A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

TSK'ya Endonezya modeli uygulanıyor.

Kategori Kategori: Türkiye | Yorumlar 6 Yorum | 21 Şubat 2010 20:41:32

Türk Ordusu'na Endonezya modeli uygulamaya konuldu. "Bülent Arınç'a suikast" bahanesiyle Özel Kuvvetler Komutanlığı Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında aramalar yapıldı. Böylece Amerika, Türk Ordusu'na karşı Endonezya modelini uygulamaya koydu. Bu uygulama ile, Türk Ordusu'na yapılan operasyon "psikolojik savaş" aşamasından "eylemli çökertme" aşamasına geçmiştir.

"Suikast" soruşturmasına dayanak yapılan ihbar numarasının 1230606 oluşu, ihbarın Amerika'dan yapıldığını gösteriyor.

Endonezya modeli nedir?
Geçmiş senelerde Amerika "komünizmle mücadele" bahanesi ile Endonezya Özel Kuvvetlerine çeşitli kirli operasyonlar yaptırmıştı.
Amerika, yeterli delil biriktirdikten sonra, bu operasyonları bire bin katarak Endonezya'daki Amerikancı basın vasıtasıyla piyasaya sürdü.
Endonezya Ordusunun direnci kırıldı.
Peki Amerika'nın amacı neydi?
Endonezya'nın da bir bölücülük sorunu vardı. Doğu Timor'daki bölücüler, Endonezya'dan ayrılmak istiyorlardı.
Amerika da gayet tabii Doğu Timor bölücülerini destekliyordu. Aynen bizde PKK'yı desteklediği gibi.
Endonezya Ordusunun bölücülerle mücadele azmini kırmak için, itibarını sıfıra indirmek gerekiyordu.
Gerçekten de, itibarı sıfırlanmış olan ordu, bölücü eylemlere müdahale edemedi.
2000 yılında Doğu Timor, bağımsızlığını ilan etti.

Türkiye'de nasıl uygulanacak?
Şimdi aynı plan Türkiye'de uygulanmak isteniyor:
Ordumuzun itibarı sıfırlanacak, Doğu'da ilerde meydana gelecek olan bir isyana müdahale edemeyecek ve bölge "Kürdistan" adıyla Türkiye'den ayrılacak.
Belki de hakim kozmik odalarda "Doğu'daki muhtemel ayaklanmaya karşı ordunun ne gibi önlemler alacağı"na ait bilgilere ulaşmak istiyor?
Bu bilgiler ABD ve PKK'ya ulaştırılacak. Ona göre hareket edecekler.

Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) kısa tarihi
İlk kurulduğu zaman adı "Seferberlik Tetkik Kurulu" idi. (STK)
Türkiye'nin 1951'de NATO'ya girmesinin bir sonucu olarak 1952 yılında ordu bünyesinde kuruldu. NATO'ya giren tüm ülkelerde benzer örgütler kurulmuştu.
Bu örgütler sayesinde ABD, üye ülkeleri NATO aracılığıyla denetim altında tutacaktı.
Giderlerini ABD'nin karşıladığı bu örgütler, NATO'nun gizli örgütü olan Süper-NATO'nun (yani Gladyo'nun) denetimi altında idiler.
Türkiye'deki örgütün çekirdek kadrosunu Kore'den dönen ve Gayri Nizami Harp stratejisini öğrenmiş olan subaylar oluşturdu.
Kurulun gizli görevi, Türkiye'de Amerika karşıtı bir rejim değişikliğini engellemekti. Aynen diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi.
Ama STK'nın görünürdeki amacının "Sovyet istilasına uğrayan bölgelerde direnişi örgütlemek" olduğu söyleniyordu. .
Plana göre, yurt çapında çeşitli yerlere silah gömülecek, istila anında önceden belirlenmiş kişiler bu silahları çıkararak direniş başlatacaklardı.
Bunun için, topluma sürekli "Sovyet tehdidi" propagandası yapılıyordu.
CIA ve Adnan Menderes hükümeti arasında imzalanan 1959 tarihli bir anlaşmada, "Gizli Ordu"nun "rejime karşı iç ayaklanma durumunda" harekete geçirileceği belirtiliyordu.

