|
Beyaz GecelerKategori: Berlin Günceleri | 1 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 08 Şubat 2010 20:39:36 Okula giderken bıyıklarım dondu. Erzurum'da kediler damdan dama atlarken havada donarlarmış eskiden. Eskinin kışları da yaman olurmuş! Bu yıla kadar ağır kış pek yaşamamıştık Berlin'de. Bu yıl, çok fena ve çok ağır geçiyor kış.
18 – 24 Ocak 2010 18 Ocak, Pazartesi Unuttuğum Limanlar (Sel Yayınları) diyor şair Selahattin Yolgiden. Ne çok limana sığınmaya çalışmış, olmamış, kendine hep başka mekânlar, limanlar, doğalar aramış. Kitapta yer alan kırk dört şiirin yirmi biri Türkiye’deki limanları, adaları, kentleri ele alıyor. Atina, Pire, Girit, Symi, Midilli, Selanik, Rodos, Kavala, Korsika, Provence, Lizbon, Napoli, Portofino, Barcelona, İskenderiye, Hayfa, Capetown, Cenova... üzerine yazılan şiirlerin dışında “gemi” ve “kaptan” da şiire girmiş. Uzun yol yolcusu sanki şair, belki de öyledir. Şairin ve şiirin yaşamı hep yollara düşer aslında. O yaşamın şiirleri de sığınılacak yer bir aşk ve yer aramakla geçer. sudan yaratıldım ben, derdi yoksa neden böyle deniz, böyle gemi, böyle suda olma özlemi Geminin ya da şairin düşü ve yolu aynı yerde buluşur, kesişir mi her zaman bilinmez ama bu kitapta aynı yolun yolcusu olmuşlar. Soyadına uygun şiirler Unuttuğum Limanlar’daki şiirler. Şair, yollar gidiyor ve gittiği yolların, gördüğü yerlerin şiirini yazıyor. 19 Ocak, Salı Elif Şafak’ın çok satan kitabı Aşk’ı (Doğan Kitap) bitirdim sonunda. Mevla’na ve Şems’in yolunda yürüyen kitapta Amerikalı üç çocuk annesi, hayatından bezmiş, kocasının kendisini aldatmalarının altında ezilmiş, silikleşmiş ev kadını Ella’nın yaşamı da gözler önüne seriliyor. Sufiler üzerine yazılan bir romanı okuyup yayınevine düşüncelerini bildirecek olan Ella, giderek romanın yazarıyla yazışmaya başlar ve sonunda tanımadığı bu adama âşık olur. Yayımlanmamış roman dosyasını okurken kendi yaşamını gözden geçirir durmadan ve nasıl mutsuz olduğunu görür apaçık. Aşkı hiç tanımadığını anlar. Tensel aşkla mistik aşk arasında bir yola çıkar evini, çocuklarını, kocasını bırakıp. İrlanda doğumlu, sonradan Müslüman olan sevdiği adam kanserden ölür Konya’da. Farklı dünyalardan ve kültürlerden iki insanın Konya’daki Mevlevilerin dünyasına odaklanması ve Mevlana’nın ailesi, yakın çevresi romanı sürükleyici kılmış. Ne var ki Elif Şafak’ın dili çok kılçıklı, özensiz. Sözcük seçimi titiz değil, savruk ve rasgele. Hele eski sözcükleri kullanırken düştüğü yanlışlar! Sevmedim kitabı, ısınamadım da diline ve dünyasına. Bu kitabın neden çok sattığını da anlayamadım. 20 Ocak, Çarşamba Bir solukta okudum Alain de Botton’un Havaalanında Bir Hafta’sını (Sel Yayınları). Londra’daki Heathrow yetkilileri yazarı arayıp havaalanında bir hafta geçirmesini, gözlem ve izlenimlerini yazmasını istemişler. O da bu ilginç öneriyi kabul etmiş. Kendisine bir masa vermişler. O da yolcuları, havaalanının işleyişini, orada çalışanları, lüks alışveriş yerlerini, otelini... bir bir ele almış. İnceleme ve kupkuru rapor değil bu kitap. Tersine dilin doruğa çıktığı enfes bir kitap! Çok bildik gibi gelen bir ortamın içini dışını, atmosferini, dünyasını abartısız, hiç süslemeden capcanlı ve etkileyici bir biçimde anlatmış, Botton. Keşke bütün şirketler çalışma ortamlarını yazarlara açsalar ve onların sözcükleriyle, değerlendirmeleriyle görseler kendilerini. 