|
|
13 Kasım 2009 TBMMKategori: Türkiye | 0 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 15 Kasım 2009 08:07:21 Hükûmetin "Kürt Açılımı" adıyla başlattığı, sonra "Demokratik Açılım" adıyla anılan girişimi nihayet 13 Kasım 2009 günü Mecliste tartışıldı. Başbakanın konuyu Meclis tartışmasına açtığı için kutlanması gerekir. Gerek AKP, gerekse DTP, CHP ve MHP tarafından yapılan partizanca saldırıları bir yana bırakırsak, herkesin üzerinde birleştiği noktalar su yüzüne çıktı.
Ama siyasetçilerimiz karşı partiden olan birisiyle aynı görüşte olduklarını belirtmekten özellikle kaçındığı için bunların adı konmadı. “Açılım”ın ne olduğunun somut olarak belirtilmesi yolunda tekrar tekrar yapılan çağrılar pek bir sonuç vermedi. İçişleri Bakanı Atalay hedefi “birincisi terörün sonlandırılması, ikincisi de demokrasimizin standardının yükseltilmesi” olarak tanımladı. PKK ile ilgili olarak: “şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da güvenlik güçlerimize terörle mücadelede her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. Sınır komşularımız Suriye, Irak, İran ve diğer ülkelerle yürüttüğümüz aktif ve yapıcı diplomasi sonucunda terör örgütü önemli ölçüde etkisiz hâle getirilmiştir. Böylece terör örgütüne verilen uluslararası destek büyük oranda önlenmiştir” dedi. Hükûmetin girişimlerini fikir suçlarının terör kapsamından çıkarılması, farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi için özel kurslar açılabilmesi, TRT6’nın yayınları, işkenceye sıfır tolerans, Bilgi Edinme (Freedom of Information) Kanununun çıkarılması, Konya Ovası Projesi'yle birlikte Doğu Anadolu Projesi ve Güneydoğu Anadolu Projesi 2013 yılında bitirileceği, terörden zarar görenlere tazminat ödenmesi, şehit ve gazi ailelerine yardım, Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi, on sekiz yaş altındaki tüm çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanması, cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin yakınlarıyla ana dillerinde görüşmesine imkân sağlanması, bağımsız ve sivil bir insan hakları kurumu kurulması, isimleri değiştirilen yerleşim birimlerine eski isimlerinin verilebilmesi ve çoğulcu ve özgürlükçü bir anayasanın hazırlanması planı olarak özetledi. “Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri, devletin üniter yapısı, bayrağı, millî marşı ve resmî dili bu tartışmaların dışındadır. Hiç kimsenin bayrakla, sınırlarla bir sorunu yoktur, olamaz, Ülkenin ortak dili Türkçe'dir, Türkçe olmaya da devam eder” diyerek birçok yurttaşın endişe duyduğu konuya değindi. Türkiye’nin bölünmesi endişesini taşıyanlara “asıl bölünme tehlikesi, kimliklerin inkârı ve bastırılması üzerine ortaya çıkar”, “eğer ciddi bir çözüm yaklaşımı gösterilirse, silahlar üç ay içinde Türkiye'nin gündeminden kalkabilir” dedi. MHP Başkanı Bahçeli “açılım”ı “hükûmet eliyle bölünme modeli” olarak tanımladı ve “burada neyi tartışacağız? Nasıl bölüneceğimizi mi? Nasıl ayrılacağımızı mı? Kardeşlerimizi nasıl terk edeceğimizi mi? Bugün, burada hangi konuda uzlaşacağız: Devletimizi nasıl parçalayacağımızı mı, topraklarımızı nasıl taksim edeceğimizi mi, illerimizi kimlere vereceğimizi mi? Yüce Meclis, maalesef, bugün, PKK'ya teslimiyetin belgesi olan bu yıkım projesini görüşmektedir”, “teröristbaşı bile ayrı bir devlet kurma fikrini ‘demokratik