|
|
Minare gerçeği ve TürkiyeKategori: Dünya | 0 Yorum | 08 Aralık 2009 22:30:53 29 Kasım 2009 tarihinde İsviçre'de Halk Partisi Milletvekili Freysinger'in önayak olması sonucunda gerçekleştirilen referandum sonucunda halkın % 57'sinin oyuyla İsviçre sınırları içinde camilere minare yapılması yasaklandı. Hiç kuşku yok ki bu olay başta İslam ülkeleri ve Avrupa olmak üzere birçok yerde kınandı.
Ülkemizde de başta Kültür ve Turizm Bakanı olmak üzere Meclis Başkanı, Başbakan ve Muhalefet liderleri düzenledikleri basın toplantılarında İsviçre’nin söz konusu tutumunu temel hak ve özgürlüklerin referandum konusu yapılamayacağı gerekçesiyle kınadılar. Peki söz konusu referanduma karşı getirilen eleştirilerin temel noktası temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması mı olmalıdır? Temel hak ve özgürlüklerin tanımlandığı en genel ve en temel belge olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 12. Maddesi “ Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.”demektedir. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9. Maddesine göre “ Herkes; düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile açık veya özel biçimde ibadet, öğretim, uygulama ve tören yapmak suretiyle tek başına veya toplu olarak dinini ve inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” Ayrıca referandumun yapıldığı İsviçre’nin Anayasasında Temel Haklar bölümünün Din ve Vicdan Hürriyeti başlıklı 14. Maddesi aşağıdaki hükümleri içerir. 1- Din ve vicdan hürriyeti garanti edilir. 2- Her şahıs serbestçe dinini ya da her hangi bir mezhebe bağlı olmayan inancını seçme hakkına ve bu inancı tek başına ya da topluca açıklama hakkına sahiptir. 3- Her şahıs dini cemaate katılma ya da mensup olma hakkına ve dini eğitim alma hakkına sahiptir. 4- Hiç kimse dini cemaate katılmaya, dini hareketleri yönetmeye, dini eğitime katılmaya zorlanamaz. Yukarıda temel hak ve hürriyetlerden olan din ve vicdan hürriyeti ile ilgili maddeler genelden özele doğru sıralanmıştır. Şimdi soruyorum bu referandumun neresinde din ve vicdan hürriyetine aykırılık var? Referandum sonucunda bir kişinin dinini açıklaması mı yasaklanacak? Ya da ibadeti mi engellenecek? Veyahut ibadet yerleri mi yasaklanacak? Hayır. Peki soruyu bir de tersten soralım. Acaba İsviçre bu konuyu referanduma götürmekte haklı mıdır? El cevap: Yine hayır. Peki doğrusu nedir? Doğrusu şudur. Her sorun için referandum yapılmaz, yapılamaz yapılmamalıdır. Özellikle tartışmalı ve teknik konular referandum dışı bırakılmalıdır. Çünkü, yapılan referandumların sonucu toplumun genel kanaatini yansıtır fakat söz konusu genel kanaat her zaman doğru olmayabilir. Örneğin, Ülkemizde Ayasofya ibadete açılsın diye referandum yaptınız ve sonuçta açılsın kararı çıktı. Ne olacak, halkın genel kabulü bu yönde deyip ibadete açabilecek misiniz? Ya da minareler İslamın parçası mı dır? değil midir? diye bir referandum yapabilir misiniz? Diyelim ki bir hatadır yaptınız ve sonuç İslamın parçasıdır çıktı. Peki geçekten bu doğru mudur? İslamın parçası mıdır minareler? Elbette minarelerin camilere estetik görünüm kazandırmaktan öte bir anlam taşıdığının farkındayım. Eskiden insanlara ezan sesini daha rahat duyurabilmek için yüksek yerlere çıkılıp ta ezan okunuyormuş fakat bugün modern dünyada teknoloji sayesinde minarelere çıkmadan da ezan okunabiliyor. Yanlış anlaşılmasın minarelere karşı falan değilim. Yalnızca böyle bir referandum sonucunda dince kutsal olmayan şeylerin kutsallık mertebesine eriştirilmesine karşıyım. Başka bir çarpıcı örnek daha. Devlet memurlarının görevlerini yaparken türban takabilmesini öngören bir maddeyi referanduma götürdüğünüzde Türkiye’de çıkacak sonucu bilmek için herhalde kahin olmaya gerek yok. Toplumun evet demesi bizim doğruyu bulmamıza yol gösterir mi? Bir Devlet memurunun hangi dine mensup olursa olsun kendi dini inancının sembollerini üzerinde barındırdığı sürece hizmet alanlar bakımından pozitif ya da negatif ayırımcılığa tabii tutulabileceği geçeğini nasıl göz ardı edebiliriz? Başka bir deyişle, bizler, sivil vatandaşlar olarak Devlet dairesine gittiğimizde kendi inancımıza yakın hissettiğimiz memurun işimizi yapmasını istemez miyiz? Referandum sonucunda bizim aldığımız bu tavır, devletin vatandaşlarına hizmet ederken dinsel açıdan kör olması gerektiği prensibine aykırı değil mi? Sonuç olarak İsviçrede yapılan referandum yanlıştır. Ama bu yanlışlık temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmaya çalışılması ile ilgili olmamalıdır. Eğer İsviçre yapmış olduğu referandumun sonucunda camilerde ibadeti yasaklasaydı ya da cami yapımını yasaklasaydı (ki böyle bir referandum bence yapılamaz) o zaman eleştiri noktamız haklılık kazanırdı. Ahmet CEYLANLI
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|