Seferberlik Tetkik Kurulu'nun ismi 1965 yılında Özel Harp Dairesi oldu. (ÖHD)
Daire, ABD'nin kontrolünde uzun yıllar Kontrgerilla (Gladyo) olarak hizmet verdi.
Daire'nin resmi varlığı, 1974 yılında Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'ın Başbakan Ecevit'ten "acil bir ihtiyaç için" para istemesiyle ortaya çıktı.
Ancak yapının varlığı 12 Mart'ta işkence gören solcularca zaten öğrenilmişti!
Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilla varlığını 12 Eylül öncesi ve sonrasında da tüm ağırlığıyla sürdürdü.

Bu süre içinde faili meçhul cinayetler, 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum türünden provokasyon ve katliamlar, Kültür Sarayı sabotajı, Sirkeci, Yeşilköy bombalamaları , Ecevit’e suikast girişimi, devrimcileri işkenceli sorgulamalardan geçirmeler; yurtsever aydınların suikastlerle öldürülmeleri hep bu örgüt tarafından gerçekleştirildi.

Çünkü TSK, böyle yapmakla Sovyetlere karşı Türkiye'nin bağımsızlığını savunduğuna ve ABD'nin stratejik müttefikimiz olduğuna inandırılmıştı.
NATO eğitimlerinden geçen Türk subaylarının beyni yıkanmıştı. Onlar ABD'nin her dediğinin çıkarlarımıza uygun olduğu konusunda şartlandırılmışlardı.

Ancak 1980'lerin sonuna doğru TSK içinde, ABD'nin stratejik hedefleri konusunda fikir değişiklikleri oluşmaya başladı.
1986 yılında ABD, şimdilerde uygulatmaya çalıştığı "Türkiye himayesinden Kürdistan Planı"nı Evren ve Özal'ın oluruyla Türk Ordusu'na da dayatmıştı.
Plan, Genelkurmay Başkanı Org. Nejdet Üruğ'un sert direnciyle karşılaştı ve engellendi.
Daha sonra, ABD emrinde Kuzey Irak'a girme planına karşı çıkan Org. Torumtay istifa etti, plan suya düştü.
Komutanlar, Amerika'nın Türkiye'yi bölmeyi amaçlayan planlar yaptığını ve bu planları Türk ordusu eliyle uygulamaya koymak istediğini anladılar.

İşte bu süreçte, 1990 yılında Org. Doğan Güreş döneminde Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı'na (ÖKK) dönüştürüldü, 1992'de de personeli yeniden yapılandırıldı.
Bu sadece bir isim değişikliği değil, ABD ilişkilerinin sorgulandığı sürecin de somut bir sonucuydu.
Öyle ki; Özel Kuvvetler Komutanlığı ile Daire ABD ve Gladyo'nun sultasından çıkarıldı!
ABD görevlileri Org. Karadayı döneminde ÖKK binasından çıkarıldılar.
NATO ve ABD ilişkileriyle, ABD parasıyla, ABD eğitimiyle milletine karşı oluşturulmuş olan bir yapı, artık Milli Kuvvet haline dönüştürülmüştü.
Bundan dolayı ÖKK, ABD'nin hedefi haline geldi!

Özel Kuvvetler Komutanlığı, Türk Ordusu'nun Kuzey Irak cephesindeki gücü olarak ABD ile karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın Ordu'daki öncüsü oldu.
1994 yılı Ağustos ayında Org. İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay Başkanı oldu.. 1995 Mart'ında da Türk Ordusu, Kuzey Irak'a girdi. Türk birlikleri, Çelik Harekâtı'yla ABD'nin egemenlik alanına müdahale etmişti. Çünkü o bölge ABD ordusunun işgali altındaydı.

