|
|
ABD, Masonluk, SiyonizmKategori: Dünya | 3 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 16 Ocak 2010 19:31:18 ABD'nin kuruluşu tarihin dönüm noktalarından birisi olan Fransız Devrimi'nden bir kaç yıl öncedir. Önceleri o dönemin sömürgeci güçleri tarafından ele geçirilen Kuzey Amerika'ya 1600'lerde İngiltere'deki Anglikan kilisesinin dinî baskısından kaçanlar yerleşmeye başlamış ve 1776'da 41 kişi ilk Amerikan anayasasını yazmıştı.
Daha sonra aynı baskıdan kaçan Katoliklere de kucak açılmış ve bu temelde biçimlenen ABD’de din ve inanç özgürlüğü önemli bir yer almıştı. 1788 anayasası “Meclis herhangi bir dinin tesisine ilişkin ya da özgürce uygulanmasını yasaklayacak bir yasa çıkaramaz” diyerek laik bir yaklaşım getirmişti. Ve bu, Farmasonların din ve milliyet ayırımı gözetmeyen dünya görüşü ile çakışmaktaydı. ABD’nin kuruluşunda rol alanların hepsinin ya da bazılarının Farmason oldukları ileri sürülür. Bir iddia, ABD anayasasını yazan 55 kişilik komisyonun 50’sinin Farmason olduğudur. Amerikan dolarının üzerinde yer alan mühür Mason simgeleri taşır. Mühürdeki Latince "Novus Ordo Seclorum" yazısı “Çağların Yeni Düzeni”, ya da şimdiki deyimiyle “Yeni Dünya Düzeni” anlamı taşır. 1940’larda Başkan yardımcısı olan Harry Wallace “Yeni Dünya Düzeni’nin kurulması için Tanrı’nın Amerika’yı seçtiğini” belirtmiştir. Bu Yeni Dünya Düzeni’nin ABD’deki birçok evanjelistin inandığı gibi Hıristiyanlığa dayalı mı, yoksa Masonluk ilkelerine göre mi olacağı ABD’de oldum olası bir çekişme kaynağı olmuştur. Sayın İsa, kendisi Yahudi olmasına ve inançlı bir Musevi olarak yaşayıp ölmesine karşın, daha sonra Hıristiyanlığın kurucusu olarak gösterilmiş, ve ölümünden Yahudiler sorumlu tutulmuştur. Birçok yerde, özellikle de Avrupa’da Yahudiler bu temelde “İsa’nın katilleri” denilerek baskı görmüş, dışlanmış, öldürülmüştür. 2000 yıllık Yahudi düşmanlığından sonra nihayet 1962-65 İkinci Vatikan Konseyi “Sayın İsa’nın ölümünden bütün Yahudiler sorumlu tutulamaz” demek zahmetinde bulunmuştur. Ancak bugün halâ birçok Hıristiyan mezhebinin ayinlerinde Yahudiler kötülenmekte, suçlanmaktadır. Tabii daha sonra Sayın Muhammed Mekke’den zamanında bir Yahudi kenti olan Yatrib’e göçtükten sonra Müslümanlar ile Museviler arasında karşılıklı höşgörüye dayanan bir anlaşma imzalanmıştı. Hatta Sayın Muhammed’in iki tane de Yahudi karısı vardı (Safiye ve Reyhane). Hendek Savaşında bir Yahudi kabilesinin kendisine karşı çıkmasının ardından Yahudiler günün Müslümanlarının gözünde “güvenilmez, hain, arkadan vuran” olmuş ve Müslümanlar güçlendikten sonra Yatrib’in adı (Peygamberin Kenti anlamına) Medine’ye dönüştürülmüş ve Müslümanlığı kabul etmeyen Yahudi nüfusa “etnik temizlik” uygulanmıştır. Bu noktadan sonra İslam’ın Yahudilere bakışı Hıristiyanlığın “İsa katilleri”ne bakışıyla benzeşmiş ve Yahudi düşmanlığı kurumsallaşmıştır. Sayın İsa’nın Yahudi olmasına, İncil’in Tevrat’ı ve Zebur’u da içermesine, Kuran ile Tevrat arasında büyük benzerlikler bulunmasına karşın bu düşmanlık yüzyıllar sürmüş ve İsrail’in kurulması ile bu kez de hedef tahtasına