21 Ocak, Perşembe Okula giderken bıyıklarım dondu. Erzurum’da kediler damdan dama atlarken havada donarlarmış eskiden. Eskinin kışları da yaman olurmuş! Bu yıla kadar ağır kış pek yaşamamıştık Berlin’de. Bu yıl, çok fena ve çok ağır geçiyor kış. Okuldaki karne toplantısında hep Dinçer Sezgin’in ölümünü düşündüm. Hastaneden çıktıkça “kefeni yırttığını” söylerdi. Bu kez bunu söyleyemedi. İzmir’deki bir parka onun adını vermişti belediye. Yani hep yaşayacak. Yalnızca parkla değil, yazdığı öykü, şiir ve çocuk romanlarıyla da. Ankara’dan beri süren tanışıklığımız 30 yıldan fazla sürdü. Özleyeceğim onu. 22 Ocak, Cuma Yazla kış arasında bir fark var mı acaba evi sevmede? Yazın insan daha çok dışa dönük yaşarken, kışın eve kapanıp kalıyor. Soğuklar, kötü hava, yağmur, kar... insanın dışarı çıkmasına engel oluyor ister istemez. Ama yazın ev bunaltır, bir an önce kendimizi dışarı atmak isteriz. Berlin’de etkinlikler, sergiler tüm hızıyla sürüyor ama ben dışarı çıkmaya korkuyorum. Gündüz eksi 8 derece dışarısı. Yerler nasıl buz. Kayıp bir yerlerimi kırmaktan korkuyorum. Onun için de “otur oturduğun yerde” diyorum kendime. Bir türlü bitiremediğim, araya başka kitaplar, yazılar girdiğinden, Michel Faber’in hacimli Günahkâr Kırmızı, Masum Beyaz’ını okuyorum. Hayat kadını Sugar’ın cesur atılımlarının serüvenine kaptırıyorum kendimi. 23 Ocak, Cumartesi Emre’yle yemek yaparken Rahime’yle Belinda da perdeleri diktiler. Kornişin birini kolayca taktık, ötekisini yapamadık beton duvarı delemediğimizden. Bu evlerin işi hiç bitmez. Bitmedikçe de insanın canını sıkmaya devam eder. Rahime’nin komodininin çekmecesi bozuldu. Bir türlü yapamıyorum. Raylı bilyeleri takamıyorum yerine. Mutfağın altındaki boruları ne kadar yapmaya çalışırsam çalışayım damlamayı kesemiyorum bir türlü. Yakamı bırakmıyor bu tür küçük ama can sıkıcı tamiratlar: Oysa elime tornavida, çekiç, matkap... almak istemiyorum. Hapsi de tonlarca ağır sanki bu küçük, işe yarar aletlerin. 24 Ocak, Pazar Gece eksi 15’ti. Gündüz ise eksi 12. Bıyıklarım dondu Acem Özler’e gidene kadar. Kahvesi ve ahududu likörü içimiz ısıttı. Elim hiçbir şeye gitmiyor; çalışamıyorum. Üstüme bir tembellik sindi. Bakalım nasıl sıyrılacağım bu uyuşukluktan. Uyumak (uyku düşkünü hiç olmadım oysa), içmek (içmeyi severim ama aklım fikrim içkide olmadı hiç), ve okumak istiyorum. Okumaktan da çabuk sıkılır oldum. Oysa ne çok kitap birikti okunacak! Havaların çabucak kararmasını ne yapmalı! Gündüzle gece arasında pek fark kalmadı. Kuzey ülkelerindeki beyaz gecelerdeki gibi gündüz göğü.
Yorumlarpınar özkan
{ 09 Şubat 2010 07:06:16 }
Alain de Botton'un üç kitabını okumus cok sevmiştim. Özellikle "Proust Yaşamınızı nasıl Değiştirebilir?" benim de bir solukta okuduğum kitabı oldu.
Diğer Sayfalar: 1. "Havaalanında Bir Hafta"yı bilmiyordum hemen not ettim listeme.. teşekkürler sevgili Gültekin Emre.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|