|
|
Övünme ve YerinmeKategori: Avustralya | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 20 Aralık 2009 05:39:14 Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi sendik; | Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! | Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: ilerle! | Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle... | Yahya Kemal Beyatlı. Çocukluğumuzda okullarda çoğumuzun ezberlediği, çok kez avaz avaz haykırarak en hamasî sesimizle okuduğumuz şiirlerden birisi bu.
Akıncılar ta Osman Bey zamanından başlayan öncü birliklerdi. Tarihin herkesin herkesin ülkesini işgal ettiği dönemlerinde (sanki bugün yapılmıyormuş ta) akıncılar öncülük yapar, orduya yol açarlardı. Akıncı olabilmenin şartlarından birisi de, Türk olmaktı. Devşirmelerin devletin her kademesine, hatta sadrazamlığa kadar, yükselebilme imkânı varken, akıncı olmaları imkânsızdı. 1921’de Hitler’in oluşturduğu kahverengi gömlekli SA (Sturm Abteilung – Fırtına Birlikleri) de aynı yaklaşımla kurulmuştu. Tuna boylarındaki yerli halkın gözüne akıncılar nasıl görünürdü dersiniz? Tarihi incelerken her olayı o günün koşulları içinde değerlendirmek esastır. Ama tarihiyle övünen bir ulus, ya da bir kişi o tarihte yapılmış ve övünmek bir yana, bugünkü anlayışımızla kabul edilemeyecek olaylardan da kendini tenzih edemez. İnsanlar kendileri birşey yapamadıkları, ya da birşey olmadıkları zaman tarihleriyle övünürler. Ondan sonra da bir başkası o tarihte geçmiş kötü olayları dillendirdiğinde savunmaya geçer, ya tarihin o bölümünü reddeder ya da olanları mazur göstermeye, tevil etmeye çalışırlar. Oysa bu, madalyonun öteki yüzüdür. Tarihinizle övünürseniz o tarihte yaşanmış olan kötü olayları da sahiplenmek zorunda kalırsınız. Bunların ikisi de yanlış, sağlıksız davranışlardır. Fütûhat üzerine kurulmuş bir Osmanlı devletinin (o zamanki ölçülere göre) başarılarıyla övünürseniz, bunları sahiplenirseniz, Osmanlı’nın yaptığı kötülüklerden de kendinizi dışlayamazsınız. Bugün nasıl 1945 sonrası doğmuş bir Almanı Hitler Almanyasının insanlık dışı politikalarından sorumlu tutamazsanız, bir Alman’ın Beethoven veya Goethe’nin Alman olmasıyla övünmeye de hakkı yoktur. Bana bütün bunları çağrıştıran geçen hafta ortaya çıkan bir olay oldu. Sydney’in Fairfield semtinde belediye bir parka “Süryani soykırımı” anıtı dikilmesini onayladı. Süryanilerin savı 1915’te Ermeni tehciri sırasında kendileri de Hıristiyan oldukları, başkaldıran Ermenilere destek verdikleri için ve İngiliz Listowel Kontunun 28 Kasım 1933’te “Süryaniler bizim safımızda çarpıştılar, müthiş fedakârlıklarda bulundular ve savaşın (I. Dünya Savaşı) sonunda nüfuslarının üçte ikisini kaybettiler” sözleriyle belirttiği gibi kendilerinin de soykırıma uğramış oldukları. Tarih Van Valisi Cevdet Bey’in Şubat 1915’te “Azerbeycan’da Ermeni ve Süryanileri temizledik, Van’da da aynı şeyi yapacağız” dedikten sonra çoğunluğuı Kürtlerden oluşan, kendi deyimiyle 8000 kişilik Osmanlı “Kasap Taburu” ile 20.000 sivil Süryaniyi öldürme emri verdiğini yazıyor. 