Panzerler yan yana dizilmiş, elleri tetikte onlarca polis hazır kıta emir bekliyor. Gaz maskelerinin takılmış olması, kopacak kıyametin habercisi... Havada asılı kalmış gerginlik, herkesi, rahatsız ediyor. Sonra birdenbire mevzilerinden fırlamış cengâverler misali atılıyor 'robokoplar' düşmanın(!) üzerine. Son model coplar çekilmiş; vur ha vur, vuruyorlar savunmasız bedenlere.
Ardı ardına atılan gaz bombaları tamamlıyor mahşer yerini. Ortalık toz duman ve ayaklar, altlarında yatan bedenlere inat, her zamankinden daha sert basıyorlar yere.
Zafer kazanmış kumandan gibi kasılanlar var etrafta.
Kolları bükülmüş sarışın, esmer, uzun, kısa, yaşlı, genç ‘işçiler’ sırayla ve karga tulumba, ekip araçlarına götürülüyorlar. Vücutlarında, kısa günün hatırası çürükler ve panzerlerden sıkılan suyun ıslaklığı var.
Yer: Diyarbakır.
Dayak yiyenler: Her yaştan ve kökenden ‘Tekel’ işçileri.
Suçları: Kapatılmak istenilen fabrikalarına sahip çıkmak… İşsizliğe isyan etmek…
Aralarında hırsızlık yapan, devleti dolandıran, ihale kovalayan, gemicik sahibi olan yok.
Tek bir telefonla iş bağlayıp, kapalı kapıları da açamıyorlar…
Babalarından miras kalan tertemiz, onurlu isimlerini çocuklarına miras bırakmak derdindeler sadece... Çalışmaya devam etmek, üretmek istiyorlar.
Ama iktidarın; konuşan, hak arayan işçilere tahammülü yok. Nerede görülürlerse orada etkisiz hale getirilmek isteniyor emekçiler. “Açım!” diyene, “çaresizim” diyene, eve ekmek götürmek isteyene; panzerlerle, coplarla cevap veriyor hükümet.
İstanbul’da, ellerinde bayraklarla, “Tekel sizden müjde bekliyor!” diye feryat eden, sesini duyurmak isteyen; kucağında yavrusuyla umut arayan işçilere: “Çalışmadan, yatarak para kazanmak istiyorlar.” diyebiliyor AKP Genel Başkanı.
Türkiye’nin dört bir yanındaki Özelleştirme kurbanları gibi; Diyarbakır’da, İstanbul’da aşağılanıyor, tartaklanıyor, gözaltına alınıyor Tekel işçileri.
Birileri daha çok zenginleşsin diye kapının önüne konulmak isteniyor, bu ülkenin onurlu, yiğit emekçileri.
Örgütlü hiç bir toplum kesimini istemiyor iktidar. Herkesin sustuğu, kimsenin itiraz etmediği, “dilsiz” bir toplum yaratılmak isteniyor.
Emperyalist güçlere, servet sahiplerine karşı gayet uysal davranan AKP; emekçilere karşı gaddarlaşmaktan geri durmuyor. Neredeyse bir ‘nefret’ hissiyle yaklaşılıyor işçilere. Aldıkları üç kuruş maaş çok görülüyor onlara.
Fakat bu haliyle AKP, kendi sonunu hazırlıyor. Halkını ‘polis’ zoruyla dize getirebileceğini zannediyor ama yanılıyor.
Diyarbakır’da olduğu gibi, İstanbul’da, Trabzon’da, Samsun’da bütün Tekel işçileri, hükümetin gerçek yüzünü görüyor. Haklı mücadelelerinde daha fazla yaklaşıyorlar birbirlerine. Direndikçe farklılıkları ortadan kalkıyor emekçilerin.
Her türlü baskıya, suçlamaya, yıldırma operasyonlarına rağmen, Tekel işçilerine olan destek de çığ gibi büyüyor.
Çünkü emekçiler; yerden göğe kadar ‘haklılar’.
yüregine sağlık...gözlerinden öperim...