Bedri Rahmi'nin öğrencisi, Azeri ressam Akbar Behkalam üzerine bir yazı yazmaya çalışıyorum. Onun resim dünyasına girebilecek miyim bakalım. Hareketli ve farklı, zıt renklere dayalı bir resmi var onun. Öyküden, konudan çok sezdirmeye ağırlık veriyor çalışmalarında. Desen ve figürlerle yürüyen bir semboller dünyası var resimlerinin.
Berlin Günceleri 26 Ekim – 1 Kasım 2009
26 Ekim, Pazartesi
Sabah erkenden doktora gittik Rahime’yle. Kan aldırdık.
Sonra enfes bir kahvaltı hazırladım.
Ardından çıkıp yürüdük kanalda.
Öğlene akşama ne pişireceğimizi konuştuk.
Ben Hulk Aktunç’un yeni şiir kitabı Sönmemiş Dizeler’ini (YKY) okudum yeniden:
“Hayat nedir ki kadınım / seni sevmekten başka” dizelerinin altını çizdim.
27 Ekim, Salı
“Wer Ich bin” (Kim ben) sergisini görmeye gittim. Pasolini üzerine hazırlanan sergi Literaturhaus’taydı ve benim ne zamandır aklımdaydı. Yönetmen, şair, senaryo yazarı, romancı, komünist, eşcinsel... dahinin fotoğrafları, filmlerinden parçaları ve yaşamı iç içe geçmiş sergide. Şiirlerinin Türkçe çevirilerini okumuştum, hatta bazı filmlerini de görmüştüm.
Bu sergiyle Pasolini bir kez daha beni büyüledi.
Bu tür hareketli ve dopdolu yaşayan insanları seviyorum ben. Ömrünü yaratmaya adamış insanları yani.
28 Ekim, Çarşamba
Cevat Çapan yeni şiirlerini Ara Sıcak’ta (YKY) bir araya getirmiş. Yaşadıklarından, anılarından, yaz günlerinden... oluşturuyor şiirlerini Cevat Çapan. Yumuşak ve sıcak bir sesi var şiirlerinin. Onun şiirlerini okurken “Aylak bir yaz sonu Ege’nin kıyısında” duyumsadım kendimi ben de. Arasam ben de bulur muyum acaba sektirdiğim taşı?
Sonunda buldum o taşı;
yassı, beyaz bir çakıl taşıydı
durgun denize fırlatıp
sektirmek istediğim.
Bu yazı gönlüme düşürdü yine şu dizeler:
Yazlardan bir yazdı elbet, unutulmaz. / Otların türküsüne katılan ağustosböcekleri / ve rüzgâr
Almanya’da hükümet kuruldu.
Hayırlı olsun halkımıza!
29 Ekim, Perşembe
Konsolosluğun 29 Ekim Kokteyli’ne yalnız gittim. Yemekler sıcak ve enfesti. İçkiler de boldu. Çok kalabalıktı. Tanıdıklarla Türkiye’deki son duruları konuştuk. Dağdan inenler ve onların yarattığı şovla birlikte ortaya çıkan karşı çıkışları. Toplumdaki dengelerin altüst oluşunu DTP hesap edemedi. Daha sakin olmak varken bir zafer havası yaratılması toplumun öteki kesimlerini ayaklandırdı elbette. Birilerinin sevinci başkalarının üzüntüsü oldu çünkü.
Almanya’daki yeni hükümete hepimizin kuşkuyla yaklaştığını fark ettim. Kuşku yakamıza yapışıyor iyice, her yerde bu böyle.
30 Ekim, Cuma
Büyükelçiliğin 29 Ekim kutlaması çok kalabalık değildi ama daha nezihti. Yiyecekler de ona göreydi. Hele rakı içebilmek sanki ayrıcalıktı.
Dostlarla Türkiye ve Almanya arasında döndü durdu sohbetimiz. Geleceğimizi konuşuyoruz artık, bir de hastalıklarımızı.
Türkiye’deki türbanlı 29 Ekim kutlamaları buralara henüz ciddi biçimde sıçramadı. Tek tük türbanlıya rastlanıyor bu önemli günde. Neden (kim onlar?) o türbanlılar davet ediliyor bu güne, anlayamadım bir türlü.
31 Ekim, Cumartesi
Bedri Rahmi’nin öğrencisi, Azeri ressam Akbar Behkalam üzerine bir yazı yazmaya çalışıyorum. Onun resim dünyasına girebilecek miyim bakalım.
Hareketli ve farklı, zıt renklere dayalı bir resmi var onun. Öyküden, konudan çok sezdirmeye ağırlık veriyor çalışmalarında. Desen ve figürlerle yürüyen bir semboller dünyası var resimlerinin. Düş ve bilinçaltı dünyasından bulup çıkardıklarını oyuna çevirmesini iyi biliyor.
Dünyaya oyun oynanan yer gözüyle bakıyor ve gerçeği düşe, düşü gerçeğe çevirme ustalığını gösteriyor renkleriyle. Çarpıcı ve yormayan büyük boy resimlerinden etkilenmemek mümkün değil.
Parçalanmalara, buluşma ve kavuşmalara önem veren bir ressam, Akbar Behkalam.
Ne diyor Bedri Rahmi “Küçük Ressam” şiirinde?
İçimde renkler uçuşur
Al yanar yeşil tutuşur
...
Bu bir ressam oğlu ressam işidir
Sağ yanımda usul usul
Morla turuncu konuşur
Beri yanda kuzgunî siyahlardan
Ödü patlamış beyazlar
Ötede çil yavrusu gibi dağılmış pembeler
Kenarda yüzlerce senedir
Özlediği kahverengisine kavuşmuş bir sarı
Beride Bursa çinilerine değmiş
Yunmuş yıkanmış bir memleket rüzgârı
1 Kasım, Pazar
İçimi sevince boğdu Kafka Üzerine Anılar kitabı. Bitpazarında bu tür kitaplara pek rastlanmaz aslında. Bugün şanslı günümdeydim herhalde.
Kafka’nın okul arkadaşları, öğretmenleri, yakın dostları... anılarıyla yaşatıyorlar Almanca yazan Çek yazarını.
Fotoğraflarla bezeli kitabı elimden bırakamadım bütün gün. Orasından burasından okuyorum, ailesinin, gittiği lisenin, kız kardeşlerinin, arkadaşlarının fotoğraflara bakıyorum.
İşte Türkçeye çevrildiğinde Kafka’yı sevenleri sevindirecek bir kitap!