|
|
Kolaycı Önyargılar - MasonlukKategori: Dünya | 1 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 09 Ocak 2010 23:48:56 Mimar Sinan Mason muydu? Olsa ne olur, olmasa ne olur demeyin. Bunu ciddi ciddi tartışanlar var. Mustafa Kemal Mason localarını kapatmış, İsmet İnönü yeniden açılmalarına izin vermiş. Celal Bayar da Masonmuş, İhsan Doğramacı da... Süleyman Demirel'in Mason olduğunu zaten bilmeyen yokmuş. Bunları diyenlerin kaçta kaçı acaba Masonluğun ne olduğunu biliyor dersiniz? Sözlüğe baktım. "Mason" karşılığı "dinsiz, imansız" yazıyor.
Mason sözcük olarak “taş ustası” anlamına geliyor. Bu hesapça Mimar Sinan taş ustalığından mimarlığa geçtiğine göre Mason olmalı. Üstelik Kayseri’li Hıristiyan bir Ermeni ailesinin çocuğu ve “devşirme”. Abdullah Gül de Kayserili... Acaba o da mı? Tarihin çeşitli dönemlerinde çeşitli yerlerde zenaat sahipleri usta-çırak ilişkisi içinde yeni adam yetiştirirken zenaat sırlarını, işlerinin “püf noktalarını” öğretmek için çıraklıktan kalfalığa geçen yeni yetmeleri sınavlardan geçirir, sonra da bu yeni ustanın uyanıklık yapıp eski ustalarına karşı fiyat kırmasını, kalitesiz iş yapmalarını, zenaat sırlarını olur olmaz kişilere vermesini önlemek için bir takım gizlilik önlemleri alırlarmış. Hemen Osmanlı öncesi Selçuklular döneminde Kırşehir merkezli Ahî örgütünün yaptığı da bu olmuş. Mesleği debbağlık (hani tabakhane’de çalışanlar var ya) olan Türk bilgesi Ahî Evran Denizli, Konya ve Kayseri’de Ahîliği örgütlemiş. Öyle ki Kırşehir’deki tekkesinde alınan kararlara Azerbeycan’dan Bosna’ya kadar uyulurmuş. Ahî sözcüğü “kardeş” anlamına gelirmiş, “ihvan” da kardeşler demekmiş. Ahî Evran-ı Veli’nin öğretileri Hacı Bektaş-ı Veli’yi de etkilemiş. Masonlar da kendi örgütlerinden “brotherhood” diye, diğer Masonlardan da “kardeşler” (ihvan) diye söz ettiklerine göre Ahî Evran ve Hacı Bektaş ta mı Masonmuş dersiniz? Babam Kırşehir’li olduğuna göre ben de Ahî/Mason muyum acaba diye bir kurt düşmez mi içime? Aslında Masonluğun kökenleri ta Sayın Davut (Musevilerin peygamberi David) dönemine dayanıyor. Rivâyet şöyle: Sayın Davud Kudüs’te adına lâyık büyük Grek matematikçi, geometri’nin mucidi Öklid kurallarna göre muhteşem bir mabet yaptırmak ister. Bu iş için o günlerin en ünlü mimarı Hiram’ı görevlendirir, çalışmak üzere kırk bin kişi toplanır ve bu işçilere “duvarcı” anlamına “Mason” adı verilir. Adon Hiram Abif, maiyetinde çalışanları (daha sonra Ahî Evran’ın yaptığı gibi) çıraklar, kalfalar, ustalar diye üç gruba ayırır. Meslekî sırları bu üç gruba ayrı ayrı verir. “Hücre” adı verilen bu gruplardakilerden hiçbiri ötekilerin bildiklerini ve ne kadar ücret aldıklarını bilmez. Ustalığa terfi ettirilmeyen üç kalfa Hiram’ı sıkıştırıp ustalığın sırlarını zorla öğrenmeye kalkar. Hiram bu sırların ancak çalışılarak elde edilebileceğini söyleyince de birisi cetvel, öteki gönye, üçüncüsü de çekiçle vurarak Hiram’ı öldürürler. O gün bu gündür cetvel, gönye ve çekiç Masonların simgesi olur. O dönemlerin en hayranlık yaratan yapılarından biri olan piramit te Mason simgeleri arasında yer alır. Masonluk ilk ortaya çıktığında Musevilikle sıkı sıkıya bağlı olduğu için daha sonra Musevi olmayanların ve taş ustaları dışında diğer zenaat sahiplerinin de katılabileceği Farmasonluk (Freemasonry) ortaya çıkar. Bunlar köle veya serf olmayan özgür (free) taş ustalarının kurduğu zenaat loncalarıdır ve bu ustalar Avrupa’da o muhteşem Gotik kiliselerin yapımında çalışırlar. Daha sonra 1630’larda İngiltere ve İskoçya’da Farmasonluk kurumsallaşır. Peki, bu noktadan nasıl Masonluğun, Farmasonluğun her taşın altında olduğu varsayımına, her fırsatta kötülenmeleri noktasına nasıl gelinmiş? 