|
Ayaklarımın altında cenneti değil, dünyayı istiyorumKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 06 Aralık 2009 12:01:55 Öteki sergi Akademie der Künste'nin Pariser Platz'daki görkemli binasında açıldı: İstanbul'dan on yedi kadın sanatçıdan oluşan serginin başlığı "Ayaklarımın altında cenneti değil, dünyayı istiyorum". Daha çok düzenleme sanatı yer alıyordu sergide. Farklı malzemeler kullanılmış, özellikle bir genelev ve hamam videosu vardı ki, görmeye değerdi. Genelevdeki kadını sanatçının kendisi oynamış ve genelevde çekilmiş.
9 – 15 Kasım 2009 9 Kasım, Pazartesi Çöplüğün Generali elimden düşmüyor. Her yerde bulunan mermileri, bombaları, çöplüğü... bir yazarın notları üzerinden izletiyor bize. Virüsler, her yere saçılmış mermiler, el bombaları, kaybolan insanlar, başlarına bir şey gelen insanlar... Günümüz toplumuna ayna tutuyor Oya Baydar. Soluk soluğa okuyorum romanı. Berlin Duvarı’nın geçtiği yere yerleştirilen rengarenk 1000 kocaman domino taşı bir buçuk kilometre uzunluğunda bir set oluşturmuş. Gece Brandenburg Tor’un önünde ışıklar içindeki meydanda, yüksek binaların tepelerinde meleklerle birlikte, tam bir şölene dönüştü Duvar’ın yıkılışının 20. yılı. Domino taşlarını çeşitli okullar, dernekler, gruplar hazırlamış. Duvar’ın yıkılışını böyle büyük boyutlu kutlamaya ne gerek vardı diye düşünüyorum. 10 Kasım, Salı Bugün meclisteki tartışmayı izleyemedim okulumdaki iki toplantı yüzünden. Okulum kapanacak, yerine başka bir konsept oluşturulmaya çalışılıyor. Henüz oturmadığı için planlama huzursuz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz Düşünüyoruz, tartışıp duruyoruz. 11 Kasım, Çarşamba İstanbul Modern’in 1928-2008 arası koleksiyonu Martin-Gropus-Bau’da açıldı. Türk resminin yüz akı pek çok ressamın yapıtı yer alıyor bu eşsiz sergide: Avni Arbaş, Özdemir Altan, Hale Asaf, Aliye Berger, Nurullah Berk, Ferruh Başağa, Cihat Burak, İbrahim Çallı, Adnan Çoker, Cevat Dereli, Nejat Melih Devrim, Burhan Doğançay, Feyhaman Duran, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Hamit Göree, Neşet Günal, Nedim Günsür, Nazmi Ziya Güran, Zeki Faik İzler, Zeki Kocamemi, Hikmet Onat... Öteki sergi Akademie der Künste’nin Pariser Platz’daki görkemli binasında açıldı: İstanbul’dan on yedi kadın sanatçıdan oluşan serginin başlığı “Ayaklarımın altında cenneti değil, dünyayı istiyorum”. Daha çok düzenleme sanatı yer alıyordu sergide. Farklı malzemeler kullanılmış, özellikle bir genelev ve hamam videosu vardı ki, görmeye değerdi. Genelevdeki kadını sanatçının kendisi oynamış ve genelevde çekilmiş. Aynı gün açılan üçüncü serginin başlığı “Eleştirel Sanattan Kesitler”. Bedri Baykam, Halil Altındere, Altan Gürman, Balkan Naci İslimiyeli, Şükran Moral, İrfan Önümen’in yapıtları yer alıyordu bu etkileyici sergide. Berlin’e aynı bir üç ayrı sergiyle olağanüstü başarılı bir çıkarma yaptı Türk sanatçıları. Bakalım bunun ardı nasıl gelecek. 12 Kasım, Perşembe Yeni şiirler var, imgeler önümde duruyor, üstü çizili dizeler; okunaksız el yazım. İşte beni içine almakta zorlanan yeni şiir kırıntıları. Şiir orada, beni bekliyor; ama içimde bir eksiklik duygusu var yenemediğim. Birini özlüyorum ve onu hiç görmedim sanki. Birini seviyorum, sesini tanıyorum ama yüz yüze hiç gelmeden ne çok seviştik gibi. Şiir orada, beni bekliyor, biliyorum. 13 Kasım, Cuma “O gün orada ne oldu? Kimse bilmiyor, hatırlamıyor. Olanı olmayanı, gerçeği yalanı yaymakta birbirleriyle yarışan gazetelerin, radyoların, televizyonların arşivlerinde büyük depremle ilgili –çoğu birbirini yalanlayan- haberler, hepsi aynı bilgilendirme merkezinden çıkmış fotoğraflar, video-filmler, bir de resmi açıklamalar var. Ama gerçeğe dair tek bir satır, tek bir ses, bir görüntü yok. Tarih kitapları, anı kitapları, arşivlerdeki belgeseller, filmler, eski fotoğraflar: Hiçbirinde o anla, o günle ilgili ne bir iz ne bir gönderme var. Kaç kuşak geriye gidersen git, olayı çocukluğunda yaşamış olması gereken kaç yaşlıyla konuşursan konuş, kimse bir şey anlatmıyor, anlatamıyor. Ne kulaktan kulağa bir söylence ne korkuyla fısıldanan bir sır ne bir görgü tanığı... Akıp giden tarihten hoyratça sökülüp koparılmış bir zaman parçası; ya da bileni, duyanı, anlatanı kalmamış, unutulmuş bir masal.” Çöplüğün Generali’nde Oya Baydar, bugünkü toplumsal yapımızdan çarpıcı kesitler sunuyor. Bu romandan etkilenmemek, düşünmemek ne mümkün! 14 Kasım, Cumartesi Türk pazarına gittik. O ne renk cümbüşü öyle! Sebzelere, meyvelere bakmaya doyamadım. Ne gördüysem almak istedim. Koyacak yerimiz olsaydı pazarı kaldırıp götürecektim neredeyse! Sonra da Gülden Artun’un atölyesine uğradım. Yeni yaptığı çalışmalara çarpıldım! Hele “Madımak” adlı çalışması! Yanık kâğıtlar, siyaha boyanmış metal ve simsiyah fırça! Gülden’in bu yeni çalışmaları onun bir adım daha öne çıktığını gösteriyor. 15 Kasım, Pazar Yeni bir şair tanıdım, günüm anlam kazandı:
Bu dizeler Müsesser Yeniay’ın Dibine Düşen Karanlık da kitabından. Aforizma, haiku karışımı şiirlerde İlhan Berk’in gölgesi de geziniyor. Derinliği olan, az sözle çok şey söyleyen şiirler günüme güneş oldu bugün. İçimi ısıtan dizeler “Deniz Manzaralı İnsan” şiirinde de var:
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|