|
|
Pisagor'u nasıl bilirsiniz?Kategori: Bilim | 1 Yorum | Yazan: Deniz Günal | 07 Aralık 2009 02:04:44 Yaşama ilişkin görüşlerimizin, eğitimimiz, bilgilerimizle biçimlendiği, geliştiği ya da başkalarınca belirlenmiş bir alana sıkışıp kaldığı bir gerçek. Eğitim, devlet ya da toplum eliyle öğretileri doğrultusunda saptanmış hedeflere göre veriliyor.
Devletler öğretilerini koruyucusu oldukları düzene göre kurumları eliyle; toplumlar aileler öğretilerini, inançları, ülküleri, yaşam beklentilerine göre biçimleyip geleneklerle aktarıyor. Fakat ne toplum ne devlet bir zihni, bir varlığı olan bir canlı değil. Başka güçlü oluşumlarla sınırları çiziliyor. Güçlü oluşumlar da yine güçlü bireylerin etkisi ile varlık buluyor. Sonunda, bireysel gelişimimiz, bizden önceki yüzlerce binlerce bireyin, insanlık ve aydınlanma düzeyleri ölçüsünde kendi çaplarındaki katkıları ya da çıkarları ile önerilmiş oluyor. Aklıma iki soru geliyor hemen: 1 Bu öğretilere güvenebilir miyiz? 2 Güvensek de güvenmesek de, biçimlendirilmiş bilgimiz, görüşümüz, yaşamlarımızla neye hizmet ediyoruz? Sanırım, bu sorulara, herkesi her durumu kapsayacak bir yanıt vermeye çalışmak uçuk, gülünç bir çaba olur. Her bireyin kendine sorması, yanıtını kendi başına araştırması gerekiyor. Gerçeğin somut bilgilerle de oluşturulsa herkese göre değişebilir yüzü, her bireyin yolunu özgün kılıyor. Bu durumda, içinde yaşadığımız, bizi belirleyen sınırlar (aile, ülke, cemaat, örgüt) ne olursa olsun, bilgi ve düşünce ile bireylerin ilişkisinin nasıl sağlandığı asıl önemli olan. Yine bireylerin onları belirleyen, içeren sınırları ile ilgili kendilerine sormaları gereken sorular var:
Bilgiyle, düşünceyle ilişkilerimiz yasaklarla, dayatmalarla, cezayla belirlendiğinde, yalnızca bizim değil başkalarının da kullanıldığını, köleleştirildiğini, hiçleştirildiğini, büyük eziyetler çektikleri bir dönemden geçtiğini görüyoruz. Bilgiyle, düşünceyle ilişkilerimizin yasaklarla, korkularla belirlenmediği ortamlarda, hangi bilgilere nasıl ulaşacağımız, aradaki ilişkileri nasıl kurup, yaşamımıza bilgiyi nasıl, niye sokacağımız bize bağlı kalıyor. Bu özgürlüğün bir tanımı olabilir mi? Tam da bu noktada olan insanın, bilgiyle ilişkisinde artık doğru ya da yanlış gibi yargıların hiç bir önemi kalmıyor. Özgür bireylerin düşüncesinde, yaşamında, ilişkilerinde,özgür olan ya da olmayan başkalarının alabileceği ölçütler içtenlik, yeterlilik, olgunluk olabilir ancak. Bu uzun girişe Pisagor’dan söz etmek için gerek duydum. Bilgelik Aşığı - Pisagor Evet, bir üçgenin iki kenarının karesi karşı kenarın karesine o da eşittir Pisagor önermesi. Yani, a2 + b2 = c2. Oysa, adıyla bilinen bu önerme, Pisagor’dan 1000 yıl önce bile Babil’de, Hindistan’da biliniyor. Büyük ustanın bu önermeyi kanıtlayan ilk matematikçi olduğunu ise tüm dünya kabul ediyor. Kendisini bir filozof yani ‘bilgelik aşığı’ ya da ‘bilgelik dostu’ olarak adlandıran ilk İyonyalı, büyük usta Pisagor. Geriye hiç bir yazılı yapıt bırakmamış ya da yazılı yapıtları varsa da, bize ulaşamamış. Hayatını, felsefesini, ancak öğrencilerinin, kendisinden çok sonraki tarihçilerin yazdıklarından öğreniyoruz. Doğum tarihi kesin değil, milattan önce 580 ile 569 yılları arasında olduğu sanılıyor. Sisamlı Pisagor. Anadolunun, Küçük Asya’nın kucağında bir güzel adada doğmuş. Annesi adanın yerlilerinden, babası ise değerli taş yontucusu Mnesarkhos, Sur şehrinden gelmiş bir Finikeli. Söylentiye göre, kıtlık döneminde adaya mısır getirmiş. Ada