A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Ulus-Devlet ve Emperyalizm

Kategori Kategori: Türkiye | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 25 Ocak 2010 21:44:17

İdeal bir toplumdan söz edildiğinde Ütopya sözcüğü kullanılır. Thomas More 1516'da yazdığı Utopia adlı eserinde paraya ve statüye dayalı eşitsizliklerin olmadığı ideal bir toplumu tanımlar. Ama herkesin ütopya kavramı elbette farklı farklıdır. İnsanların günaha girmeye başlamadan önce var olduğuna inanılan cennet bahçesi bir çeşit ütopya ise, Eflatun'un (Plato) ütopyası filozof yöneticilerin adilce yönettikleri bir toplum modelidir.

Komünist bir toplumu savunanlar emeğin sömürülmediği bir toplumu ütopya olarak görürler.  Müslümanlıkta iyi Müslümanların gideceği vadedilen cennet te bir başka ütopya tanımlar.  John Lennon kendi ütopyasını “Imagine” adlı şarkısında anlatmış, “hayal edin ülkeler olmadığını” diyor, “hayal edin mülkiyet olmadığını” diyor, “tüm insanların dünyayı paylaştığını”…

Şu ya da bu felsefe, din, ülke ütopyanın nasıl olduğunu, ya da nasıl olması gerektiğini tanımlıyorsa bu onların bileceği iş diyebilirsiniz.  Yeryüzündeki tüm insanların paylaşabileceği bir ütopyayı bulabilmek, tanımlayabilmek sanırım olanaksız.  Marksist felsefede insanları bir arada tutan şeyin sınıf çıkarı olduğu savunulur.  Ve Marksistler o nedenle bir ülke emekçisinin bir başka ülke emekçisini savaşarak öldürmesine karşı çıkarlar ve komünist ütopyada emekçiden başka sınıf olmayacağı için uluslar arasında savaş için de bir neden kalmaz.  

Ama milliyetçilik ve din kavramlarıyla beyinleri biçimlenmiş insanlar halâ savaşmakta, emekçiler kendilerini sömürenkerin çıkarlarını korumak için halâ birbirlerini öldürmektedirler.  Milliyetçilik ve “benim dinim seninkini döver” anlayışı halâ dünyanın başına belâ olagelmektedir.  II. Dünya Savaşında Alman emekçileri Rus emekçilerini öldürürken bunu kendi ırklarının üstünlüğü inancı içinde ve Almanya adındaki ulus-devlet adına yaptıkları düşüncesiyle yapıyorlardı.  

Bugün Hindistan’da Müslümanlar ile Hindular, Lübnan’da, Sudan’da Hıristiyanlarla Müslümanlar bunu din adına yapıyorlar.  Oysa fetih, güç ya da bir başka ülkeyi işgâl edip sömürme peşinde olmayan ya da silâh ticaretinden kâr sağlamayan insanların savaş istemesini anlamak güçtür.  Bu nedenler dışında eğer Ulus-devlet kavramı milliyetçiliği, “benim milliyetim seninkinden üstündür” sapkınlığını doğuruyorsa ulus-devlet kavramı ve ulus-devletler tarihin çöplüğüne mi atılmalıdır?

Bugün başını ABD’nin çektiği "Novus Ordo Seclorum", şimdiki deyimiyle “Yeni Dünya Düzeni” mi bunun yerine geçmektedir ve geçecektir?  Çokuluslu şirketler sınır tanımazken, sınırlar giderek erirken, internet aracılığıyla birbirine kenetlenen dünya insanları bu yeni dünya düzeninin mi öncüleridir?  Elbette John Lennon’ın hayal ettiği dünya hepimizin değilse de ırkçı ya da dinci kafa mengenesi içine sıkışıp kalmış insanlar dışında birçoğumuzun özlemini duyduğu bir ütopya.  Ancak “Yeni Dünya Düzeni” pazarlama konusunda rakipsiz Amerikalılar tarafından pazarlanırken ne pahasına diye sormanın zamanı gelmiştir sanıyorum.  Yeni Dünya Düzeni Hindistan’daki 9 yaşında çocuğun 50 sent gündelikle çalışarak yaptığı lastik pabuçların 150 dolara satılması mıdır?  Daha önce kendi halkını doyurabilen ülkelerin Yeni Dünya Düzeni içinde satılabilecek tek ürüne yönelmeleri, Yeni Dünya Düzeni’nin tanrısı “piyasa” bu ürünün fiyatını düşürdüğünde o ülke insanlarının aç kalması mıdır?  Aç kalmamak için el değmemiş ormanları kesip batının köfteli ekmeği için sığır yetiştirerek ormanları kıyıma uğramak, dünyayı yaşanmaz hale getirmek midir? 

