A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Prof. Dr. Bekir Karaoğlu'ndan yanıt: Solak Vakası

Kategori Kategori: Bilim | Yorumlar 1 Yorum | Yazar Yazan: A.Ulak | 05 Eylül 2009 04:02:23

Prof. Dr. Bekir Karaoğlu'ndan Mehmet Altan, İsmet Berkan, Yiğit Bulut, Can Paker, Adnan Hoca'ya yanıt... 1996 yılında Amerika'da entelektüelleri derinden sarsan bir olay oldu. Literatüre 'Sokal Vakası' olarak geçen entelektüel skandalda Fizikçi Alan Sokal, saygın Amerikan kültür çalışmaları dergisi Social Text'e, baştan sona saçmalıklarla dolu bir makale gönderdi.

İtibar gören bir entelektüel jargona sadık kalarak yazdığı makalede, son yılların meşhur kuramcılarından bol bol alıntı yaptı.

Modaya uygun şekilde yazısına Aydınlanma eleştirisi ile başladı; fizik, matematik ve sosyal kuram arasındaki sınırları aşmanın gerekliliğinden söz etti ve fiziksel gerçekliğin toplumsal gerçeklik gibi dilsel bir oluşum olduğunu savundu.

Yazı dergide yayımlandı; bazı çevreler Sokal'a övgüler dizdiler.

Sonra ne oldu dersiniz?

Sokal bunun bir aldatmaca olduğunu, makaleyi tamamen uydurduğunu açıkladı.
Söz konusu olay, popüler ve akademik basında fırtınalar kopardı, tartışmalara yol açtı.

Alan Sokal, uydurma makalesinde alıntıladığı Lacan, Kristeva, Irigaray, Latour, Baudrillard, Virilio ve Deleuze ile Guattari gibi kuramcıların matematik ve fiziğin kavramlarını nasıl kötüye kullandıklarını gösteriyor ve bu kuramcıların yazdıklarının anlaşılmazlığının, içeriğin derinliğinden değil, gerçekten anlaşılmaz olmalarından kaynaklandığını iddia ediyordu.

BİZİM "ALAN SOKAL"LAR KİM

Bu olayın hedefindeki kişiler kadar bir derin düşünsel birikim ve etkiye sahip olamamakla birlikte ülkemizde de bilimin kavramlarını; bu kavramlara ilişkin en ufak bir bilgileri olmadan kullanan kişiler ile karşılaşıyoruz.

Günümüz medyasında bilimsel kavramları, tanımlandıkları alanların dışına çekerek siyasi ve maddi çıkarlar uğruna kullanma alışkanlığı giderek yaygınlaşıyor.

Bazı kişiler bu kavramları köşe yazılarında kullanarak okur üzerinde etki bırakma peşindeler.

Bu kavramlar arasında özellikle “Kuantum” son yıllarda fazla revaçta oldu.
Kuantum fiziğinin terimlerini yanlış bağlamda kullanarak yapılan yanıltıcı, aldatıcı ve hatta beyin yıkayıcı yayınlar bazen topluma zarar verebilecek düzeyde olabiliyorlar.

Bu yanıltıcı girişimlere karşı toplumu uyarma görevi yine bilim adamlarına düştü. Bu yayınlardaki çarpık mantığı gözler önüne sermek ve biraz da amaçları hakkında toplumu uyarmak bilim adamlarına düştü.

Konunun vehametini göstermek için Bilim ve Ütopya Dergisi eylül sayısındaki Prof. Dr. Bekir Karaoğlu’nun yazısından bir bölümünü aşağıda sunuyoruz:

MEDYADAKİ ÜÇ KATEGORİ

"Kuantum konusunda medyadaki yayınları incelediğimde, bunların 3 grupta toplanabileceğini gözledim. Bunları sırayla ele alalım:

1. Komedyenler:
Bu kategorideki yazarlar, bu sıfatı kendi yazılarıyla hak ediyorlar, o gülünç yazılarına benim fazla bir şey eklememe gerek kalmıyor. İşte size birkaç örnek:

İsmet Berkan: “... belgenin üzerindeki imzanın o albaya (Dursun Çiçek’e) ait olması belgenin ne gerçekliğini kanıtlıyor ne de sahteliğini... Yani şu an ki durum, kuantum fiziğindeki meşhur Schrödinger’in kedisinin durumu gibi.” (1)

Yiğit Bulut: “Türkiye Kuantum günlere gebe: ... Schrödinger'in kedisi için, bütün ihtimaller aynı anda var olur; kedi ya ölü ya diri ya da hem ölü hem diridir... Kısacası; her şey aynı anda mümkündür... Türkiye de artık Schrödinger'in kedisi gibi çok olasılıklı bir kutu içinde! 23 ay içinde "gerçek" tekilliğe çökecek ve bir sonuç, bir "Türkiye" ortaya çıkacak!”(3)

Önce, neden Schrödinger kedisi paradoksunun böyle konulara uygulanamayacağını açıklayayım: Bir kere, kutunun içinde dinamik bir mekanizma var: Kutu içindeki radyoaktif düzenekle, zehirli şişe % 50 ihtimalle kırılacak (veya, kırılmayacak) ve sonunda kedi ölü (veya, diri) olacak. Yani, kutunun içinde, kediyi ölü veya diri kılacak bir düzeneğiniz olmalı.

