Trakya ve İstanbul'daki sel felaketi Türkiye'deki belediyelerin kentin altyapısını geliştirmek yerine işin cilasıyla uğraştığını gösteriyor. Gökdelenler, pasajlar, pahalı mağazalar, çok katlı otoparklar yapana kadar kanalizasyon sorununu çözsünler kentlerin. Bakalım yarın neye üzüleceğiz.
Berlin Günceleri 7 – 13 Eylül 2009
7 Eylül, Pazartesi
Berlin’deki Türklerin izinden ne bulduysam yığdım yemek masasının üstüne. Lettre İnternational’den gelecekler. Fotoğraflar, kitaplar, eski gazeteler, dergiler, gazetelerden kestiğim haberler, raporlar... göstereceğim geleceklere.
Bakalım benden ne istiyorlar. İlkönce bunu bilmem gerekiyor ki aradıkları belgeyi hemen bulup koyabileyim önlerine.
Bu benim arşivci yanım hep belge toplamayı sürdürecek ve bunun yararını da sürekli görecek.
Berlin’in geçmişi biraz da bizimle biçimleniyor, zenginleşiyor; bugünü ve yarını da öyle.
8 Eylül, Salı
Rahime bu gece İzmir’den uçacak. Evi temizlemeye girişiyorum. Ortalığı topluyorum. Oraya buraya dağılmış kitaplarımı, dergilerimi, gazetelerimi defterlerimi çalışma odama getiriyorum. Dağılmayayım dedikçe dağıldığımı görüyorum çoğu zaman.
Lettre İnternational dergisinden geldi birisi. Benden istedikleri çok açık. Beşle on arasında Türk yazarı, gazetecisinden Berlin’e ilişkin en çarpıcı gözlemlerini bulup çıkarmam ve bunları dergi redaktionuna yollamam en kısa zamanda.
Kolları sıvıyorum ve bir şeyler buluyorum.
9 Eylül, Çarşamba
Sabah erkenden Rahime’yi almaya gittim Dirim’le. Saat 05.15’te Rahime’yi Schönefeld Havaalanı’ndan aldık getirdik. Rokalarla birlikte taze bamya, taze fasulye ve daha neler neneler de onunla birlikte. Ah bu bizim hiç bitmeyecek göçmen yanımız!
Trakya ve İstanbul’daki sel felaketi Türkiye’deki belediyelerin kentin altyapısını geliştirmek yerine işin cilasıyla uğraştığını gösteriyor. Gökdelenler, pasajlar, pahalı mağazalar, çok katlı otoparklar yapana kadar kanalizasyon sorununu çözsünler kentlerin.
Bakalım yarın neye üzüleceğiz.
10 Eylül, Perşembe
Haydar Ergülen,
“Aşktır, yırtıldı yırtılacak bira anı gibi
eski sesli bir haziranın tam ortasından,
tam duyuldu duyulacak derken yalnızlığın
sesi aşktır, açılır bir şiirin her yerinde:” (Haziran)
diyor aşka giden yolu imlerken 40 Şiir ve Bir...’de. Sonra da eylülü bir kadının gidişiyle özdeşleştiriyor:
“Kadın gider ve bunun şiir olduğu söylenir
kadın gider ve bir şair doğar bundan”.
Kadın gider ama onun acısı şiirin doğmasına neden olur. Eğer sevgiliye kavuşulursa ve özlem biterse de şiir olur. En çok ayrılık yakışır şiire, özlem ve düş!
Eylül, ayların en hüzünlüsü, üzgünü.
11 Eylül, Cuma
Dünya bir felaketi yaşadı ve her şey altüst oldu; tüm dengeler bozuldu, dünya ve insanlık bir daha kendini toparlayamadı. Ardı ardına savaşlar ve ekonomik bunalımlar yaşandı, yaşanıyor. Dünyanın çivisi çıktı!
Ortak yazılan şiirlerin sonuncusu Gösteri’de yayımlandı “Şiir, bir kez daha işe yarasın diye”.
Doksan beş şair yirmi bir bölümlük bir şiire imza attı birer ikişer dize vererek. Böyle kaç ortak şiir yazıldı kim bilir. Hani, diyorum ki, birisi çıkıp bu ortak şiirleri bir araya getirse ve cesur bir yayınevi de bunu kitaplaştırsa... Olur mu olur günün birinde... Ortak şiirler silinip gitmeden ya da dergi sayfalarında unutulmadan hep yaşatılsa...
12 Eylül, Cumartesi
Yirmi dokuz yıl önce bir felaketi yaşadık askeri darbeyle. Ölenler ve kayıpların hesabını bilen yok, yaralananları, onuru kırılanları, işkence görenleri... düşünmek bile istemiyorum. Şili’deki darbeci generalin yargılandığı gibi ülkemizde de Kenan Evren yargılanmalı. Yaptıklarının ve efelenmelerinin bir bir hesabını vermeli. Ülkeyi o kaos ortamına sürükleyenler bulunup çıkarılmalı köşelerinden.
12 Eylül üzerine ne çok şiir yazıldı ve “eylül” lanetli ay oldu şiirlerde. Eylül imgeli dizeler ne çok şey anlatır şiirimizde.
“Ne zaman varırım?
Bilinmez.
Yürüyor koşuyorum zamanı”
(Süreyya Berfe, Uzaklara Bakıyorsun)
Edip Cansever’in Eylülün Sesiyle (1980-1981) kitabına adını veren şiirin girişini pek severim bana o uzak, çaresiz, yıkık... kaldığım günleri anımsattığından. Ayrıca ülkemizin o günkü halini de düşündürtüyor:
“Baylar!
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karşınızda eylülün sesi
Ağustos çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
“Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar.”
13 Eylül, Pazar
Hava soğudu. Yine havadan söz ettim. Yağmur yağdı bitpazarını dolaşırken.
1896’da yayın yaşamına başlayan karikatür / mizah dergisi Simpilicissmus’tan bir seçmeyi içeren Büyük Simpilicissmus Albümü’nü buldum. Karikatürlerle Almanya tarihi bir yerde. Kaiser dönemi, savaş yılları, açlık, bürokrasi, memur yaşamı, günlük ev halleri, kadın erkek (karı-koca) ilişkileri, iş dünyası, zenginlik yoksulluk, gösteriş, sonradan görmelik... Almanya’nın kültür, siyaset, ekonomi tarihine ışık tutuyor buradaki karikatürler.