İşte ip burada koptu.
Türk Ordusu üzerindeki denetimi elinden kaçırdığını anlayan ABD ateş püskürmeye başladı.
Amerikan ordu dergilerinde "Türk Generalleri hizadan çıktı" cinsinden haber yorumlar yayımlandı.
ABD, Muavenet gemimizi topa tuttu, askerlerimizi şehit etti.
Temmuz 2003'de Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de Özel Kuvvetler birliğimizin başına "Kürt liderlere suikast yapacaklardı" bahanesi ile çuval geçirdi.
ABD ordusu Nevada Çölü'nde "Binyılın Meydan Okuması" adı altında Türkiye'yi işgal tatbikatı yaptı.
Bu tatbikat, ABD tarihinde o güne kadar görülen en kapsamlı ve en uzun süren tatbikat idi.
ABD'nin PKK'ya yardımını belgeleyen Org. Eşref Bitlis, uçağı düşürülerek şehit edildi.
Malatya'da ÖKK birliğini taşıyan uçağımız düşürüldü.
Daha sonra, Amerikan ordu dergisinde Türkiye'nin güneydoğusunu da içine alan Büyük Kürdistan haritası yayımlandı.
Belki anlamayanlar vardır diye İtalya'daki NATO toplantısında ABD'li subaylar bu haritayı ekrana yansıttı.
Türk subayları toplantıyı terk etti.
Böylece ABD, Türk Ordusu'na karşı savaşı fiilen başlattığını alenen açıklamış oluyordu.

Bundan başka, Milli Güvenlik Kurulu, iç tehdit kavramını değiştirdi.
Eskiden solculuk ve komünizm "iç tehdit" olarak görülüyordu.
Şimdi ise "ırkçı milliyetçilik, bölücülük ve irtica" iç tehdit kapsamına alınmıştı.
Yani MGK, Amerika'nın maşası olan akımları iç tehdit kapsamına almıştı.
Bu durumda, ABD'nin Türk ordusuna karşı savaş ilan etmekten başka bir çaresi kalmamıştı.

ÖKK, Gölbaşı'nda kendi yeri ve binası için çalışmaya başladığında da, yolsuzluk iddialarıyla saldırıya uğradı.
Yapısı sivilleşen, içi boşaltılan, etkisi kısıtlanan Milli Güvenlik Kurulu'nun Toplumsal İlişkiler Başkanlığı'nı ÖKK bünyesine dahil etmek ve ÖKK'nın 2006 yılında tümen seviyesinden kolordu seviyesine çıkarılması da ABD'nin kızgınlığını arttırdı.

ÖKK'ya yönelik giderek artan ve karargâhının basılması noktasına kadar varan saldırının en önemli nedenlerinden biri de Org. Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı döneminde yapılan bir değişiklikti.
Gayrı Nizami Harp tanımını değiştiren ÖKK, tanıma şu ifadeyi ekledi: "Düşmanın fiziki, ekonomik, psikolojik, siyasi vb. işgallerine maruz kalmış bir bölgede işgali ortaya çıkarmak, engellemek ve karşı tedbirleri uygulamak"
Bu ifade yalnızca 50 yıldır NATO aracılığıyla ve Özel Harp Dairesi üzerinden denetlenen TSK'nın yaptığı bir tanım değişikliği değil aynı zamanda yeni sürece ilişkin tehdidin kaynağına yönelik bir durum saptamasıydı!

ABD, bölge politikalarını TSK'yı "ikna etmeden" hayata geçiremeyeceğinin farkında. TSK'yı sindirmenin en kritik mevzilerinden biri de Özel Kuvvetler Komutanlığı'na bayrak dikmek!


Ergenekon saldırısı
Ergenekon saldırısı, ABD'nin Irak işgali öncesinde başlatıldı.
Beşiktaş Terör Örgütünün kurulmasına, AKP iktidara gelmeden önce başlanmıştı.Tayyip Erdoğan bizzat kendisi anlatıyor: (19 Ekim 2008)"Bu işe ben Emniyet'le başladım. Belirli bir evreye geldikten sonra bunu Savcılığa verdik. Ergenekon soruşturması konusunda yargı ile yakın işbirliği içindeyiz. Bunlar iktidara gelmeden yaptığımız tespitlerdir."

