|
Çınlama GünlüğüKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 19 Aralık 2009 04:53:13 Neu-Fahrland Kliniği'nde yazıldı bu şiirler. Her güne bir şiir kulak çınlamamı gidermedi ama beni terapi etti. Kliniğin gölü ve yakınındaki orman esin kaynağı oldu şiirlerin. Doğa ağırlıklı bir kitap olacak Çınlama. Hayvanlar da cirit atıyor şiirlerde. Benden bir çığlık kulaklarımın baş döndürücü, baş ağrıtıcı çınlamasına. Şiirlerin yazıldığı günlerin günlüğünü de ekleyeceğim kitaba.
16 – 29 Kasım 2009 16 Kasım, Pazartesi Murathan Mungan yeni şiir kitabı çıkaracağı zaman tam bir şiir çıkarması yapıyor. Çeşitli dergilerde birkaç şiirini birden yayımlıyor. Yeni bir şiirin elinden tutunca da farklı bir kitapla şiirseverlerin karşısına çıkar. Bu kez uzun dizeli şiirlerle geliyor Murathan Mungan. Varlık’ın Kasım sayısında yayımlanan “Geçit” şiirinin son dizesi, upuzuzun dize beni düşündürdü epeyce: “Şairlerin arasına karışan kısıtlanmışlardan korkulur. Üç boyutta delemedikleri şiirin hıncını dünyadan alırlar.” 17 Kasım, Salı Mehmet Kıyat’tan iki yeni şiir kitabı geldi bugün: İyiliğin Belleği Olmaz ve Aydın Karanlığı. Kıyat’ın şiirleri, klasik yerginin dışında, çağdaş yergi sayılabilir gibi geliyor bana. Duyarsız aydınlara, çağının sorunlarına sırtını dönenlere, döneklere, çıkarcılara, işbirlikçilerine... fena içerlediğini gösteriyor. Vurdumduymazlara da yüklenir yeri geldikçe. “aymaz”lara ve “pezevenkler”e de veryansın ediyor. Yurdumuzun giderek sömürgeleşmesine aldırmayanları sarsmaya çalışıyor şiirleriyle, Mehmet Kıyat. 18 Kasım, Çarşamba Ayşe Kulin’in Veda romanındaki dilinin akıcılığına diyecek yok. Roman kurgusu da karışık ve yorucu değil. İşgal İstanbul’unda bir konağı ele alıyor yazar. Maliye Bakanlığında çalışan yüksek dereceli Ahmet Reşat, günün birinde son Maliye Bakanlı olurken, yeğeni Kemal de Anadolu’daki “millicilere” katılmak için evden ayrılmaya karar verir. Bu arada Sarıkamış’tan yarı ölü gelen Kemal’e gece gündüz bakan Mehpare “beyine” âşık olur ve yatar onunla. Hamile kaldığı anlaşılınca da Kemal Mehpare’yle evlenir. Konak yaşamının günlük girdisi çıktısı, Saraylıhanım’ın gelini Behice’yle didişmesi, Anadolu’da Mustafa Kemal’in başlattığı direniş hareketinin İstanbul’a yansıması... Romanı okunur kılan dili olduğu kadar konusunun sürükleyiciliği de. 19 Kasım, Perşembe “Kadın Öykülerinde Avrupa”nın eksik adresleri tamamlandı. Artık kadın öykücülere resmen yazıp 2010 Martı’na kadar bir öykü yollamalarını isteyebilirim. Kitap, 2010 Mayıs’ında Sel Yayınlarınca yayımlanacak. Bakalım Avrupa öykülere nasıl girecek! Leylâ Erbil’in “Tanrı”, Adalet Ağaoğlu’nun “Hadi Gidelim”, Aysel Özakın’ın “Berlinde mi Yaşlanacağım?”, Tomris Uyar’ın “Alte Liebe: Bir Gece Müziği”, Tezer Özlü’nün “Stein Alanındaki Postanede” öykülerine de, yayımlanmış olmalarına rağmen, yer vereceğiz kitapta. Kadın duyarlığından öte kadınların bakışıyla Avrupa bakalım nasıl çıkacak ortaya. Çok merak ediyorum. Öyküler toplandıktan sonra ben de bir önsöz yazacağımm kitaba. 