gönderilmemesi yönünde cemaatçilerin çabaları ve bu yönde hükümete baskı yapılması. Hükümet de cemaatin bu taleplerine boyun eğiyor. Cemaatin, özellikle hükümet üzerinde etkili olan isimleri Mehmet Çelik ve Ahmet Albayrak'ı bu konuda devreye soktuğunu görüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan görevlilerin mahalleri gezerek okula gitmeyen çocukları belirlemesi ve bu çocukları okullara kaydetmek istemesi üzerine devreye bu iki isim giriyor ve bakanlığın geri çekilmesini sağlıyor. Cemaatten M. Seyfettin İnanç ve Mehmet Çelik arasındaki şu diyalogda M. Seyfettin İnanç, Milli Eğitim Bakanı'nı Mehmet Çelik'e şikayet ediyor. Mehmet Çelik de işi halledeceğini söylüyor: Mehmet Çelik: Selamün aleyküm M.Seyfettin İnanç: Ve aleyküm selam Mehmet abi Mehmet Çelik: Nasılsınız? M.Seyfettin İnanç: Allah razı olsun sağolun siz nasılsınız Mehmet abi Mehmet Çelik: Sağolun bizler de iyiyiz, o şey durum ne durumdadır M.Seyfettin İnanç: Bu okul meselesi mi? Mehmet Çelik: He he he M.Seyfettin İnanç: Şimdi o haftadan sonra bi gevşeklik var yani şu an da bi şey gelmedi daha yeni bir haber gelmedi, o hafta yalnız çok her tarafa geldiler ama bi daha gelecekler mi bilmiyoruz yani o hususta Mehmet Çelik: Bu gelenler kim idi M.Seyfettin İnanç: Hep öğretmenler belli bütün okulların öğretmenleri sokak sokak geziyorlardı Mehmet Çelik: Hımm M.Seyfettin İnanç: Tabii yani zaten bütün okullara şey gelmiş, ııı biz bi müdür yardımcısı var iyi bir arkadaşımız bizi sever Mehmet Çelik: Hımm M.Seyfettin İnanç: O kendi dedi ki bütün okullara bildiri geldi, genelge geldi dedi Mehmet Çelik: Nereden geldi o genelge? M.Seyfettin İnanç: Şeyden Milli Eğitim Bakanlığından Mehmet Çelik: Milli Eğitim Bakanlığından M.Seyfettin İnanç: Evet, yani tek tek gezeceksiniz, söyleyeceksiniz diye Mehmet Çelik: Hımm. tamam M.Seyfettin İnanç: Tamam Mehmet abi Mehmet Çelik: Oldu teşekkür ediyorum M.Seyfettin İnanç: Çok dua alırız inşallah bu işi şey yaparsak, bunları durdurursak Mehmet Çelik: Yok onu kesinlikle yaa M.Seyfettin İnanç: Tamam tamam Mehmet abi Mehmet Çelik: Kesinlikle Allahın izniyle de M.Seyfettin İnanç: Oldu Allah razı olsun Mehmet Çelik: Bugün bakan İstanbul daydı da M.Seyfettin İnanç: Hee Mehmet Çelik: Onun bi anasını bel... M.Seyfettin İnanç: Allah yardımcınız olsun inşallah Mehmet Çelik: Olsun M.Seyfettin İnanç: Allah razı olsun, ve aleyküm selam Mehmet abi Mehmet Çelik: Aleyküm selam Devreye Albayrak Giriyor Bu kez M. Faruk Bürüngüz ile konuşan M. Seyfettin İnanç, konuyu Ahmet Albayrak'ın çözmesini istiyor. M.Seyfettin İnanç: Tabi, şimdi yani diyorlar ne yapacaz, hele hele bu 10, 19 seneye çıktı kız çocukları, adam diyor ben öldür kızı gönderme diyor yani nasıl yapacaksın diyor, şu anda düşün işte 7, 6 yaşında başlasa abi 9 sene olduğu zaman 15 yaşındaki kız okula gidicek, kız erkek karışık açık, bu kabul edilebilir mi? M.Faruk Bürüngüz: Peki ben şimdi M.Seyfettin İnanç: Yani 15 yaşındaki kızı eee erkeklerin içine kadın erkek, zaten okulların durumu ortada her türlü yani bu çok kötü ve bu baskı git gide artıyor, İzmit tarafından çok şikayet geliyordu, şimdi Bağcılar’dan efendime söyliyeyim şeyden kaç tane yerden telefonlar geliyor, adamlar geliyor, geçen gene geldiler Hasan Efendinin yanına geldiler, oraya geldiler, çok sıkıntı var yani, Ahmet Bey’e de bi sıkış şey yaptı eee hocamlar görüştü Ahmet Bey’le Albayrak var ya, M.Faruk Bürüngüz: Biliyorum, Ahmet Albayrak M.Seyfettin İnanç: Dediler bu işe bir çare bulun M.Faruk Bürüngüz: Ne dedi ………(anlaşılamadı)? M.Seyfettin İnanç: Ondan sonra ama yani ne derece bu işi önemsiyorlar bilmiyoruz ama iyi değil durum yani. 