Yahudi devleti İsrail oturtulmuştur. Televizyonda İran’daki gösterileri seyredenler “Amerika’ya ve İsrail’e ölüm” sloganlarını mutlaka görmüşlerdir. Kendilerine Yahudi düşmanlığını yakıştıramayanlar ise “biz Yahudilere karşı değiliz ama Siyonizme karşıyız” derler. Her taşın altında eğer Masonlar yoksa, Siyonistler mi vardır? Peki nedir Siyonizm? Buna bakmadan önce Musevilik hakkında bir iki temel gerçeği söylemekte yarar vardır. En eski uhrevî din olan Musevilik ile bır ırk olan Yahudilik birbirinden ayrılamaz. Museviliğin ortaya çıktığı dönemlerde evrensel din diye bir kavram yoktu. Her ırkın, hattâ her kabilenin kendi tanrıları, tanrıçaları vardı. Ve Sayın Musa gökten kendisine 10 emir geldiğini ve İsrailoğullarının bu emirlere uyması gerektiğini söylerken bunun diğer ırklara ya da kabilelere uygulanması diye bir amaç taşımıyordu. Yahova İsrailoğullarının tanrısıydı, çünkü İsrailoğulları Yahova’nın “seçilmiş, seçkin kulları”ydı. Bu niteliğiyle Musevilik Hıristiyanlığın ve Müslümanlığın aksine ırkçı bir dindir. Eski dostum İsmet Özel’in “Müslüman olmadan Türk olunmaz” diye saçmalaması herhalde “Musevi olmadan Yahudi olunmaz” doğrusundan uyarlama bir görüştür. Siyonizm sözcüğü daha önce sözünü ettiğim gibi Sayın Davut’un Kudüs’teki tapınağı yaptırdığı Siyon tepesinden adını alır. Yahudiler M.Ö. 6. yüzyılda Babil’e sürüldüğünde Siyon tepesi Kudüs’e dönüş özlemini simgeleştirmiş, yüzyıllar boyu dünyanın dört bir yanına dağılan Yahudileri yeniden toparlamak için 1890 yılında Avusturyalı Yahudi filozof Nathan Birnbaum tarafından Siyon kavramı tazelenmiş ve Yahudilerin Kudüs’e geri dönüp devlet kurma girişimlerinin adı “Siyonizm” olmuştur. Eski çağlarda Mısır’da ve Babil’de sürgün yaşayan Yahudilerin dönmeyi arzuladıkları topraklara tanrıları Yahova “vadedilmiş topraklar” demiş, ve bu deyim bugüne taşınmış, sanki Yahudilerin bu topraklarda ilâhî bir hakkı varmış gibi davranılmış ve dört bir yanı Araplarla çevrili bir İsrail devleti 1948’de kurulmuştur. Bu devletin kurulmasında zengin Yahudilerin katkısı olmuştur. Bugün İsrail’in tüm nüfusundan fazla Yahudi ABD’de yaşamaktadır ve artık Amerika’daki Hıristiyan mezhepleri Yahudi düşmanlığını bir kenara bırakıp İsrail’i gönülden desteklemektedirler. Irkçı Ku Klux Klan’ın yakın geçmişe kadar zencilerin yanısıra Yahudileri ve Katolikleri de hedeflediği gerçeği artık tarihe karışmıştır. Bunun bir nedeni de köktenci Hıristiyan mezheplerinin, Museviler gibi Mesih’in Kudüs’e, Siyon tepesine bir gün geleceği ortak inancı yatmaktadır. Bunların bu kadar ayrıntısına girmemin nedeni herhangi birini, ya da bir akımı, politikayı Mason ya da Siyonist diye suçlamak yerine Masonların ve Siyonistlerin ne olduklarını, neyi amaçladıklarını anlamak ve ulusal politikaları belirlerken bunları şamar oğlanı ya da günah keçisi yapmak yerine bizim politikalarımızı nasıl etkileyeceğini ya da etkilemeyeceğini soğukkanlılıkla değerlendirebilmektir. Eğer bugün emperyalizme karşı en önemli savunma ulus devletin çıkarını savunmak ise, bu değerlendirmeleri akılcı bir biçimde yapabilmek şarttır.
