Başbakanımız Tekel işçilerinin amacını aştığını belirterek, bu ülkede yerinize çalışacak milyonlarca işsiz var dedi ve ekledi. Türkiye yol geçen hanı değildir!!! Dün Başbakanı televizyonda dinlerken afakanlar bastı. Neden mi?
G20’de olmakla övünen AB’ye girmeye çalışan demokratik bir hukuk devleti olduğu iddasında bulunan bir ülkenin başbakanı akla eziyet cümleler kurdu.
Ne olacak canım hergünki işler diyebilirsiniz ama bir yerden başlamak gerek.
Şöyle bir sakin kafa ile anımsayalım.
Ne dedi yalnızca kendilerini meşru gören hükümetin başbakanı?
“Bu ülke yol geçen hanı değildir. Bu ülkenin sahipleri var…
Günlerdir aç susuz bir simiti paylaşarak yiyoruz olayı acite ediliyor. Eğer onlar Tekel işçisi ise değerli arkadaşlarım dün itibari ile hepsinin maaşı takır takır ödendi…
Bizim 4C kapsamında çalışacak işçilere teklif ettiğimiz ücrette çalışacak bu ülkede milyonlarca işsiz var…
Bir işçi eylemi olmaktan çıkmış hükümete karşı yeni bir senaryonun parçası olmuştur…
Pankartlara bakın, sloganlara bakın şahsımı, partimi hedef alan edep dışı terbiye dışı uslup kullanılıyor…”
Sıra ile tüm cümleleri inceleyelim.
“Bu ülke yol geçen hanı değildir. Bu ülkenin sahipleri var…”
Bu ülkeden Amerikan Ordusunun Irak’a geçmesini isteyen kimdi? Herkezin yasa dışı dinlendiği ve sorumluların bunu kabul etti bir ülke yol geçen hanı değil midir?
Yine de bunu söylemesi, Türkiye’nin bir ülke olduğunun farkında olduğunu gösteren gelişmedir.
Peki bu ülkenin sahipleri var derken kimlerden sözediyor başbakan?
Kim bu sahipler sadece AKP’li ve başbakanın yanındakiler mi? Bir ülkenin sahipleri tüm yurtaşları değil midir? Sözde açılım yapan, ülkeyi demokratlaştıracağını söyleyen başbakan kimleri ülkenin sahibi görüyor?
Ya da tersten bakarsan ülkeyi sahiplenmeyenler kim…
İşçiler, hak arayanlar, muhalefet, başbakana gaz vermeyen köşe yazarları, bazı Cumhuriyet savcıları, bazı askerler, bazı eğtimciler, bazı öğrenciler, bazı eczacılar, sağlık çalışanları…
“Günlerdir aç susuz bir simiti paylaşarak yiyoruz olayı acite ediliyor. Eğer onlar Tekel işçisi ise değerli arkadaşlarım dün itibari ile hepsinin maaşı takır takır ödendi…”
Ama ne maaş! Kira, zorunlu faturalar, çıkınca elde kalan sadece simit parası zaten. Bir de bunu söylerken patron havası var başbakanda, sanırsınız kendi cebinden sadaka veriyor.
Sanırsınız başbakan bir ülke değil holding yönetiyor.
"Bizim 4C kapsamında çalışacak işçilere teklif ettiğimiz ücrette çalışacak bu ülkede milyonlarca işsiz var…"
Bu lafı gelişmiş bir ülkede değil başbakan her hangi bir idareci söylese bir gün bile o koltukta oturamaz. Neden mi? İşsizliği kabul eden bir başbakan ki bunu çalışanlara şantaj olarak kullanıyor. İşsizlik gibi temel sorumlara çözüm olamak için gelmez mi bir iktidar.
“Bir işçi eylemi olamaktan çıkmış hükümete karşı yeni bir seneryonun parçası olmuştur… Pankartlara bakın, sloganlara bakın sahsımı partimi hedef alan edep dışı terbiye dışı uslup kullanılıyor…”
Başbakan eylemin tipini de beğenmemiş.
Doğru! Pankartlara bakınca şahsına ve özel mülkü gibi gördüğü partisine saldırılar var. Peki muhatap kim, başbakan ve hükümet değil mi? Merak ediyorum ne yazmasını isterdi başbakan edepli, terbiyeli pankartlarda.
Sonra bu edep ya da terbiye kurallarını kim koyacak? AKP demek de biliyorsunuz edepsizlik.
Demokratik olan bir ülkede, tek bilen başbakandan Meclis Başkanına fırça, işçiye fırça, işverene fırça, esnafa fırça, savcıya fırça, askere, öğrenciye, Oda’lara fırça, …
Ve bu kadar fırçadan sonra akıl tutulması yaşayan pırıl pırıl Türkiye…!