Şimdi, sen Albay Dursun Çiçek’in belgesini kutu içine koysan ne olur, koymasan ne olur? O imzayı, kutu içindeyken, sahteye veya hakikiye çevirecek dinamik bir mekanizman var mı? Yok. Belge nasıl girdiyse (sahte veya hakiki) elbette öyle çıkacaktır.

Bunlar, bilinmez bir durumla karşılaştıklarında hem ak hem kara diyebileceklerini söylüyorlar ve kuantum teorisini de buna şahit gösteriyorlar.

Oysa, teoride böyle bir şey yok.

Teori, herhangi bir ölçme sırasında çıkabilecek tüm sonuçları sıralar ve bunların her birinin gerçekleşme ihtimalini hesaplayıp size verir. Ölçme sonucunda bu olasılıklardan sadece biri gerçekleşecektir, ikisi birden değil. Ama, henüz ölçme yapmamışsan (burası önemli), “sistemin durumunu tüm bu olası sonuçların belli oranda bir karışımı gibi düşün,” der. Bunun bir realitesi yok, ispatı veya doğrulanması söz konusu olamaz, zaten bu yüzden kuantum teorisinin bir aksiyomu olarak alınmıştır.

Bu yazarların bilmedikleri konularda böyle uluorta yazabiliyor olmalarını, çok bilmiş görünme hevesleri ile açıklamak yanlış olur. Asıl, bu yazarları o köşelere oturtan iradeye bakmanız gerekir.

Kapitalizmin küreselleşme aşamasında bu irade artık sınır tanımıyor, her şey maksimum kâr amacına hizmet etmek zorunda.

Bunlara yazılarıyla hizmet eden geniş bir köşe yazarı kadroları var. Ama bu köşe yazarlarının her daim okunmaları, hep gündemde kalmaları gerekiyor.

İşte bilim, sanat ve kültür kavramları da, içleri boşaltılarak, bu yazarları okunur kılacak birer tüketim malzemesi oluyor.

2. Tüccarlar
Bu gruptakilerin kuantum kavramlarla uzaktan yakından ilişkileri yok, sadece “kuantum” kelimesinin cazibesiyle müşteri çekip, kısa yoldan para kazanabilecek tezgâhlar peşindeler. İşte birkaç örnek:
“Kuantum Düşünce Tekniği ile hakkınız olan mutluluğu elde etmek, sahip olmak istediğiniz her şeyi kazanmak ve tüm bunları kalıcı kılmak sizin elinizde…
Tüm bu sorunlar için iyileşmeye yönelik destekleyici teknikleri İçeren Kuantum İyileşme Çalışması’na katılmak üzere lütfen bizi ... nolu telefonlardan arayarak kayıt yaptırınız.” (3)

“Kuantum Liderlik Konferansı 5 Mayıs 2008 İstanbul Conrad Otel'de gerçekleştirilecek. Teması; ‘Gelecek 20 yılda şirketiniz ve siz sektörde ve kariyerinizde nerede olmayı planlıyorsunuz?’ ‘Nasıl ebedi şirket olunur?’... Katılım bedeli: 1 kişi 399 Euro + KDV.” (4)

Bu sektör o kadar kârlı olmalı ki yurtdışından da uzmanlar kuantum saadet dağıtmaya geliyorlar: “Kuantum uzmanı İstanbul´a geldi: ABD’li kuantum fiziği uzmanı, ‘Dr. Kuantum’ lakaplı Dr. Fred Alan Wolf, ‘Kuantum Düşünce Tekniği’ hakkında bilgi vermek üzere İstanbul´a geldi... Wolf, katılımcılarla gerçek hayattan örnekler vererek deneyimlerini paylaşacağını ve ‘deneyimsel öğrenme metodu’ ile başarıya ulaşma yolunda gereken tüm yetilerin günlük hayatta nasıl uygulanacağının ipuçlarını vereceğini söyledi... Semineri düzenleyen ... şirketi Biletix´te satışları devam eden 800 YTL’lik biletlerle izlenebileceğini belirtti.” (5)

Fakat, bu ticaretin yurtdışındaki düzeyi elbette biraz daha yüksek: Dr. Wolf gerçek bir fizikçi; kuantum teorisiyle uğraşırken hayat hakkında geliştirdiği kendi fikirlerini insanlarla paylaşıyor. Bunları kuantum teorisinin buluşlarıymış gibi sunmuyor.

