|
|
Osmanlı da böyle parçalanmıştıKategori: Türkiye | 2 Yorum | Yazan: Haberci | 25 Ekim 2009 10:46:15 100 yıl önce Balkanlar'da başına gelenlerin neredeyse tıpatıp aynısı bugün Güneydoğu'da karşısında. Soner Yalçın bugünkü yazısında son günlerin en önemli gündem maddlerinden biri olan Kürt açılımını ele aldı.Yalçın yazısında Osmanlı'nın dağılma döneminde yaşanan olaylarla günümüz Türkiye'sinde yaşanan olaylar arasında paralellik kurarak çeşitli değerlendirmelerde bulundu.
İşte Soner Yalçın'ın satırları: Türkiye dejavu yaşıyor. 100 yıl önce Balkanlar’da başına gelenlerin neredeyse tıpatıp aynısı bugün Güneydoğu’da karşısında. Tek fark, ayrılıkçı çeteler dağdan inerken değil Avrupa’nın baskısıyla cezaevinden çıkarılırken davul-zurnayla karşılanıyor olmasıdır. Üstelik ayrılıkçılar ve karşılama ekibi Türk mahallelerinden geçerek gösteri yapıyorlardı. ENVER'LER, RESNELİ NİYAZİLER... İttihat ve Terakki mensubu subayların anı kitapları birbirinden çetin, birbirinden acı sahnelerle doludur. Hepsi Balkanlar’da ayrılıkçılara karşı mücadele verdi. İttihatçılar zaten komitacılık metotlarını bu gerilla savaşı sürecinde öğrendi. Ve İstanbul’daki Sultan’a karşı aynı yöntemle zafer kazandılar. Biliyorsunuz ki bu zaferin fitilini, dağa çıkan subaylar ateşledi. Enver’ler, Eyüp Sabri’ler, Resneli Niyazi’ler niye dağa çıkmıştı? Kuşkusuz temel neden sosyo-ekonomikti. Ancak dağa çıkışın “politik psikolojisi” de vardı. İşte bu psikolojik etnik yara, PKK’lıların karşılanma törenleriyle yakından ilgiliydi... BALKAN OYUNU Önce biraz geriye gitmemiz gerekiyor...Osmanlı “93 Harbi” adıyla bilinen savaşta Rusya’ya yenilince 3 Mart 1878’de Ayastefanos Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Bu yıkım antlaşmasına göre, Romanya, Sırbistan, Karadağ tam bağımsız oldu; Karadeniz’den Ege Denizi’ne kadar inen koskoca bir Bulgaristan kuruldu. Osmanlılara sözde Bosna-Hersek ve Arnavutluk bırakıldı ama buralarla bir kara bağlantısı yoktu; “Avrupa Türkiye’si” ikiye bölündü. Kısacası Osmanlılar, Balkanlar’dan atılıyordu. Ancak, Rusya’nın Balkanlar’daki nüfuzunu artırması, İngilizleri, Fransızları, Almanları, İtalyanları, Avusturyalıları telaşlandırdı. Avrupalıların diretmesiyle 13 Temmuz 1878’de Berlin Antlaşması imzalandı. Rusya’nın hâkimiyet alanı daraltıldı; Bulgaristan tekrar küçük bir prensliğe indirildi vs. Tabii bu arada İngilizler, oldubittiyle Akdeniz’in en stratejik adası Kıbrıs’a fiilen el koydular ama ayrıntıya girmeyelim. İşin özü aslında şuydu: Avrupalılar endüstrileşmeyle birlikte dünyayı paylaşım mücadelesine girmiş; fakat “hasta adam” Osmanlı’nın nasıl pay edileceği konusunda bir türlü anlaşamamışlardı. Tabii bu arada bu paylaşım savaşını meşru göstermek için, halkların hoşuna gidecek sözcükleri dillerinden düşürmüyorlardı: İnsan hakları, medeniyet, reform vs. Yani aynı bugünkü gibi... TERÖR TIRMANIYOR 20’nci yüzyıl başında Balkanlar’daki ayrılıkçı örgütler terörü zirveye çıkardı. Neler yapmadılar ki; Osmanlı