New York Times’da çıkan habere göre; Çin’in ihracatı bu yıl Almanya’yı da geçti. Bu sayede Çin dünyanın en büyük ihracatçısı haline geldi. Bu haliyle Çin küçülen pastadan krizle birlikte daha çok pay alan ülke durumunda. Bu durum ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından endişe ile izleniyor. Ekonomik kriz en çok da krizin çıkış ülkesi olan ABD’nin ithalat yapısını Çin lehine değiştirdi. Çin’in ABD ithalatındaki payı 2008 de %15 iken bu yıl %19’a yukseldi. Bu durumda pazar kaybeden ise Kanada oldu. Dış ticaretin hızlı bir daralma yaşadığı son bir yılda ihracat Almanya’da %34, Japonya’da % 37, Rusya’da %45 daralırken Çin’in ihracatı goreli olarak daha az (%22) etkilenmiş durumda.
Krizle birlikte daha ucuz mallara yönelen tüketiciler, Çin mallarına yöneliyorlar. Dahası Çin mallarını da daha düşük fiyattan almak üzere basta ABD olmak üzere Çin’e büyük baskı yapıyorlar. Çin ise bu talebi karşılamak için elinden geleni yapıyor, imalat sanayi üreticileri daha çok göçmen isçilerin çalıştığı üretim sahalarında ücretleri aşağı çekmek suretiyle yakıcı bir fiyat rekabeti yapabiliyorlar. Örneğin Avrupa’ya ve ABD’ye ihracat yapan bir Changrun Firması yöneticisi normalde düzinelik paketlerde adedi 7$ olan kot pantolonu bugün 2.85$’den sattıklarını soyluyor. İşçi ücretlerini rekor seviyelerde aşağı çekerek rekabet eden Çin; Japonya, İtalya, Kanada, Meksika ve Orta Amerika ile rekabet ettiği sektörlerde krizin getirdiği tüketim kalıbı değişikliği ile birlikte üstünlük sağlamış görünüyor. Piyasaların kendi işleyişine müdahele edilmemesi gerektiğine inanan ve emek piyasasında katılık yaratacak müdahalelerin karşısında olan liberal iktisatçılar ise bu kez bu kadar esnekliği fazla buluyorlar.