Tarih 19 Mart 2002, Ankara...
Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney 12 bölge ülkesini ziyaret ettikten sonra Ankara'ya geldi. Morali bozuktu.
Zira Irak'ın işgali için umduğu desteği bulamamıştı.
Hemen Köşk'e çıktı. Cumhurbaşkanı Sezer, tüm dünyaya söylediğini bir de ABD'ye söyledi: "Uluslararası oydaşma ararım".
Ardından Başbakanlığa geçti. Ecevit, "İşgale karşıyız" dedi.
Sonra akşam yemeğinde, protokolde olmamasına karşın, ısrarla Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ile görüştü. O da kesin bir dille tersledi...
Ayrıca Org. Kıvrıkoğlu, ABD işgali öncesinde Kuzey Irak'a girerek bazı bölgelerde mevzilenme planı yapmıştı.
Cheney ertesi sabah yapacağı basın toplantısını iptal etti. Palas pandıras ABD'ye döndü.

4 Mayıs 2002
Başbakan Ecevit, "bağırsak rahatsızlığı" nedeniyle hastaneye kaldırıldı... Aylarca hastanede kaldı... Rahşan Ecevit onu adeta hastaneden kaçırmasa Başbakan ölüyordu.
2001 yılında "ekonomiyi kurtarmaya" ABD'den gelen Kemal Derviş, basının karşısına çıkıp "siyasal belirsizlik" ten bahsetti. Sonra...
Devlet Bahçeli, "3 Kasım'da erken seçim" dedi.
4 ay sonra...
Türkiye sandığa gitti. Ve, AKP tek başına iktidara geldi.
ABD, Irak'ın işgaline karşı çıkan bir askeri - siyasi heyeti birkaç ayda tasfiye etmişti.
Hem Ecevit, hem de ABD işgaline karşı planlar yapan Org. Kıvrıkoğlu tasfiye edilmiş, yerlerine ABD saldırısını destekleyen AKP hükümeti ve Org. Özkök gelmişti.
AKP'nin işbaşına gelmesiyle birlikte Ergenekon saldırısı da başlamış oldu.
Amerika'ya karşı olan tüm güçler ve Türk ordusu, Ergenekon tezgahı ile saf dışı bırakılacaklardı .

Fehmi Koru, Yeni Şafak'ta yazdı: "Ergenekon'un düğmesine Tayyip Bey ile Bush'un Oval Ofis'teki görüşmesinde basıldı"

ABD'nin ana hedefi
ABD'nin ana hedefi:
Öncelikle Kuzey Irak'ta kurulmuş olan Barzani Devleti'ni Türkiye'nin tanıması ve fiilen himayesi altına almasıdır.
Çünkü ABD Irak'tan çekildikten sonra, Irak Arapları ve İran, Barzani Devleti'ne karşı harekete geçebilirler.
Böylece ABD hem Barzani Devletini emniyete almış olacak, hem de Irak ve İran ile karşı karşıya gelmiş olan Türkiye, ABD'ye daha fazla mahkum hale gelmiş olacaktır.
Neden Barzani Devleti ABD için bu kadar önemlidir?
Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi'nin ana hedefi olan Büyük Kürdistan'ın başlangıç noktası Kuzey Irak'taki Barzani Devletidir.
Irak saldırısının esas amacı da zaten Barzani Devletinin kurulması idi.

Barzani Devletinin emniyete alınmasıyla birlikte eş zamanlı olarak Türkiye'de "Kürt Açılımı"nın tamamlanması gerekmektedir.
Bu sayede Güneydoğu Anadolu'da özerk bir yapı oluşturulacak ve zaman içinde bu özerk yapı Barzani Devleti ile şu veya bu biçimde bütünleştirilecektir.