Her ülkenin en iyi becerdiği şeyi yapmasının, ikliminin en uygun olduğu ürünü yetiştirmesinin arzu edilir birşey olabilmesi ancak ülkeler arasında, o ülkelerde yaşayan insanlar arasında gerçek bir eşitlik olmasıyle sağlıklı olabilir.  Böylesi bir küreselleşme herkesin yararına olur.  Güney Amerika’da Chavez’in başını çektiği hareket bu yönde ilerlemeye çalışmaktadır.  Peki bugünkü dünya konjonktürü içinde  sınırların erimesinin, küreselleşmenin, dünyanın giderek tek bir toplum haline gelmesinin fiyatı nedir?

Tüketim üzerine kurulu kapitalizm 10 yılda atılacak hale gelen otomobiller gibi felsefeleri de bir süre sonra “modası geçmiş” diye nitelemekte ustadır.  Bugün halâ emperyalizmden söz eden bencileyin dinazorları bol paça pantolon giyip uzun favori bırakanlar sınıfına sokarak alay konusu yapmaktadır.  Yeni Dünya Düzeni etiketi altında piyasaya sürülen şey emperyalizmin pazarlama stratejisinden başka birşey değildir.  Bugün Avrupa emperyalizm yarışında “ben de varım “ dese de emperyalist güç olarak karşımızda ABD vardır.  Kendi toprakları konusunda çok titiz olan ABD, dünyanın birçok yerinde (İngilizlerin iyi bir öğrencisi olarak) “böl ve yönet” yaklaşımı içinde iplerini çekebileceği devletçikler yaratılmasına çalışmaktadır.  Tabii Yugoslavya’daki milliyetçiler gibiler de bu çabasında ABD’nin yanında yer almakta, bir bayrak ve milli marş fiyatına egemenliklerinden olmaktadırlar.  “Siz ötekilerden farklısınız, neden sizin de bir parlamentonuz olmasın?” söylemi özellikle bir başka grup tarafından ezilen, horlanan, ya da öyle olduğuna inanan milliyetçilere cazip gelmektedir.  Bugünkü dünya düzeni içinde ne yazık ki sosyalistler sınırların erimesini değil, emperyalizmin acımasız saldırı ve sömürülerine karşı ulus-devleti savunmak zorundadırlar.  Ulus-devlet ırk, din vs. gibi her niteliğinin ortak olduğu insanlardan oluşmaz.  Birlikte yaşama azmi ve kararlılığı olan insanlardan oluşur.  

Emperyalizm ulus-devletin başına kendi adamlarını getirdiği sürece, (yine dinazorca bir terimle) kompradorlar emperyalist ağababalarıyla engellenmeden işbirliği yapabildiği sürece, ya da bugün birçok ülkeye IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı özelleştirme furyası yoluyla kaynaklarına, sanayiine el koyabildiği sürece ulus-devletin varlığına göz yumar.  Emperyalizmin çıkarına çomak sokulmaya başlandığı anda etnik ve dinsel ayrılıklar körüklenir, boyun eğmeye mahkûm devletçikler yaratma yoluna gidilir.  Ulus-devletin emperyalizme kafa tutabilmesi ancak o ülkenin ekonomik olarak güçlenmesiyle olur.  Rusya ve Venezuela bunu bugün bunu doğal kaynaklarıyla, Çin imalâtıyla, Hindistan eğitimli insan gücüyle yapmaya çalışmaktadır.  Bunlardan Türkiye için çıkarılacak ders, ülkenin ekonomik olarak güçlenmesi, özelleştirmelere son verilmesi ve parçalanma girişimlerine direnilmesi gerektiğidir.  Bu güçlenmenin, laik İstanbul burjuvazisi ya da dinci yeni Anadolu zenginleri yoluyla olması ise yalnızca teferruattır.


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git