Bankası’nı havaya uçurdular; Selanik limanında gemi yaktılar; Vardar köprüsünü tahrip ettiler; birçok insanı kaçırıp fidye aldılar vs...Balkanlar yanıyordu. Örneğin sadece 1903 yılının üç ayında Makedonya’daki terör olaylarında, 5.328 Türk, 6.000 Makedonyalı öldü, 198 ilçe yakılıp yıkıldı, 71 bin kişi evsiz kaldı, 30 bin kişi yurdundan oldu. Mehmetçik yangını söndürebilmek için dört yana koşup duruyordu. Maaşını alamayan, soğukta kendini koruyacak kışlık giysi giyemeyen, hastalıklarla mücadele eden, silahına sürecek mermi bulamayan Mehmetçik o zorlu koşullarda var gücüyle ayrılıkçılara karşı mücadele verdi. İlk dönemlerde zorlanan ve çok sayıda şehit veren Mehmetçik zamanla gerilla savaşını öğrendi. Özellikle yeni kurulan Avcı Taburları, tıpkı komitacılar gibi dağlarda yaşayıp, istihbarat toplamaya, iz sürmeye, pusu atmaya başladı. Çete savaşında artık üstünlük Avcı Taburları’ndaydı. AMA NE OLDU DERSİNİZ? Avrupa “İnsan hakları ihlalleri var” deyip Balkanlar’da yeni bir güvenlik anlaşması dayattı. Balkan güvenliğinden sorumlu Makedonya Müfettiş-i Umumisi Hüseyin Hilmi Paşa’nın yanına biri Rus diğeri Avusturyalı iki yardımcı subay verdiler. Yeni kurulan jandarma biriminin başına ise bir İtalyan general ile 25 yabancı subayı getirdiler. Jandarma okullarının başına da yabancı subaylar atadılar. Bitmedi... Avusturya Üsküp, İtalya Manastır, Rusya Selanik, Fransa Serez, İngiltere Drama illerinin güvenliğinin sorumluluğunu üstlendi. Böylece 1905 yılında Makedonya, adeta milletlerarası bir memleket görünümü kazandı. TÜRK MAHALLESİNDEKİ GÖSTERİ Avrupa’nın istediği güvenlik yapılanmasına rağmen terör bitti mi? Hayır. Üstelik... Avcı Taburları’nın yakaladığı ayrılıkçı komitacılar yabancı subayların inisiyatifiyle serbest bırakılmaya başlandı. Serbest bırakılmalarının amacını ise hep şöyle açıklıyorlardı: Toplumlar arasında barış sağlamak! Barış sözcüğünün adı geçince akan sular duruyordu. “Barışı sağlama” umuduyla cezaevlerinden salıverilenler davul-zurnayla karşılandı. Her salıverilme olayında kutlama yapıldı. Ve bu gösterilere nedense hep Türk mahallelerinin içinden geçilerek başlanıldı. Ne mesaj vermek istiyorlardı acaba? Şaka gibi; dün sanki bugün! Yazdım ya dejavu! Aynı bugün gibi... Balkanlar’daki Türk köylüsü gibi Türk askeri de bu olup biteni şaşkınlıkla seyretti. Herkes suskundu. Kimse ne yapacağını nasıl davranacağını bilemiyordu. Acı olaylar yaşanıyordu. Örneğin... Yabancı subaya selam durmadığı için sokakta herkesin önünde kırbaçlanan Mehmetçik bunu onuruna yediremiyor, tüfeğini ateşliyordu. Gönüllü ölümdü bunun adı. O günlerde idam sehpasına gülümseyerek yürüdü Mehmetçik Halimler... Ellerinden başka bir şey gelmediğine inanıyorlardı. Subay direnişi böyle doğdu Balkanlar’da... Avcı Taburları’nda görevli Enver’lerin, Resneli Niyazi’lerin Eyüp Sabri’lerin niye dağa çıktığını sanıyorsunuz siz? Politik psikoloji bilimi (üstelik kurucusu bir Türk’tür; Prof. Vamık Volkan) bilinmeden bu topraklar anlaşılamaz...