Bundan sonra, İran ve Suriye'den de parçalar koparılarak Büyük Kürdistan'ın oluşturulması daha kolay hale gelecektir.
Büyük Kürdistan, İkinci İsrail olacaktır.. Yani Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya'yı, burada kuracağı üsler vasıtasıyla kontrol edecek, Büyük Ortadoğu Planı'nın amacını, yani 24 Müslüman ülkenin rejimlerini ve sınırlarını değiştirmeyi daha kolay gerçekleştirebilecektir.

Kilit nokta ÖKK ve Türk Ordusu
Ama bütün bunları yapmak için, Türk Ordusu'nun vatanı savunma iradesinin kırılması gerekiyor.
Ergenekon tezgahları ile aynen Endonezya'da yapıldığı gibi önce Türk ordusunun saygınlığı yok edilecek.
Türk ordusu, Amerikancı AKP hükümetinin Barzani Devleti'ni tanıma ve himaye altına alma yolunda attığı adımlara ses çıkaramayacak.
"Ordu siyasete karışmamalı", "Ne yani, yine darbe mi yapmak istiyorsunuz" suçlamaları ile susturulacak.
Özel Kuvvetler, güneydoğuda kışkırtılacak olan bir ayaklanmaya müdahale edemeyecek.
İşte, son "Arınç suikasti" tertibini de bu açıdan ele alabiliriz.

Sonuç
Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yapılan aramalar aynı zamanda, Genelkurmay Başkanının yanına Kuvvet Komutanlarını da alarak Trabzon’da Oruç Reis Fırkateyni’nde yaptığı açıklamalara cevaptır.
Amerika, TSK’nın Başbuğ’un ağzından yapmak istediği kendini savunma girişimine yeni bir atak ile karşılık vermiştir.

Bugünkü durum, Türk Ordusunun yıllar yılı NATO kontrolüne terk edilmesinin bir sonucudur. ABD, NATO anlaşmalarına ve yapılanmasına dayanarak içimizdeki operasyonu yürütebilmektedir. Türk Ordusu’nun NATO içinde kalarak milli niteliğini muhafaza edemeyeceği ve kendisini koruyamayacağı artık son gelişmelerle bir kez daha kanıtlanmıştır.

Genelkurmay Başkanlığı, Türk Ordusu’na yönelik asimetrik psikolojik saldırıyı yapanların kim olduğunu açıklayarak milletimizi bilgilendirmelidir.

Prof.Dr.Aysel Eksi

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 4 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

haberci { 12 Nisan 2010 17:36:19 }
Sanal ortamda "Türk Ordusu'na Endonezya modeli: Tüm Vatanseverlerin Dikkatine" başlığıyla dolaşan makalenin sahibi olarak gösterilen Prof. Dr. Aysel Ekşi, yazının kendisine ait olmadığını açıkladı

Bazı internet sitelerinde yayınlanan, e-posta olarak dağıtılan, altı sayfayı aşan ve Ekşi'nin deyimiyle "oldukça güçlü argümanların yer aldığı" makalede, Amerika'nın Endonezya ordusunun bölücülerle mücadele azmini kırmak için, itibarını sıfıra indirildiği, aynı planın şimdi Türkiye'de uygulandığı iddia ediliyor.
Prof. Ekşi, dün bir gazeteye verdiği ilanda, "İnternet sitelerinde benim tarafından yazılmış gibi sunulan makaleyle hiçbir ilgim ve yazan hakkında hiçbir bilgim yoktur. Adımın oraya niçin monte edildiğini de açıklayabilmiş değilim" dedi.

Ekşi, askeri alandaki bilgisinin sınırlı olduğunu, makalede anlatılanları bilmediğini ve yorum yapamadığını söyledi