cumhuriyet’ denilen bir istismarın içine sıkıştırmak durumunda kalmıştır. Hükûmetin ‘Kürt sorunu’ diyerek başlattığı sözde açılım süreci de kısa zamanda demokrasi ambalajının arkasına saklanmıştır. Önce üniter yapı içinde otonomi, sonra federasyon ve sonra bağımsız devlet kurma talepleri nasıl önlenecektir? Milletleşmeye katılamayacak kadar geri bağ ve bağlantıları aşamamış bir ferdin, hangi dili konuşursa konuşsun sorunları asla tükenmeyecektir. Zira yaşadığı buhran ve yoksulluk, dikkat buyurunuz, anasının dilinden değil, sahip olduğu dar ve kısır toplumsal ve ekonomik çemberin kırılamamasından ileri gelmektedir” dedi. CHP Genel Başkanı Baykal zaten 20 yıl önce Kendilerinin Kürtlerin kültürel haklarını savunduğunu ileri sürdü. Bu arada DTP milletvekili Sırrı Sakık’ın attığı lâf ilginçti: “Kardeşim, biz bu toprakların sahibiydik, biz sonradan gelenler değiliz” dedi. AKP’li Ömer Çelik, DTP’yle ilgili olarak “dünya siyaset tarihinde kendi kendini yok sayan, ‘beni değil dağdakileri muhatap alın’ diyen tek parti Türkiye'den çıkmıştır. Bir siyasi parti kendisinin hiç olduğunu ve dağdakilerin muhatap alınması gerektiğini söylüyor. Bunun hiçbir şekilde kabul edilmesi mümkün değildir” dedi. Konuşmacıların hemen hepsi “sorun”un yalnızca baskı ve askerî yöntemlerle çözülemeyeceği, sosyal ve ekonomik girişimlerin gerektiği konusunda birleştiler ve “dış konjonktürün Türkiye'nin millî menfaatleriyle paralel geldiği” belirtildi. Bence en somut öneriler DSP milletvekili Hasan Erçelebi’den geldi. “Yöre halkı iş ve aş istemektedir. Bunun için devlet yatırım yapacak, yatırımlar yapmalıdır. Yöre insanının karnı doyurulmalıdır. Gençler eğitilmeli, iş güç sahibi yapılmalıdır. Toprak reformu, tarım reformu yapılmalıdır. Mayınlı araziler temizlenerek hazine arazileri topraksız çiftçilere verilmeli, mülkiyet tabana yayılmalı, halka yayılmalıdır. Tarımsal sanayi geliştirilmelidir. İfade ve örgütlenme özgürlüğünü sağlamak için seçim barajları kaldırılmalıdır, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu demokratikleştirilmelidir. Yargı bağımsızlığı için yasal düzenleme yapılmalıdır. Bölge merkezli dış politikayı güçlendirerek komşularımızla iyi ilişkiler geliştirmeliyiz. Türkiye'nin de düzgün gelir dağılımını sağladığımız zaman bu sorunlar son bulacaktır. Dolar milyarderlerimizle övünmek yerine gelir adaletimizin düzgünlüğüyle övündüğümüz zaman sorunlarımız son bulacaktır” dedi. Başbakan Erdoğan son 7 yıılda Doğu ve Güneydoğuya yapılan yatırımlardan söz etti ve “biz, yaradılanı Yaradan'dan ötürü seviyoruz” diyerek Türkiye’nin yüzde 99 Müslüman oluşunun birleştirici bir öğe olduğundan söz etti. Hepsinin yurtsever olduğuna inanmak istediğimiz milletvekillerinin birçok konuda aynı ya da benzer görüşlerine karşın bunca tartışma olması bence AKP’nin, PKK’nin ve DTP’nin samimiyetine inanılmamasından kaynaklanıyor. Ve AKP ve DTP söylediklerini eylemleriyle destekleyip, terör örgütü PKK’yi ve aklı sıra gizli gündemini yürürlüğe koymaya çalışan Öcalan’ı devre dışı bırakmadıkça ve samimiyetlerine ve ard niyetli olmadıklarına halkı inandıramadıkları sürece her türlü açılım ne yazık ki çıkmaza girmeye mahkûm olacaktır. İlgilenenler için meclis tutanakları: http://www.suvaridergi.org/content/view/1435/1/
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|