20 Kasım, Cuma Hava erken karardı, yapacaklarımı yapamadım, yorgunluğumu da atamadım üstümden. Bu hafta çok yoruldum nedense. Okul çekilmiyor hiç, çocuklar ise tümüyle çıldırtıyorlar beni. Şiirler durdu, bir ara ne güzel akıp duruyordu beni coştura coştura. Kültür Bakanlığının yayımladığı, benim de yazımın yer aldığı Dağlarca kitabı geldi. Ağır, hantal ama dopdolu ve ferah bir kitap olmuş. Sanıyorum tam bir armağan kitap! Ya da başvuru kitabı. Resimlerle de bezenmiş hacimli çalışma. Kimi yazıları orasından burasından okudum. 21 Kasım, Cumartesi Bugün de kalın mı kalın Fethi Naci Kitabi geldi. Ardından da teşekkür mektubu. Kitabın içine koysalar ya mektubu, masraf yapıp ayrıca yollayacaklar o kötü zarflı teşekkür mektubunu. Fethi Naci biraz şişirilmiş gibi geldi bana. Sel Yayınlarından da Fethi Naci’nin Anılar Kitabı da çıkageldi. Daha önce Dönüp Baktığımda (1999) ve Dünya Bir Gölgeliktir (2002) kitapları bir araya getirilmiş ve pek çok tekrardan arındırılmış Ferit Edgü sayesinde. Böylece iki kitap birbirini bütünlüyor. Biyografimdeki şu cümleyi biri bana anlatsa da anlatsam: “1980’den beri Berlin’de öğretmenlik yapıyor” cümlesinden sonra felaket başlıyor: “yayın yönetmenliği ile uğraşıyor” Ben üç dergi çıkardım Berlin’de ama onlar çoktan tarihteki yerlerini aldılar. Denemeler yazıyorum öğretmenliğimin yanı sıra ama “yayın yönetmenliği ile” uğraşmıyorum. 22 Kasım, Pazar Bu Pazar da buluştuk şair arkadaşım Acem Özler’le, onun evinde. Şiirden, kitaplardan, dergilerden konuştuk şarap içerek. Acem’in yeni şiirlerini Akatalpa’da yayımlamaya başladı. Ses tekrarlarını çok seviyor Acem,. Bunları biraz azaltabilse daha iyi şiirler çıkaracak ortaya. Şiirdeki sesin fazlalılığı şiirin canına okuyor oysa. Ses, şiirde gerektiği kadar yer almasını bilmeli; iç seslerle yürümeli şiir, uyaklara da fazla yaslanmamalı şair bence. Kulağa hoş gelen sesler şiiri fazla sese boğarak öldürür. 23 Kasım, Pazartesi Okul için artık yazabileceğim bir şey yok. Canıma okumaya devam ediyor çünkü. İki gündür bir şiir üstünde duruyordum, bugün okulda hep o şiiri düşündüm: “Bordo Gece”. Cumartesiden beri beni esir alan bu şiirin dinamizmine tutuldum: “Bordo bir gece başlıyor kucağımda göz göze Kar havası, hevesi kaçmış kasım akşamında Demek zeytinyağlıları seversin sen de Deniz kenarında küçük bir kulübemiz olsa Hayat bayram olur muydu rüyalarımızda da Sonra ay çıksa güneş batsa Tenine olta atsam geceleri göz gözü görmeyince Sabah ağım balıkla dolsa” Şiirin ilk bölümü böyle. 24 Kasım, Salı “Bordo Gece”nin devamı da şöyle geldi: “Borda bir gece başlıyor kucağımda, çıplak Kulağım sesinin kuşatmasında Gümüş bir takı takıyorum rüyana Uzun olsun bu gece de sen yanımda yoksun nasıl olsa Güneş doğmasın, sen doğur beni Bordo bir gece başlıyor kucağımda Her yerin mayıs papatyası Çınlama bitmez bir dans kulaklarımda Alıştım sensizliğe de düşe kalka Bu gece uzun olsun senin boyun kadar Ben senden beş santim daha yakınım martılara” Şiirin devamı da gelecek. 