3 Mart 2010 Milliyet.
Levent Uzunlar { 12 Nisan 2010 17:10:26 }
Bu yazı ile iligili olarak negatif tutum takınarak eleştiri yazma gayretkeşliğini gösteren yurt taş lara diyorum ki; Evet herkes fikrini bildirmeli.
Ancak, fikirlerini bildirirken en azından asgari yazım kurallarına uygun yazmaya dikkat etmeli,kendini sıradan insan olarak tanımladıktan sonra,yazarken daha dikkatli olmalı,en azından cunta varken,araya ingilizce sokuşturmamalı, lakin her T.C vatandaşı nın ingilizce bilmek zorunda olmadığını öngörebilmeli,varsayım ve teoriler ile hayaller arasındaki farkı kavrayabilmeli,doğru değerlendirebilmek için,öncelikle doğru okuyabilmenin öneminin farkında olmalı!! Böyle de yazılır mı ? Neden olmasın!! Ancak bu tür uğraşlar İşkembe i kübradan-laf ola torba dolsun uğraşları,langur lungur-tarhana bulgur oluyor, hem yazana hem de okuyana nın zamanına yazık oluyor:)) Örneğin yaşananları Amerikan Emperyalizmine bağlamak basit bir görüş diyen bir tümce bir karşı tez midir? Ya da benim gibi birşeyler anlamaya çalışan sıradan bir insan gibi bir tümce ile mütevazi bir girişten sonra ,hemen akabinde,bir bilim insanının bilimsel dürüstlüğünü sorgulayabilen ve yazısını çorba olarak tanımlayan bir otorite olarak devam eden ve bunu makul-normal gören şahsa ne denebilir,nerede tutarlılık!! Ben şahsen bu yurttaşlarımıza hiç birşey söyleyemiyorum!! Ortak bir payda da buluşamasak da,kendilerine bir özdeyişle elveda diyorum.Ola ki faydası dokunur!!
Newtonian { 12 Nisan 2010 05:07:04 }
Sayın yazar Prof.Dr. Aysel Eksi'' ye katılmamak elde değil. Dünyada askeri yönetimlerle çok iyi ilişkiler kurabilen ABD bugün TSK ile kanlı bıçaklı bir düelloya girmiş durumda (hükümet eliyle). Bunun başlıca nedeni SSCB zamanında hükümetlerin komunizm korkusundan ABD ye sığınmış olmaları ve ABD ninde NATO, IMF gibi kuruluşlarıyla Türkiye'' yi her türlü oyununa alet etme istemelerine sonunda ''bir U hamlesiyle'' TSK nın son dönemlerdeki ileri görüşlü paşalarının veto vermesidir. ABD eksen kaydırdığını düşündüğü (Rusya yönünde) ülkemiz üzerinde şimdi sivil otoriteyi (hükümet) kullanarak oyun oynuyor. Fakat TSK çok önceden hazırlıklarına başlayarak son dönemde bir çok savunma sanayi projesi yapıyor. Şu an kendi silahımızı, gemimizi ve zırhlı tekerlekli araçlarımızı kendimiz TSK sayesinde yapıyoruz. Bunun nedeni TSK nın ABD nin desteğini çekmesinden sonra gelecek tehditlere karşı kendini hazırlamasıdır. Dikkat edilirse AKP ülkede hiç ağır sanayi yatırımı yapmaya istekli değil bu da ABD nin bizi Osmanlı gibi esnaf, zannatkarlardan oluşan üretimi basit el işçiliğine dayanan (hizmet sektörü- tekstil-basit tarım hayvancılık) yani kendi kendine kavrulan bir ileri karakol köyü yapmak istemesindendir. Tüm ağır sanayi yatırımlarını ülkemizde TSK zorluklarla yaptırıyor, neler mi: TAI, TEI, ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN Özel sektörde KOÇ GRUBUYLA: OTOKAR otomotiv ve Savunma San. RMK MARINE Denizcilik vb.. Türk Ordusu son dönemlerde aydınlanma çağı yaşıyor, darbe kıpırdanmalarına karşılık darbe yapmaması bunun en önemli göstergesi, demekki yapılan 3 darbeden (1960-1971-1980) ülkemiz hayrına dersler çıkarılmış. Bu darbelerdeki azmettiriciler şimdi emirlerini yerine getirmeyen TSK ya savaş açmış durumda. TSK nın gücüyle azmiyle bu oyundan çok yara almadan kurtulmasını ve ülkemizi bu vahşi coğrafyada ayakta dimdik tutabilmesini dilerim. Eğer TSK bu süreçte ciddi sendelenirse bu ülkemizin ABD nin her türlü stratejik oyun teorilerini uygulayacağı ve geri dönüşü zor bir yola sokacaktır.
Tam Bağımsız { 06 Nisan 2010 17:12:16 }
Mustafa Alagöz; Sn Aysel Ekşi nin yazısında özeleştiri de var ve bu öz eleştiriden yola çıkarak olayların kronolojik sıralamasını da yaparak bir durum tespiti de var.

