|
Kertenkelenin Uykusu.Kategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 18 Eylül 2009 11:24:19 Eski'z Kitabevi'nin sahibi Nihan Taştekin'in Kertenkelenin Uykusu romanını okudum. Sürüklenip durdum kurgu içinde kurguya. Polisiye mi bu kitap bilmiyorum ama sıkı bir roman olduğu ortada. Nihan Hanımın dili, anlatımı romanın kurgusu kadar dört dörtlük! Öteki kitaplarını merak ettiğim ender yazarlar arasına girdi Nihan Hanım!
Berlin Günceleri 3 – 9 Ağustos 2009 3 Ağustos, Pazartesi Hava duruldu sanki, o halde denize gitmeli deyip kendimiz soğuk suyun kucağına bırakıyoruz erkenden. Doğanın bakirliği nasıl da dinlendirici, huzur verici, güzel! Denizden sonraki kahvaltıyı anlatmaya gücüm yetmez ama okumalarımı anlatabilirim. Figen Dereli’nin çevirdiği Nataşa’nın Dansı – Rusya’nın Kültür Tarihi- /İnkilâp, 2009) beni yakından ilgilendiren oylumlu bir kitap. Rus filolojisinde yalnızca edebiyat okumuştuk, oysa bu kitapta resim, heykel, tiyatro, sinema... ülkenin tarihi ve siyasetiyle birlikte ele alınmış. Kitap, bilim adamlarının anlaşılmaz diliyle ele yazılmamış; can sıkıcı değil, tersine kolay okunuyor, sürükleyici. Baştan sona okumam gereken bir kitap bu: Nataşa’nın Dansı. 4 Ağustos, Salı Metin Eloğlu’nun “Bakla” şiirini okuyorum önüme gelene. Horozdan Korkan Oğlan’ının kapağını Orhan Peker hazırlamış, kitabın iç desenlerini de şairin kendisi (basım tarihi yok). Bu benim Ayvalık’taki kütüphanem bir hazine! Benim öğrenciliğimin de tanığı onca kitap! Baklanın zamanı geçeli çok oldu ama, şimdi börülce, fasulye, kabak, patlıcan, semizotu... zamanı: Gelelim şiire: “Hasan değil sen değil sürahiyi kim kırdı Eltin mi enişten mi, pekâlâ ben neciyim Gürledi gitti ulu bahar, şimdi Hasan da uyanır, Bir kuş öter yazları Çat kapı biri gelir, ne kuş kor bende ne Hasan Yıpraktı boşunaydı maviydi ama Yamayıp yaydığın şu pazen kilim Bak yorgunsuz güzelsin, çık bir hava al istersen Acıkmıştır o, susamıştır o, o daha bebek Bir sürahi uğruna kınamam bu düzeni Tırnakların uzamış, baklamız kaldı mı dün geceden”. Yazları ne çok yemek kalıyor bir gün önceden ertesi günün öğlesine. 5 Ağustos, Çarşamba Eski’z Kitabevi’nin sahibi Nihan Taştekin’in Kertenkelenin Uykusu romanını okudum. Sürüklenip durdum kurgu içinde kurguya. Polisiye mi bu kitap bilmiyorum ama sıkı bir roman olduğu ortada. Nihan Hanımın dili, anlatımı romanın kurgusu kadar dört dörtlük! Öteki kitaplarını merak ettiğim ender yazarlar arasına girdi Nihan Hanım! Cem Beyoğlu’na oynanan oyuna karşılık onun da başkalarına oynadığı oyun ama bir de hayatın gerçeklerinin oynadığı oyun var ki, o da ölümle bitiyor ne yazık ki. 6 Ağustos, Perşembe Ritsos’un “Yaşlanma” şiiri Taşlar, Yinelemeler, Parmaklıklar kitabında: Şiirleri Özdemir İnce çevirmiş (1978). Yazlıktaki günlük yaşamımızla öyle örtüşüyor ki şu dizeler, unutulacak gibi değil: “Cumartesi, Pazar, gene cumartesi –pazartesi de geçti. Sakin alacakaranlık tümüyle renksiz, ağaçlar, sandalyeler. Hiçbir şey harcamadık. Yoksul, akşam yemeğinin yoksul testisi; tabaklar, bardaklar, kederli eller, yüzüstü bırakılmış; - kaşık yükseliyor; buluyor öteki ağzı – hangi ağzı? Yemek yiyen kim? Susan kim? Açık pencerede tükrüğünü yutuyor unutulmuş küçük bir ay. Doymamış değiliz artık, aç değiliz şimdi.” 7 Ağustos, Cuma Yönetim kurulu seçimi var yarın. Ortalık geçen yıllara göre sakin, gerginlik varsa da sezilmiyor. Bu küçük bütçeli sitenin geleceğine göz dikenler ve buradan alacakları “harcırah” lara bel bağlayanlar var ki, işte buna dur demek için kimi seçmemiz gerektiği üzerinde kafa yordum birkaç komşumla birlikte. Sitenin girdisini çıktısını bilmeden yönetime aday olanları ayıklamaya çalışıyoruz balkondan balkona gezerek. Türkiye’nin küçük bir ölçeği burası siyasi hareketlilik açısından. Ritsos’un dediği gibi “Hep, son anda, araya gire”cek mi Tanrılar bakalım. 8 Ağustos, Cumartesi Yönetim kurulu toplantısı ve seçimleri çok tartışmalı geçmedi sayılır iskelenin geleceği konusundaki konuşmalara rağmen. Vergisi, tamir masraflarıyla sitenin bütçesinde ciddi bir kambur oluşturan iskeleyi nasıl adam edeceğimizi bir yıl düşüneceğiz ve gelecek yıl yazgısı belli olacak onun. Yönetim kurulu bir fire verdi son anda, birisi çekildi ve yerine hemen bir başkası alındı. Ne çok ilkel insanla bir arada yaşıyoruz, inanılır gibi değil. İster “hakim” olsun, isterse başka bir meslekten, fark etmiyor avane oluşturma ve küçük insanlara kendini anlatma çabasında. Seçimden sonra şenlik ateşleri yakmadık ama rahatladık. Akşam Rahime’nin emekliliğinin önünü açan bir komşumuzla yedik yemeğimizi. Soframız yine konuşuyordu. Hava dört dörtlüktü, ay da süzüm süzüm süzülüp duruyordu. 9 Ağustos, Pazar Armutçuk Pazarı tüm görkemiyle bizi kucaklamaya hazırdı ve onu geciktirmemek için erkenden döküldük yola. Neler almadık ki! Hangi birini sayayım? Hürriyet gazetesinin Pazar ekinden öğreniyorum İlhan Berk’in yaşadığı ortama bir gezi düzenleneceğini 26 Ağustos’ta. İstanbul’dan çıkılacakmış yola, Ece Ayhan’ın Çanakkale’nin Yalova köyündeki mezarı da ziyaret edilecekmiş. Dikili’de geceledikten sonra İzmirli şairlerle birlikte Bodrum’a hareket edilecekmiş. İlhan Berk sempozyumu yapılacak, mezarı ziyaret edilecekmiş Bodrum’da. Şairin şiirlerinden esinlenilerek çekilen fotoğraf sergisinin açılışından sonra İlhan Berk yazan tişörtü giyerek Bodrum’un içinde bir yürüyüş yapacakmış katılımcılar. Bir de tekne gezisi düşünülmüş şiirlerin okunacağı, İlhan Berk üzerine anıların anlatılacağı. Ben de orada olmak isterdim, İlhan Berk’le.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|