21. yüzyıl Türkiye’sinde nasıl oluyor da birileri, hiçbir kanıt olmadan: “Anarşi, terör-tedhiş, hırsızlık-yolsuzluk, yalan-talan, uyuşturucu ve insan ticareti, vergi dâhil her türlü kaçakçılık, alçaklık, ayırma-kayırma, sağ-sol, Alevî-Sünnî gibi bilumum kötülük-bölücülük hep bu güruhun toplum mühendisleri, Mason ve Siyonist çevrelerce hazırlanıp bilinçle uygulanan senaryolarıdır” diyebilmektedir? Ben “onlardan” olmadığım için elbette Masonların sırlarını bilemem. Bütün dünyaya kötülük yapmak için gizli gizli planlar yapmadıklarını da iddia edemem. Ancak Masonluğun bu denli şimşekleri üzerine çekmesinin bir takım nedenleri olabileceğine kafa yoruyorum. Masonlar ne Musevi, ne Hıristiyan, ne de İslâm’da tanımlanan Tanrı/Yahova/Allah kavramlarına değil, “evrenin ulu mimarı”na inandıklarını ve her dinden insana açık olduklarını söylüyorlar. Vatikan, Kasım 1983'teki bildirisinde, “Masonik topluluklara katılan iman sahipleri büyük günah içindedirler” diyor. İskoç Kilisesi'nden Hugh Cartwring de Mayıs 1986'da, “Masonik düzen karanlığın işidir ve kişileri içine girdikçe putperestliğe yönlendirir, bu oluşumu onlarda tabiat haline getirir” diyerek Masonları karalıyor. Müslüman ülkelerde ve Türkiye’de Masonlar İslâm karşıtı Siyonistler diye biliniyor. Bir takım sırları olan her örgüt gibi Masonluğun, Farmasonluğun da kuşkuyla izlenmesi olağan birşey. Ama şu Mason’dur, bu Farmason’dur diyerek düşünmeden o kişiyi düşman bellemek yerine o kişinin yaptıklarına bakmak, olumlu ya da olumsuz yönleriyle değerlendirmek çok mu zor? Evet, Mustafa Kemal Mason localarını yasaklamıştı, çünkü bir ulus yaratma çabası içinde olunan o dönemde beynelmilelciliğe (internationalism) yer yoktu. “Tek dişi kalmış canavar”ın Anadoluyu kemirmesine daha yeni son verilmişti. Mustafa Kemal o zaman bunu yapmış, o halde bu bugün için de doğrudur, geçerlidir diyen kafa tembelliği çok yaygın ne yazık ki. Düşünmekten kaçınan, ya da düşünme yetisi olmayan, güdük kalmış, gelişmemiş, şartlandırılmış kişilerin kolaycılığa kaçmaları düşmanlıkları körüklemekten ve çok kez kendi bindiği dalı kesmekten başka ne işe yarıyor? Kolaycı önyargılar toplumun gelişmemişliğinin, o toplum insanlarının hödüklüğünün göstergesi değil de nedir? Ve Masonlar gelişmemişleri, beyin dumuruna uğramışları çatılarının altına almıyorlarsa onları kim suçlayabilir?
Yorumlaraykut yazgan
{ 10 Ocak 2010 03:21:45 }
sevgili gündoğdu
Diğer Sayfalar: 1. yazınız güzel. ancak masonluk müessesesini ne öğmek ne de yermek arasında duran ve sıkıntılı bir şekilde tarafsız kalmaya çalışan bir yazı. eğer bir ek yazı ile ve size özgü mükemmel anlatım kabiliyetinizle biraz daha ayrıntıya girerseniz hiç olmassa dünyayı değil ama dar çerçevede ayorum okuyucularının bu konudaki görüşlerine ve ileri araştırmalarına faydalı olabilirsiniz. ufak bir not: masonluğun başlangıcı peygamber davut'la değil mabedi inşa ettiren oğlu süleyman'la başlar. hiram'ı da davet eden odur. masonluğun başlangıcı ise peder anderson'un yazmış olduğu nizamname ile 1725 tarihine denk gelir. sevgilerimle aykut
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|