Anlamamanızı daha doğrusu "kabul etmeme" isteğinizi makul görebilirim, ancak yazının içeriği kendi hasletlerinize uymuyor diye çorbaya benzetmenizi densizlik olarak nitelendiririm..Kavramlarla oynama gayretleriniz arasına sıkıştırılmış küçük "hakaretciklerle" sn. yazar a karşı fikrinizi kabul ettirme gayreti yerine, güneydoğunun bölünmesi taraftarımısınız değilmisiniz açıklasanız daha iyi olacakmış..Oynanan oyunu bilinçli olarak mı görmezden geliyorsunuz ?..

Evet Türkiye ve ordusu NATO eliyle büyük oyuna getirilmiş ve kendi elleriyle bu utanç verici planın bir parçası olmuştur. Yazının sonuç bölümünde ise gayet güzel çözüm önerisi de var üstelik..

1800 lerin başından itibaren bölge deki Kürt ayaklanmalarının kimlerin desteği ve kışkırtmalarıyla gerçekleştiğini araştırırsanız, bugünü ve Sn. Yazar ın yazısını daha rahat anlayabileceğiniz kanaatindeyim..
mustafa alagoz { 28 Şubat 2010 17:30:37 }
Her insanın politik bir duruşu, kendince ilkesel veya ideolojik bir bakış açısı olabilir, olması da gerekir. Dahası böylesi bir tutum insanı güzelleştirir de. Çünkü Somut bir kişilik olarak; toplumu ve ülkesi için kaygı duyan, bu konuda sorumluluk üstlenmeye gönüllü birisiyle karşı karşıyayız demektir. Yeni bir sorunla yüzyüze geldiğimizde kafamız karışık olabilir, süreci kavrayamayabiliriz. Doğal olarak bu durumda o ana kadar neyi görüp inanmışsak ona sarılmaya eğilimli hale geliriz. Ama şunu yapmak her insanın iradesine ve dürüstlüğüne kalır; kendi duruşunu da sorgulamak. İkincisi, olayları ele alırken doğrudan sorun ve soruna yönelik çözüm önerileri üzerine yoğunlaşmak yol açıcı olabilir ancak. Eğer doğrudan olgudan hareket edilmezse kaçınılmaz olarak dedi kodu, hezeyanlar, varsayımsal tehlikeler, paranoik şaşkınlıklar ve niyet dedektifliği devreye girer.

Bu yazıda söylenenlere katılıp katılmamak gibi bir derdim yok, ancak adının başında Prof. Dr. yazan bir insandan "bilimsel tutum" beklemek benim gibi bir şeyler anlamaya çalışan sıradan insanların hakkı olsa gerek. Bu yazı bir çorba, çelişkilerle dolu, dahası bilimsel dürüstlüğü konusunda bile sorunlar taşıyor. Örnek:

"Ordumuzun itibarı sıfırlanacak, Doğu'da ilerde meydana gelecek olan bir isyana müdahale edemeyecek ve bölge "Kürdistan" adıyla Türkiye'den ayrılacak. Belki de hakim kozmik odalarda "Doğudaki muhtemel ayaklanmaya karşı ordunun ne gibi önlemler alacağına ait bilgilere ulaşmak istiyor? Bu bilgiler ABD ve PKK'ya ulaştırılacak. Ona göre hareket edecekler."