'Sorun çözülüyor' Abdurrahman Kılıç adlı kişiyle Ahmet Albayrak arasındaki konuşmada ise sorunun Albayrak tarafından halledildiği, Milli Eğitim Bakanlığı'nın artık bu işlerle meşgul olmayacağı açığa çıkmış oluyor. Abdurrahman Kılıç: Olabilir, tamam Ahmet abi olur. Ahmet Albayrak: O diğer Milli eğitim konusunu görüştüm, tamam o işi artık geri çekiyorlar yani şeyi olmayacak bundan sonra. Abdurrahman Kılıç: Neyi haa Milli eğitimle ilgili… Ahmet Albayrak: He he Milli eğitimle ilgili bir konumuz vardı ya… Abdurrahman Kılıç: Evet evet evet. Ahmet Albayrak: Hatırladın değil mi onu? Abdurrahman Kılıç: Anladım anladım, yani herhangi bir baskı mı olmayacak. Ahmet Albayrak: He he baskı olmayacak. Abdurrahman Kılıç: Anladım, tamam oldu efendim oldu. Ahmet Albayrak: Tamam. Abdurrahman Kılıç: Peki teşekkür ediyorum, Selamün aleyküm sağolun. İsmailağa Eğitim Bakanlığı! İsmailağa Cemaati, bir taraftan hükümeti kontrol altına alarak çocukların resmi okullarda eğitim görmesini engellerken bir yandan da kendi eğitim organizasyonunu kurdu. Cemaat küçük çocuklardan, gençlere ve yetişkinlere kadar kurslar düzenliyor. Hatta bu kurslara katılanlara kimlik veriliyor. Kurslar arasında yarışmalar organize ediliyor. İsmailağa Cemaati, Cumhuriyetin okullarını hiçe sayarak, adeta şeriatla yönetilen bir devlet kurdu. Üstelik tüm bunları hükümetin bilgisi dâhilinde organize etti. Şevket Hoca diye anılan Şevket Gökşan ile İlknur adlı kadın hoca arasında, 12 maddelik planı olan eğitim organizasyonuna ilişkin şu konuşmalara geçiyor: İlknur:… Dokuzuncusu her ay Vuslat’ta tam bir temizlik yani duvarı perdesi vesaire yapılması bunu her ay bir belde ve kurs üstlenecek, onunda görevlisini atayacağız. Onuncu maddemiz Vuslat’taki onbeş gündeki bir sohbet için görevli hoca hanımların bulunması bunların kapıyı açmadan tutun çıkışa kadar gelenlerle güzel bir şekilde incelenip teşrife açık yapacaklar, düzeni sağlamak adına. Şevket Hoca: Anladım evet. İlknur: On birincisi Kurslar arası yarışma ve diyalog geliştirici programlar organize edilmesi, On ikincisi her ay divana raporların getirilmesi bu raporlarda da işte sohbet okutulan talebe, yapılan organizasyonların düşülmesi ve her üyeye kimlik verilmesi. Bu eğitim planının başarıya ulaşmasıyla sağlanacak başarının ve geniş çaplı örgütlenmenin cemaati uluslararası arenaya taşıyacağından ise şu sözlerle bahsediyor: Şevket Hoca: Şu düzeni baştan beri ifade ettiğiniz anlattığınız şeyler olursa bunların çok ciddi manada bize destekleri kazanımları olacak, tabiî ki bu büyük bir diyelim ki şimdiye kadar aile şirketi idi şimdi artık aile şirketi olmaktan çıkacak uluslar arası tabiri caize bir kuruluşa dönüşecek, bu dönüşüm çerçevesinde bizim eylem noktasında icraat noktasında küçük çaplı değil de büyük çaplı işler inşallah arzu ediyoruz yani bu cemaatin kriterlerinin de uluslara arası versiyonda olabileceğini, ispat edeceğiz