Yorumlaraykut yazgan
{ 19 Ocak 2010 02:15:03 }
sevgili gündoğdu,
gönül isterdi ki bu gibi konularda fikir alışverişini bu şekilde yazılı değil de karşılıklı sohbetler halinde yapalım. ancak ne yazık ki mesafeler uzak. yine de ilginize ve açıklamalarınıza çok teşekkür ederim. sevgilerimle aykut Gündoğdu
{ 19 Ocak 2010 01:29:31 }
Sayın Aykut,
Bu son birkaç yazıda net bir tavır koymaktan özellikle kaçındığımı farketmiş olabilmenizi dilerdim. Amacım Masonluğu ya da Siyonizmi aklamak ya da karalamak değil, saldırmak ya da korumak değil, belirttiğiniz gibi halk arasında neredeyse küfür olarak kullanılan bu sözcüklerin aslında nereden kaynaklandıklarını ve ne anlama geldiklerini elimden geldiğince açıklığa kavuşturmaktı. "Franç mason" deyimi Türkçemize Farmason olarak girdiği için onu kullanmayı yeğledim. Amerikalı babaların elli yıl içinde farmasonluğu öğrenmiş olmaları bence o denli uzak bir olasılık değil. ABD'nin kuruluşundan bu yana kullanılan bol miktardaki masonik simgelerin başkaca bir açıklamasına ben rastlamadım. Beyefendilerin hedefi ıska geçtiği konusunda sizinle yüzde yüz fikir birliği içindeyim. "Muhteremler"e Türkiye'de olur olmaz herkese sayın denmesinden kaynaklanarak salt insan oldukları için sayın demem, biraz da "hazret" sözcüğünün taşıdığı dinsel yükten kurtulmak içindir. Ve son olarak, bildiğim kadarıyla mabedin yapımına Davud başlamış ama mabed Süleyman döneminde tamamlanmıştı. Saygılar Gündoğdu aykut yazgan
{ 17 Ocak 2010 07:24:10 }
sayın gündoğdu,
Diğer Sayfalar: 1. bundan önceki yazmış olduğum; yorum demeyelim de, dipnotunu herhalde zaman darlığı nedeni ile gözden kaçırdınız. bu yazınızda ise yine değinmek istediğim birkaç nokta olacak. bu sefer de gözden kaçırmanız benim için pek önemli değil. önemli olan kendi bildiğimi zannetiğim doğruları yazmak. mason kuruluşuna mensup olanlar genelde mason diye anılır ve onlara bu şekilde hitap edilir. farmason ise ingiltere'den fransa'ya atlamış bulunan masonluk mesleğinin uzun süreler fransızlar tararından fransızca bir yorum uyguladıkları masonik anlayışa konulan bir isimdir. bunlara "franc maçon" yani franmason denmiştir. filvaki bütün masonlar franmason değildir. franmasonların masonlarla bir bağlantısı ve akrabalıkları olduğu halde. bir de, hatırlatmakta fayda olacak, bu tabir halk arasında masonları aşağılamak için sık sık kullanılan bir deyimdir. kadim amerika'da bildirgeyi imzalayanların hepsinin de anglo-sakson kökenli olmaları ve peder anderson'un malum nizmnameyi tebliğinden elli yıl dahi geçmemiş olması, bu beylerin franmasonlukla, ya da sizin deyiminizle farmasonlukla, bir ilşkilerinin olamayacağının da kesin kanıtıdır. diğer taraftan amerikan babalarının mutlaka müessir olduğu; o sıralarda grek tarzında yapılan yeni binalarının - bilhassa - paralarının üzerine halkettikleri resim, simge ve alegorilerin mutlaka masonlarla ilişkilendirilmesi son senelerin pek te taze olmayan söylentileri arasında. zira gerek "novus ordo seclorum" gerek "annuit coeptis" ve gerekse de piramidin üstündeki ayrık parça ve tek göz, kartallar ve pençelerinde tuttuğu alet edevat, sayıları ve diğerleri, masonlara maledilmek istenen ve fakat bu bağlamda sağlam bir kanıt ortada olmaması hasebi ile aslı ve mesnedi olmayan bir çok söylentinden başka bir şey değildir. bütün bunlar masonlara maledilmeye çalışılmış daha sonraları da işin içine gizemi daha da koyulaştırmak için "illuminatiler" dahi teorilere dahil edilmiştir. bu söylemler "da vinci'nin şifresi" kadar ve gibi, deyim yerindeyse: "reductio ad absurdum" dur... bu konuda son olarak: eğer amerikan anayasası ve onu yapanların gaye ve maksatları MASONİK bir düzen içersinde ülkelerini yönetmek idiyse, o zaman gerek ati'ye gerek hal'e gerekse de maziye bakarak beyefendilerin bu hedeflerini tamamiyle ıska geçtiklerini rahatlıkla söyleyebilirim. diğer taraftan dünyayı "yeni bir düzen" kurarak ele geçirmek ve yönetmek kaygu ve azimleri, ilişkilendirmek istenilen hiçbir masonik ilke ve mefkure ile bağdaşmıyor. takdir edilmesi gereken bir uslupla ecevitvari bir yaklaşımla bütün muhteremleri "sayın" diyerek anmanız cidden takdir edilmesi gereken bir durum mu yoksa benim anlayamadığım bir ironi mi; bunu çözemedim. geçen notumda da belirttiğim gibi mabedi davut yaptırmamıştır. ve son olarak: sizden, önceki yazınıza iliştirdiğim not da rica ettiğim gibi. yazınızın sonunda masonlar hakkında açık ve net bir tavır getiremiyorsunuz. onları korumak ister gibi yaparak vücutlarına sürmek istediğiniz koruyucu iksiri, topuklarınai sürmeyi bilerek ihmal ediyorsunuz. sevgilerimle aykut
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|