Nedir korkulan? Türklerin ve Kürtlerin şehirlerde, kasabalarda birbirine düşman olması,birbirini boğazlamaya başlaması yani ülkenin bir iç çatışmaya doğru sürüklenmesi mi?.. İç savaşın acı anılarını Yunanistan'daki dostlarımdan çok dinledim. Bizim kuşak da dünyanın dört bir yanındaki iç çatışmalarda yaşanan acılara tanık oldu.
Bana sorarsanız bundan büyük acı yoktur derim. Bu yüzden de bir önceki yazının başlığı olan “herkes aklını başına alsın!”uyarması beynimden öte yüreğimin sesinin dışa vurumuydu.
Bir yaşam deneyimimle başlayayım:
Avusturalya’ya geldiğimde burada yaşayan Kürt ve Türk kökenliler ayni ülkenin insanları olarak dayanışma ve uyum içerisindeydik. Dosttuk, arkadaştık, birbirimizin evine gidip gelir, birbirimizin yemeklerini yer, yatıya kalırdık. Konuşma ve tartışmalarımızda bazen hemfikir olur bazen olmazdık ama bu dostluğumuza bir halel getirmezdi.
Sonra olan oldu...
PKK destekli bir kürt örgütlenmesiyle birlikte, gelen bir talimat nedeniyle mi yoksa ırkçı propogandaların etkisiyle mi, her ikisinin birlikte yürütülmesiyle mi bilemiyorum ama şu bir gerçek ki bilinçli ve planlı bir çabanın sonunda, Kürt ve Türk kökenli insanların arasındaki sıcak ilişkiyi, belki dışlama tehdidini de kullanarak koparmayı, bir anlamda en aza indirmeyi ve ortadan kaldırmayı başardılar...
Irkçılığın önemli kurallarındandır,ayrıştıracak ve düşmanlaştıracaksınız...
Gördüğüm kadarıyla şu anda Türkiye’de de bu süreci başlattılar. Bu çabalarını başarısızlığa uğratmada bence birincil görev Türk kökenli vatandaşlara düşüyor. Emperyalist güçlerin kışkırtma ve desteğiyle (bu konuda yaptıkları ayrı bir yazımızın konusu olsun) PKK’nin bunu amaçladığını bildiğimizden bu oyuna gelmemek için elimizden geleni yapmalı, Kürt kökenli vatandaşlarımızın kendilerini dışlanmış hissetmemeleri için büyük bir özen göstermeliyiz.
Kaldı ki Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin daha iki hafta önce yaptığı son kamuoyu yoklamaları da bu ülkede yaşayan Kürt kökenli yurttaşların ezici bir çoğunluğunun, % 94.8’inin (göç alan illerimizde bu oran %99.1) Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmaktan gurur duyduklarını da ortaya koyuyor.
Bırakın batıda yaşayan Kürt kökenlileri, doğu ve güneydoğuda yaşayan vatandaşlarımızın yarısına yakını (% 47.5) DTP’nin bütün Kürtleri temsil ettiği görüşüne katılmıyor. (Bu görüşte olanların oranı sadece % 23.5)
Bu araştırmaya göre Kürt kökenli vatandaşlarımızın % 76.1’i etnik bir ayrımcılığa uğramadığını söylüyor. (Göç alan illerimizde bu oran % 66.4. Bu da gösteriyor ki göç alan illerimizde Kürt kökenli vatandaşlarımıza daha duyarlı yaklaşmalıyız.)
Dahası da var:
Kürt kökenli vatandaşlarımızın % 94’ü “Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğü benim için önemlidir”, % 93’ü Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı benim için kutsaldır, % 92.9’u İstiklal Marşı benim için önemlidir diyor. Kürt kökenli yurttaşlarımızın ezici çoğunluğunun böyle düşündüğünü hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Aksi davranışlar ayrılıkçıların, PKK’nin ekmeğine yağ sürmek olur. İnsanlığın ırklar ve dinler ekseninde kanlı çatışmalara,savaşlara sürüklenmesinde, alt ve üst kimlikler üzerinde yaşanan kavram kargaşasının rol oynadığını hiç unutmamalıyız.
Ayni toprakları paylaşan, ayni ülke sınırları içinde yaşayan bizlerin barış içinde yaşamamızın tek yolunun her tür toplumsal örgütlenmeye, siyasi partilere alt kimliği taşımamamız gerektiği gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Alt kimliklerimizle gurur duyacağız. Onları özgürce kullanmamızın önünde engeller varsa bunların kalkması için hep birlikte mücadele edeceğiz ama aslolanın da üst kimliğimiz olduğunu unutmayacağız.
Nedir üst kimliğimiz?
Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı...
Bunun kabulünün ardından her türlü sorunumuzun,demokrasi ve insan hakları başta olmak üzere tüm eksikliklerimizin ortadan kaldırılmasına yönelik birlikte atacağımız adımlar,çözümlerin gelmesini de kolaylaştıracaktır.