inşallah. Seçilen pilot bölgeler Cemaat hazırladığı planı test etmek için önce bazı mahalleleri pilot bölge olarak seçiyor. İşte konuşmalarda geçen o pilot bölgeler: Şevket Hoca: Şöyle bir önerim olsa bununla ilgili diyelim ki pilot bölgeler seçip, bir üst kurul gibi tabiri caizse yani diyelim ki neresi belediyelik olan bir yer veya ilçe olan yerler burayı bir tespit ettik mi, ettik buranın içerisinde yani bir küçükten büyük bir oluşum çıkartılabilir, oto kontrol’ün daha kolay olabilmesi, işlerin bire birçok daha yakın bir şekilde sıkı bir şekilde kontrolü açısından belki daha iyi olur. İlknur: İşte hocam bende onu düşünerek mesela yani Yenişehir, Yıldızkent ikisi de kendi başına ayrı bir belde olacak şekilde teşekkül olmuş durumda şu anda çünkü Yakutiye ki kadar yapılanma var. Mesela Yenişehir’in başkanlık sistemi ayrı Yıldızkent’in ayrı, mesela Yunusemre işte hocaya söyledik orda ki Zeki hocanın hanımı. MÜSİAD ve Diyanet-Sen'le ortak federasyon! Şevket Hoca, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ve Diyanet Sen ile ortak bir federasyon kurmalarını ve beraber hareket etmeleri gerektiğini anlatıyor ve bu konuda toplantıların başladığını haber veriyor: "Biz bunu şöyle bir şey aslında Erzurum’daki sivil toplum kuruluşlarına dönük bir an önce arkadaşlarla bir karar almak. Dedik ki bunlarla bir şekilde bir irtibat halini kuralım. Özellikle zaten fikir yapıların aynı olmayanlar olmaz, Milli Görüş kökünden gelen bu gerekirse Diyanet-Sen olsun, gerek diğerleri olsun. Bunlarla tabiri caizse artık bir federasyona doğru gidercesine söz birliği eylem birliğine dönük… Arkadaşlar biraz alttan aldılar fakat şuanda MÜSİAD’la beraber böyle bir istişare toplantıları var. İki sefer oldu yaptılar. Üçüncü sefer işte bu hafta önümüzde zamanda olacağı, bunu şundan dolayı söyledim. İşte orda şu gündem edilmiş yani son toplantıda işte diyelim ki kimler faaliyet yapacaksa konuşulsun. Burada burada dile getirelim hep beraber destek olalım gibisinden ben arkadaşlara biraz daha gözlemci noktasından biraz daha yönlendirici olarak katılım. Çünkü bizde var olan potansiyel ilmi güç. Çünkü biz kuran İslam’ın topluluğuyuz, dolayısıyla bugün o dediğimiz sivil toplum kuruluşlarının büyük çoğunluğunda yok. Bugün onların hep beraber yaparak, hep beraber olalım diyerek oluşturmak istedikleri kısa bir zaman sonra sadece biz olacağız. Biz bunu yapabileceğiz yani tamam Müslümanlığın birlik ve beraberliğine dönük olsa yapalım orda olalım yerimizi alalım. Gereken şeyde olalım fakat burada onların güdümüne girmek gibi durumumuz olmasın çünkü çok ciddi manada canlı ve yoğun bir çalışmamız var. Bunu da şundan dolayı ifade ettim şimdi bunlar öyle bir şey demişler. biz normalde Kutlu Doğum haftası ile ilgili geçen sene olduğu gibi bir şeye karar vermiştik, bundan dolayı da arkadaşımız pek bakmamış yani yer olarak ve yahut da bizim için Halk Eğitimi tutun gününü netleştirin artı yapılacak olan şeyi size söylesinler diye şey yapmıştık gerçi bu önceden söylendiği için bu oluşum henüz daha ifşa olmadığından dolayı ama yine de haber verilecekti şimdi bunu biraz daha netleştirip bir program yapmak lazım" Kaynak : birgun.net | SEVGİM DENİZALTI - SERDAR SAĞLAM
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|