Kahvede pişpirik oynayan aylak erkekler, ya da elinde şişleri ile kazak dokuyan, dizi izleyen ev hanımları böyle düşünebilir, ama bir bilim insanından... Bu varsayımların olup-olmayacağına dair herhangi bir şey söylemek istemiyorum, ama bilimsel tutum rastgele konuşamaz; somut dayanaklar gösterir, sadece görünüşlerle yetinemez, görünüşlerin arkasındaki bilimsel dayanaklarını ortaya koyması gerekir.

Yazıdan bir söylem; " ...Çünkü TSK böyle yapmakla Sovyetler'e karşı Türkiye'nin bağımsızlığını savunduğuna ve ABD'nin stratejik müttefiğimiz olduğuna inandırılmıştı"

Ne ilginç değil mi, koskoca ordu senelerce kandırılmış, ne de olsa rüştüne ermemiş cahiller sürüsü, ya da her nasılsa yıllarca kandırılıvermiş aptallar oymağı...

Kaynağı Kürt Sorunu ve bunun bir ürünü olan PKK terörüyle beraber yörede uygulanan devlet terörünün de katkısıyla karanlıkta kalmış pek çok olay var. Bunları sayıp dökmekle bir yere varılmıyor. Belirsiz olaylar hakkında kesin konuşmak bilimsel bir düşüncenin ürünü olamaz, fakat önyargılı akıllardan böyle bir sorumluluk bekleyemeyiz elbette.

Sonsuzca olay sayıp dökebilirsiniz, istediğiniz gibi yorum yapıp öneriler üretebilirsiniz, ama olgular kendilerini ortaya koyarlar, sorunlar kendilerini dayatırlar. İstediğimiz kadar sağa-sola atıp tutalım, önümüzde bir sorun var; adı Kürt Sorunu. ABD, AB, PKK, Şeyhler, Şıhlar, feodal ağalar sayın sayabildiğiniz kadar, hiç birisi bu sorunu külleyemiyor. Böyle bir sorun yok sayılabilir, şunlar bunlar kışkırtıyor denebilir, ama ortada bir gerçek var: Çeyrek asırdır süren bir savaş var. Dünyanın en kalabalık ordularından birisi hem de çağdaş donanıma sahip, medyası, parlamentosu, gelip geçen sayısız hükümetiyle Türkiye hala bu sorunu çözemedi. İnkarcılık, dayatmacı politikalar, şiddet yöntemi toplumsal sorunları çözemiyor.


***

Gelmek istediğim nokta şu: Hukukun üstünlüğü nasıl sağlanacak? Şeffaf bir devlet yapılanması nasıl oluşturulacak? Hiç kimsenin, hiçbir kurumun hukuk karşısında hesap vermekten kaçamayacağı bir adalet sistemi nasıl oluşturulacak?

Sorun halihazırdaki hükümetle diğer kurumlar arasındaki çekişmenin çok daha ötesinde. Uzun yıllardan beri süregelen yozlaşmış ilişki ve yapıların aşılması sorunudur. Ulus, ideoloji, din, devlet, gelenek... tüm bunlar yaşamın akışında yönlendirici-yönetici-belirleyici güç merkezleridir. Eğer bunları kutsarsanız dışınızdaki herkesi ötekileştirmekten kurtulamazsınız. Ama bunlar ne için? varlıklarının anlamı nedir? İnsan. İnsanı merkezden kaldırdığınızda bu güç merkezlerine tapınırsınız. Eğer olaylara İnsan-özgürlük-hak ekseninden bakılırsa diğer tüm değerlerin ve güçlerin bu merkez etrafında oluştuğu görülür. Kurumlar ve inançlar tarihseldir; yeni yeni biçimler altında ortaya çıkıp ortadan kalkarlar, ama özgürlük ve hak mutlaktır, çünkü bunlar yaşamın özüdür.


zeytun { 27 Şubat 2010 20:57:26 }
Entellektuellerin sacmaligi, basit bir elestiriyi bile tahamul edemiyecek kadar hosgorulu. Gelisen olaylari amerikan emperyalizmine baglamak kadar basit bir gorus. Juntacilarin arkasinda Amarika emperyalizmi olabilir. Bunu yaratan TSK nin hic mi sucu yok
saygilarimla
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git