25 Kasım, Çarşamba Bugün boş derste yakında yayımlanacak Çınlama dosyamdaki şiirlerimi okudum baştan sona. Gözden kaçmış kimi eksiklikleri, yanlış yazımları düzelttim. Neu-Fahrland Kliniği’nde yazıldı bu şiirler. Her güne bir şiir kulak çınlamamı gidermedi ama beni terapi etti. Kliniğin gölü ve yakınındaki orman esin kaynağı oldu şiirlerin. Doğa ağırlıklı bir kitap olacak Çınlama. Hayvanlar da cirit atıyor şiirlerde. Benden bir çığlık kulaklarımın baş döndürücü, baş ağrıtıcı çınlamasına. Şiirlerin yazıldığı günlerin günlüğünü de ekleyeceğim kitaba. “Çınlama Günlüğ”ü Çınlama’daki şiirlerin arka avlusunu gösterecek. “Bordo Gece”den yeni birkaç dize: “Bordo bir gece aklımda Altımda derin, dar bir uçurum Kanadı kırık uçuran uçurtma Dili tutulmuş bir yurt akşamı Uzak bir hayal o kıyısında durduğum harita” 26 Kasım, Perşembe Bugün arife. Rahime pudingli kadayıf yaptı. Bayramın en güzel yanı akrabaların, dostların bir araya gelmesi. Bayram bahane elbette. Bir araya gelmek için iyi bir fırsat. Domuz Gribi aşısı olacak mıyız, olmayacak mıyız sorusunu sordum durdum kendime. Ev doktoruyla görüşmemiz gerekiyor elbette buna sağlıklı bir yanıt verebilmek için. Berlin’de, Türkiye’deki gibi yaygara koparılmıyor bu yen illet için. Türkiye’deki medya adeta bayram ediyor kendilerine yeni haberler çıkıyor diye. Aşı konusunda da kafalar iyice karıştı. Başbakan olmayacağım derken sağlık bakanı aşı oluyor tören havasında. Aşıya, sağlık bakanına, devletin tavrına güvenmiyor halkımız. 27 Kasım, Cuma Sunja Altınel’in Kontes’in Ölümü ve Başka Buruk Öyküler kitabını okuyorum. Kontes öyküsü Almanya’daki bir kız öğrencinin felsefe odaklı dünyasını içeriyor. Daha önce öykülerini okumadığım bu genç (1979 doğumlu) yazarın öykülerinde iç hesaplaşma, hayatı derinden sorgulama... etkileyici biçimde yer alıyor. “Ama hayatımızda öyle anlar oluyordu ki, ne kadar yolumuza devam etmeye çalışsak da dönüp geriye bakmadan edemiyorduk.” Bugün bayram ve biz ailecek birlikte olacağız. 28 Kasım, Cumartesi Yepyeni değil kullanılmış ama bizim için yeni arabamızla alışverişe gittik. Arabayı ben kullandım. Otomatik arabayı hiç kullanmadığım için, başta biraz ürktüm, zorlandım. Ama sonra alıştım ve hoşuma gitti. Yen bir şeyimin olması beni hep sıktı, sıkıyor. Hava enfesti. Rahime ile uzun uzun yürüdük kanal boyunda. Yarın dostlarımızla yiyeceğimiz bayram yemeğinin planlamasını bir daha gözden geçirdik. Rahime mezeliklerin bazılarını bugünden yapacak. Ben de ona yardım edeceğim. 29 Kasım, Pazar Kısaca Acem Özler’e uğradım. Kahve içtim. Özene bezene yaptığı ayva tatlısından yedim. Bana gelen dergileri verdim kendisine. Hava çok güzeldi bugün de dünkü gibi. Sonbahara diyecek yok doğrusu. Kış gelmekte acele etmesin, beklesin biraz daha. Rahime’ye yardım ettim evi derleyip toparlamada ve mutfakta. Bulgur pilavım tam not aldı. Rahime’nin mezeleri ve yemekleri de. Uzun uzun sohbet ettik. Rakı da çok güzeldi, zeytinyağı gibi. Demek ki içkiyi özlemek gerekiyor.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|