1922’de Süryani Konseyi 1914 ile 1918 arasında 275,000 Süryani-Kaldeli’nin öldürüldüğünü beyan etmiş. Neredeyse 100 yıl önce olmuş bir olayın çapını, nedenlerini, kimin neden sorumlu olduğunu bugün, bugünkü kafamızla, bugünkü değer yargılarımızla, (gerek Süryani gerek Türk) milliyetçi gözlüklerimizle değerlendirmek olanaksız. Tarihin incelenmesi, gerçeklerin açığa çıkarılması elbette önemli ve gerekli. Ama Bir Türk olarak benim ve Süryani kardeşlerimin geçmişteki olayları bugün, 100 yıl sonra dünyanın bir ucunda, Sydney’in Fairfield semtinde yeniden gündeme getirmesi neye hizmet ediyor diye sormak gerekmez mi? Bugüne dek, bildiğim kadarıyla Avustralya’da Türklerle Süryaniler arasında hiçbir gerginlik, hiçbir tatsızlık olmamışken, salt bir kısım seçmenini hoşnut etme küçük hesaplarıyla bu iki toplumu karşı karşıya getiren Fairfield belediyesi üyelerinin hiç mi sağduyusu yok? 100 yıl önce Osmanlı ordusundaki Türklerin ve Kürtlerin yapmış (veya yapmamış) olduklarından ben neden sorumlu olayım? Osmanlı’nın, Fatih’in, Kanuni’nin yaptıklarıyla ne kadar övünme hakkım yoksa, Osmanlı’nın 100 yıl, 400 yıl, 600 yıl önce yaptıklarından sorumlu tutulmamaya da o denli hakkım var. Bir fıkra vardır. Hoca camide Sayın İsa’nın Yahuiler tarafından öldürüldüğünü anlatır. Bunu duyan Mehmet efendi camiden çıkınca komşusu İzak efendinin yakasına sarılır “vay namussuzlar, siz demek İsa peygamberi öldürmüşsünüz” der. İzak efendi “yahu, Mehmet kardeşim, o 2000 yıl önceydi” deyince, Mehmet efendi “ben onu bunu anlamam, ben daha yeni duydum” der. Şimdi Fairfield’e dikilecek olan anıttaki yazıyı okuyacak olan bir Süryani genci, 100 yıl önce olanlardan belki de tamamen habersiz ve elbette sorumluluk taşımayan bir Türk gencinin yakasına yapışıp hesap mı sorsun istiyor Fairfield belediyesi? 400 yıl Osmanlı yönetiminde kalmış bir Yunanistan’dan gelen bir Yunanlı, sonra ülkesi Yunan ordusu tarafından işgal edilmiş bir Türk bugün Avustralya’da yanyana, çatışmadan yaşayabiliyorsa, Avustralyalılar olarak istediğimiz ortam bu değil mi? Bu ortamı zehirlemeye ne hakkı var Fairfield belediyesinin? İsrail’de Nazi soykırımında hayatını kaybedenlerin anısına dikilmiş bir “Holocaust Museum” var. Acılı tarihleri Musevileri bir araya getiren ve bir arada tutan bir çimento. Ama bugün İsrail ile Almanya arasındaki ilişkiler olması gerektiği gibi gayet dostça ilişkiler. Soykırımı yapan Angela Merkel değil, bugün Almanya’da yaşayan Alman genci hiç değil. Ermeniler 1915 tehcirinin anısını canlı tutarak yine böyle bir çimento yaratmaya çalışıyorlar. T.C. hükûmetinin Ermenistan’la ilişkileri düzeltmeye çalışmasına bizim milliyetçilerden fazla Ermeni milliyetçileri karşı çıkıyor. Düşmanlıkları sürdürmekte, körüklemekte kimin çıkarı var? Neredeyse 40 yıl önce katledilen sevgili Şarık Arıyak’ın buradaki Ermeni kilisesi ile ilişki kurarak dostluğu geliştirmeye çalıştığını ben şahsen biliyorum. Şarık Bey gözü dönmüş, nefret kusan milliyetçiler tarafından bu nedenle mi öldürüldü sorusu hep takılmıştır aklıma. İnsanları bir arada tutması gereken “insan olma, uygar olma” çimentosu yerine ırkçı, milliyetçi ya da dinci çimentolar peşinde koşmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|