|
Şarabın Aşk SözlüğüKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 25 Eylül 2009 12:51:40 Tüm gün Ayvalık'taydım; Hayal'le. Ayvalık'ı, Cunda'yı bir başkasına anlatmak, gezi rehberi gibi, sevdiğim mekânları göstermek bu kasabaya beni daha çok bağlıyor neredeyse. Lor tatlısından Ayvalık tostuna, buz gibi biradan orta şekerli kahvesine, dolmuşundan teknesine, kahvesinden minik haline... dolanıp durmak o kalabalıkta, beni hep büyülüyor.
Berlin Günceleri 10 – 16 Ağustos 2009 10 Ağustos, Pazartesi Bahçeyi suladım, gülleri budadım. Toprak, çim kokusuna güllerin kokusu da karıştı akşamüstü serinliğinde. Poyraz komşu bahçelerden bin bir çeşit koku getiriyor sabah kahvaltımıza, akşam sofralarına. Güller boyumu geçti oysa hiç bu kadar büyümeyeceğini sanıyordum buradan ayrılışımızdan sonra bizim kadar bakılamadığını düşündüğümden. Oysa site görevlileri bahçelerimize, bizim kadar olmasa da, bakıyorlar, güller ve ağaçlar kurumuyor böylece. Sonra orta şekerli kahveyi hak ettiğimi düşünüyorum bir komşumun balkonunda. Kimi zaman da değişik votkalarla karşılıyoruz akşamı ya da viskiyle. Rakı, şarap keyfini akşama, güneş batırmadan sonraya, saklıyoruz, ortak kurulan sofralara. Çocukluk arkadaşım Nüvit’i aradım Seferihisar’da. “Yanıyoruz” deyince havanın sıcaklığına gönderme yaptığını düşündüm. Değilmiş. Gerçekten yanıyorlarmış. Orman yangını onlara 4-5 kilometre yaklaşmış. Her yaz yakıyorlar ormanları bilinçli ya da bilinçsiz. Türkiye hiçbir şeyi çözmeye gücü yetmeyen bir ülke oldu çoktandır. Aklı fikri din toplumu olma yolundaki bir iktidarın, ümmetçi kafa yapısıyla Türkiye’nin sorunlarıyla uğraşmak ne haddine! Vay bu güzel vatanın haline! 11 Ağustos, Salı Yalancı Tanıklar Kahvesi’nde (Turkuaz, 2009) Vedat Türkali benim öğrenciliğimi anlatıyor sanki. 70’li yılların fırtınalı gençliği, ülkemizi kan gölüne çeviren faşist hareket, Türkiye’nin içinde bulunduğu çıkmazlar... ele alınıyor romanda geniş bir açıdan. Yazın böyle kitaplar okumak hiç de iç açıcı değil ama ülke gerçeklerinden, geçmişten de kaçılmıyor ki? “Bir gece, Gecede bir uyku.. Uykunun içinde ben.. Uyuyorum, Uykudayım, Yanımda sen.” (Özdemir Asaf, Özlem) 12 Ağustos, Çarşamba Can Yücel’in ölüm yıldönümü bugün. İroniyi, siyaseti, güncel yaşamı... şiirlerinde harmanlayan Can Yücel’i seven dostları Datça’da anacak. Ben de onların arasında olmak isterdim. Ay ışığına bakıp onun şu şiiri okuyorum yakamozlara, Çiçek Adası’na, Körfez’e, işkenceler, baskılara... karşı: “Bileklerimiz morartmış yeni Alman kelepçeleri, Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman’dan sonra, Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik, Başımızda prensip sahibi bir başçavuş, Niğde üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz... Bi sen eksiktin ayışığı Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!” 13 Ağustos, Perşembe Tüm gün Ayvalık’taydım; Hayal’le. Ayvalık’ı, Cunda’yı bir başkasına anlatmak, gezi rehberi gibi, sevdiğim mekânları göstermek bu kasabaya beni daha çok bağlıyor neredeyse. Lor tatlısından Ayvalık tostuna, buz gibi biradan orta şekerli kahvesine, dolmuşundan teknesine, kahvesinden minik haline... dolanıp durmak o kalabalıkta, beni hep büyülüyor. 14 Ağustos, Cuma Elimin altındaki şiir kitaplarını taradım ve Ayvalık sokakları üzerine yazacağım günlüğün çatısını oluşturdum. Hem ilkyazı, yazı, sonbaharı kapsayacak heyecanlı ve buruk, hem de kimi sokağı betimleyeceğim kendimce. Uykuda buluta sırtını dayamış “iskemle”den de (Oktay Rifat) söz edeceğim, “Geçmiş Bir Yazın Güze Düşen Gölgesi”nden de (Oya Uysa). 15 Ağustos, Cumartesi Ivır zıvırı eksik olmasa da sokaklar imge dolu, yüklü. Kimi kopmak üzere olan upuzun bir halat gibi, bazısı ince bir geceliğe benziyor içini dışını gösteren. Kıpkısasını adımlayınca yaşlı bir adamın huysuzluğunu sezmemek elde mi? Oysa Ziya Osman Saba ne güzel dizeleştirmiş her gün geçip gittiğimiz, girip çıktığımız “sokak”ları: “Sokakta gün, sokakta gece, Ben sen o biz kuş ve karınca. Sokaktan gelir vehimlerim, Sokakta geçer bayramlarım. Sokakta kibarlar, sakatlar, Alaylar, düğünler, tabutlar. Sokakta ağlanır, gülünür, Hayal kurulur ve ölünür. Memelerinde keder sütü, Şairi sokak anne büyüttü.” Şairleri sokağın beslediği, büyüttüğü ve sokağın şaire bir anne olduğu gerçeğini bu son iki dizeyle nasıl da gözler önüne seriveriyor şair! Ne de olsa yaz demek, biraz da sokakta yaşamak değil mi? 16 Ağustos, Pazar Asmanın üzümünden şarap yapamasam da, yiyoruz ağız tadıyla. Şarabın Aşk Sözlüğü (Kırmızı Yayınları) tam da yazın okunacak kitaplardan. İçkinin en çok tüketildiği mevsimin yaz ayları olduğunu söylüyordu biri geçenlerde. Şaraba ve şarap kültürün ilişkin her şey var bu farklı sözlükte. Ben, kitabın en çok “lıklır lıkır” bölümlerini sevdim. Şarabı edebiyat dünyasıyla buluşturuyor yazar Bernardt Pivot: Söz edilir de şaraptan, Ömer Hayyam’dan bir dörtlük okunmaz mı? “Ey sevgili dostlarım doldurun şarap kupamı Yakut kırmızısıyla boyayın yüzümdeki amberi Şarapla yıkayın beni ölünce hem de en güzeliyle Bir de en güzel asma mezar tahtası verme lütfünde bulunsun!” Şarap Kasideleri de kaliteli şaraplar tadında: Paul Cézanne Emil Zola’ya yazdığı mektuptan: “Belli bir sıkıntı hiç peşimi bırakmaz. Acılarımı zaman zaman unuturum, o da bir kadeh aldığım anlardır. Şarabı bu nedenle severim ve onu hâlâ seviyorum.”
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|