halkı minnet duygusu ile kendisine yurttaşlık hakkı vermiş. Pisagor, çocukken babası ile çok gezmiş. Hatta onunla Suriye’ye gittiği, orada Kaldelilerden, Suriye’nin bilginlerinden astronomi dersleri aldığı, eğitiminin çok yönlülüğü; Lir çalmayı, şiiri, Homer’den ezbere okuduğu yazılı. Büyük usta, henüz bir delikanlı iken Milet’de Tales’i de ziyaret etmiş. Tales onu Matematik, Astronomi öğrenmesi için teşvik etmiş. Tales’in öğrencilerinden büyük filozof Anaksimander’dense ders almış. Bilgisini derinleştirmesi için Mısır’a gitmesini önermişler. 535 yılında Mısır’a gitmiş. Diospolis tapınağına alınmış. Pers işgaline kadar Mısır’da geçirdiği 10 yılın etkileri daha sonra izlediği yolda, yaşam biçiminde görülüyor. Kimi kaynaklar ise büyük ustanın, kadim bilgeliğin ocağı Memfis Tapınağın’da eğitim gördüğünü söylüyorlar. Mısır, Perslerce işgal edilince, tutsak alınır Pisagor da, Babil’e götürülür. Orada Zerdüşt rahipleri Magilerden, 5 yıl boyunca öğretilerinin gizemlerini, kutsal ibadetlerini öğrenir. 520 yılında adasına döner fakat kısa bir süre sonra Girit’e gider, oradaki hukuk sistemini inceler. Bu arada Sisam’da bir okul kurar. Adalıların toplanıp, iyilik, adalet, yararlılık üzerine tartışmalar yaptıkları bir mekan olur okulu. Şehrin dışında bir mağarayı da kendine gece gündüz matematik çalışıp, felsefesini geliştirdiği, öğrettiği özel bir mekana dönüştürür. 518 yılında Sisam’dan temelli ayrılır büyük usta. Nedenleri tam olarak bilinmiyorsa da, adalıların okuluna, öğretisine burun kıvırdıkları, bir yandan ustadan beklenen kamu işlerinin çok zaman almasının onu iyice bezdirdiği yazılır. Evren bir sayı uyumudur İtalya’nın güneyindeki bir Grek göçmen kenti olan Kroton’a yerleşir büyük usta. Okulunu orada kurar. Felsefe ve matematik öğretir. Kendisi ve öğrencileri, yalnızca geometriye değil, müziğin matematik teorisinin kuruluşuna, matematik ve astronomiye katkıları ile derinden etkiler sonraki çağları. Kendisi de çok iyi bir müzisyen olan Pisagor, hastaları müzikle iyileştirme yöntemini kullanır. Öğrencilerinin arınmasında yedi telli saz ile yapılan müziğe özel bir yer verir. Bu okulu günümüzdeki akademik kurumlara, Matematik bölümlerine benzetmek doğru olmaz elbette. Bilginin verilidiği, matematik teorilerin kanıtlanmaya çalışıldığı, formullerin yazılıp matematiksel çözümlerin arandığı bir okul değildir. Pisagor da öğrencileri de, matematiğin ilkelerini, sayı kavramını, geotmetrik şekilleri, soyut kanıtlama yöntemlerini, evrende geçerli olan bir yüksek düzenin varlığını bulgulamak, göstermek için araştırıyorlardı. Pisagor’un öğretisinin temelinde yatan bazı önermelerine bakarsak:
Pisagor, bu yüksek düzenin ve tüm varlığın özü olan, yüce varlığa ulaşabilmek için, ruhun matematik ve müzikle arınabileceğine, arınmamış ruhların değişik bedenlerde, değişik yaşam deneyimleri geçireceğine (ruh göçü) inanıyordu. Okulundaki eğitim ve yaşam, ruhun arınarak yüce varlığa ulaşabilmesi amacıyla biçimlenmişti. Gerçekte, Pisagor için bir din kurucusu, okuluna da, öğretisinin ilkeleri doğrultusunda yaşanan bir dergah demek daha doğru olur. Dergahın başında Pisagor, ilk halkada Matematik öğrenebilecek, öğretinin gizlerini, inceliklerini kavrayabilecek, anlayabilecek öğrencileri vardır. Onlara Matematikoi denir. Dergahta, birlikte yaşar, üretir, çalışırlar. Bu ilk halkaya alınmak için zorlu sınavlardan geçerler. Uymak zorunda oldukları ilkeler, kurallar bütünü vardır:
Dış halkada ise, talipler vardır. Onlar evlerinde yaşar, okula gündüz gelirler. Mal mülk sahibi olabilir, isterlerse et yiyebilirler. Pisagor’un öğretisi kısa sürede yayılır. Kendisine büyük saygı ve hayranlık duyulmaktadır. Öğrencileri ise, temiz, dürüst,çıkar gözetmeyen kişiler olarak tanınır, saygı görürler. Bir gün gelecek, elimdeki bu değnek’le yine karşınızda ders vereceğim. Büyük ustanın nasıl öldüğüne ilişkin çeşitli söylentiler vardır. Bunlardan yaygın olarak kabul edileni M.Ö 508 yılında, kişiliğindeki yetersizlikler yüzünden Matematikoi olmaya hak kazanamayan bir Kroton soylusunun adamlarıyla dergaha saldırıp okulunu, öğrencilerini, Pisagor’u da yaktığı yolundadır. Ancak, 3.yy yılda yaşamış olan Asurlu düşünür, tarihçi Iamblichus aynı fikirde değildir. Pisagor’un, düşüncelerini dizeler halinde dile getiren son Yunanlı düşünür Empedokles’i yetiştirdiğini, etkilediğini, bu durumda en azından M.Ö 480 e kadar yaşamış olması gerektiğini, ayrıca öğretisinin, İtalya’da ölümünden sonra da hızla yayılmasına, 460 yılına gelindiğinde etki alanına, kazandığı politik güce bakarak, Pisagor’un büyük olasılıkla 100 yaşını geçtiğini savlar. Pisagor nasıl ölmüş olursa olsun. M.Ö 460 yılı öğrencileri için çok kötü bir yıl olur. Her yerde toplantı evleri basılır, öğrencileri yakılır, öldürülür. Kaçabilenlerden bazıları Teb kentine sığınır. Tüm bunlar ne Pisagor’un adını silebilir ne öğretisini ortadan kaldırabilir. Öğretisinin sonraki 10 kuşak boyunca aktarıldığı, öğrencileri aracılığıyla yayıldığı bilinir. Öğretisi yaşar büyük ustanın. Bir başka sevgili bilge insan Platon (Eflatun) konuştuğunda, “Yine ya Platon Pisagorlaşıyor ya da Pisagor Platonlaşıyor.” der çağdaşları. Büyük ustanın ışığı, öğrencileri, izleyicileri aracılığıyla yüzyılları aydınlatır. Helen dünyasını, Roma’yı değil yalnızca, yükseliş döneminde İslam bilginleri eliyle tüm dünyaya yayılır, Hristiyan Avrupa’nın karanlıktan çıkışında öncülük eden akla, cesarete, iyiliğe ve aşka dayanan tüm bilginlere ulaşır. Günümüze kadar gelir. Gerçekten kim olduğunu, neler yaptığını bilmeyenlerimiz bile, hiç değilse ortaokul eğitimi görmüşsek, Pisagor’un adını, bir Matematikçi olduğunu biliriz. Gerçeğe, bilgiye, insana hizmete adanmış bir ömür, tarihin sayfalarından, insanlığın belleğinden silinemiyor. Gerçeğe, insana, sevgiye adanmış bir ömür, varoluş serüveninde bin yıllarca sonra bile tükenmeyen bir ışık, cesaret veren bir ezgi oluyor. Ey Sisam’lı Pisagor... Ege’nin, Akdeniz’in, İyonya’nın, Helen’in, küçük Asya’nın, Mısır’ın ve Mezapotamya’nın... Evvelin ve ezelin güzel evladı... Büyük Usta. Candan minnetle, yürekten aşkla sana... ***
Yorumlarcemil eren
{ 09 Ocak 2010 01:55:13 }
sevgili denizcigim
Diğer Sayfalar: 1. Pisagor hakkında verdigin toplu bilgi cok ilgimi cekti, matematigin ne denli onemli oldugunu, butun plastik sanatlarin, yazinin icinde oldugunu bilmemiz gerekir; evrenin de matematiksel bir duzen icinde gelisip varoldugunu, bilmeden ve duyumsamadan yasami anlamamiz da guclesir. Butun buyuk yapitlarin temelinde de matematik olmadan yasayamayacaklarini bilmemiz gibi, muzigin ve plastik sanatlarin icinde gizli ritmin de eksikligi sanati sanat okmaktan uzaklastirmaz mi? Onlari omurgasizlastirmaz mi? Matematigin okullarimizda korkulan bir ders olmasi da sagliksiz degil mi? Edebiyat gibi siir gibi ogretilemez mi? Senin arastirmaci tutumun bilmemiz gereken seyleri bir kez daha hatirlatiyor... cok coktesekkurlerle sevgiler...
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|