Yorumlarkuzey
{ 31 Ekim 2009 12:10:17 }
Volkan Kemal'n turklerin andaoluda ne isi vardi sorusuna yanit vereyim. gerci konuyu buyuk bir incelik yapip oraya goturmedi yoksa doktor who'yu cagirip zaman makinasini calistirtmak, topunu, geldikleri steplere geri gondermek gerekecekti.
efendim, oguz boylari mogollarin onunden kaca kaca horasana oradan da anadoluya kadar geldiler. yanit oldu mu volkan bey? kabaca kisaca. yani, 'hadi kalkin len, bir yagmaya gidek' diye atlanip, gelmisken, selcuklu devletini, impratorlugunu, bilimum beylikleri -danismendlileri-, osmanli, safavi imparatorluklarini kurmus, arada derede de el cabuklugu marifet musluman olmus degiller. hazir ezber bozmaya kalkismisken volkan arkadas, bir zahmet, akhalarin troya onlerinde ne isi vardi onu da bir ogrensek. hatta bu antik yunanli kardeslerimiz, misirda ne ariyordu? sonracima, kendi halinde sevimli bir devlet olan roma, bilmem kac yuz yil akdeniz, avrupa, balkan, orta dogu, anadoluda ne halt etti, efendim iskitler anadoluya neye geldiler, ve hatta ingilizlerin hindistanda cinde orda burda ne isi vardi, ispanyollar amerikada niye o kadar halt yediler... onlari da bir soralim. aklima ilk gelenleri yazdim elbette. sormaya baslayinca sonu gelmiyor bunun. bu ezberler bozukduktan sonra, bir de herseyi yerli yerine koymak gerekiyor. hadi bakalim, kimi nereye nasil oturtacagiz? herkesi herseyi yerli yerine kim koyacak??? aslinda ben derimki, sudan karaya cikan ilk baligi da cup ciktigi yere gondersek, acaba sorun tumden cozulur mu? ne dersin volkan kardes, ne bu insan denen ne de bitkisi ile hayvani ile her turlu mahlukun ezberini nasil bozariz? Volkan Kemal
{ 30 Ekim 2009 03:28:16 }
Merhaba,
Diğer Sayfalar: 1. Soner Yalcin'in yazini okudukca ne denli resmi tarih tezleriyle suslenmis oldugunu gormemezlikten gelemezdim.. Osmanli'nin Avrupada ne isi vardi? Isgalden sonra timarla topragin mulkiyetine nasil sahip oldu? Soruyu, basit olarak Turklerin Anadolu'da ne vardiyadek goturebilirim.. O'nun asagiya aldigim su paragrafini okuyunca: " Türkiye dejavu yaşıyor. 100 yıl önce Balkanlar'da başına gelenlerin neredeyse tıpatıp aynısı bugün Güneydoğu'da karşısında. Tek fark, ayrılıkçı çeteler dağdan inerken değil Avrupa'nın baskısıyla cezaevinden çıkarılırken davul-zurnayla karşılanıyor olmasıdır. Üstelik ayrılıkçılar ve karşılama ekibi Türk mahallelerinden geçerek gösteri yapıyorlardı Aklima Stefanos Yerasimos'un "Milliyetler ve Sinirlar" adli bir calismasi geldi..Balkanlar, Kafkasya ve Ortadogu kapsayan bu kitap umarim daha akilci ve serinkalnli dusunmege yardimci olur. Yoksa Soner'in "irkci" soylemleriyle ezber'm'ze devam etmem'z gerekecek. Dostlukla Vkemal
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|