Mesela, bir soruyu bakın nasıl ustaca savuşturuyor: “Bir basın mensubunun, ‘Zamanda yolculuk yapmak mümkün mü?’ sorusuna Wolf, ‘Yapılması zor olan bu gibi şeylerin, kullanılacak bazı teknikler ve farklı yer-zamanlarda bulunabilme yeteneğine sahip olunmasıyla zihinsel olarak gerçekleşebileceği ve kendisinin de bunu yapabildiği’ yanıtını verdi.”

Dr. Wolf zamanda yolculuğu somut olarak yapabildiğini söylemiyor, zaten söyleseydi bilim camiasındaki itibarını çoktan kaybederdi. O da para ve şöhret peşinde, ama ince bir köprüde yürüyor.

3. Beyin Takımı
Bu gruptaki yazarlar da ikiye ayrılıyor: Birinci alt gruptakiler, kapitalizmin küreselleşme felsefesini ve propagandasını iş dünyasına yayabilmek için kuantum kavramını kullanıyorlar. En faal olanları Mehmet Altan ve Soros’un Türkiye temsilcisi TESEV’in başkanı Can Paker. Birkaç örnek vereyim:

Mehmet Altan: “... Çünkü bu Newton’un makro düzeydeki anlatımının tamamen tersi, kontrol edilemeyen, karmakarışık, basit olmayan, nedenselliği anlaşılamayan, hareket yasalarını saptayamadığımız kaotik bir yapı ortaya çıktı... Bir kontrat sistemine dayalı iktisadın da bu açıdan ırgalandığı bir dönemdeyiz. Bunun üstesinden gelebilmek için yaklaşımı Quantum düşünce modeli olarak belirtiyorlar... Quantum düşünce modeli nedir, aslında bu kaotik bir yapıda yol almayı sağlayan bir yöntem, bir modeldir. Daha sadeleştirilmiş anlamıyla iş adamları için, herkes için geçerli... A'dan , B'ye gideceğiz ama A belirgin, B belirgin değil, hangi yoldan gideceğimiz de belirgin değil. Onun için de her adımda bütün bu bilgi toplumu, enformasyon toplumu, kavramdan eğitimde sezgiye geçmek dedikleri hadise her adımda bütün mevcut yapıyı ve enformasyonu, bilgiyi yeniden değerlendirip B'nin tanımını, gideceği yolu yeniden tespit etmek. Tabi iktisatta da bütün bu dengenin dışında bu kadar belirsiz bu kadar kural dışı atom altı parçacıklarının işleyişine tabi bir iktisadi yapı bunun bilimsel olarak teorize edilmesi, kavramlaştırılması ve nihayetinde diğer kuşaklara öğretilmeye başlaması noktasından ise uzağız.” (6)

TESEV Başkanı Can Paker ise, 2008 yılında yaptığı bir konuşmada “...Küreselleşme sürecinde, Newton fiziğinden kuantum fiziğine geçişin sosyal bilimlere de aktarabileceğini...” belirttikten sonra, kuantum fiziğinin belirsizliklerini sosyal bilimlere aktararak yaptığı tespitlerden yola çıkarak, “... merkezi planlamaya ve uzun dönemli programlar oluşturmaya karşı cephe alınması,” ve “Bugün bireyin öne çıktığını, bireyin beklenmedik ve alışılmadığa yönelik sezgileri oluşturması gerektiğini” ileri sürüyor: “Bazı şeyleri önceden planlayıp, atılacak adımları öngörmek yerine, bunlar etkileşim nedeniyle imkânsızlaştıkça bazı patternleri anlamak önemli.”

Böylece, küreselleşme felsefesini iş dünyasına benimsetme, onları doktrinleştirme çabası içindeler. Arkalarındaki gücün sunduğu maddi imkânlar da geniş.
Ama, bunların da kullandıkları “kuantum” kavramının içi boş. Bir düşünün: Kuantum teorisi halen atom çekirdeklerinin karmaşık yapısını zor bela açıklamakla meşgul iken, senin küresel kârını artıracak hangi bilimsel çözümleri verebilir?

Keza, onun fiziki evren problemlerini çözerken kullandığı yöntemler arasından, senin küreselleşme amaçlarına uygun olanları seçip keyfince yorumlayabilecek otoriteyi nereden alıyorsun? Eğer böyleyse, gel, ben sana o fizik yöntemleri arasından “merkezi ve uzun vadeli planlamayı” destekleyen 3-5 tane bulabilirim.

İkinci alt grupta Harun Yahyacılar var
Bunlar da modern fizikteki yeni kavramların klasik Newton fiziğinde açtığı gediklerden içeri, kendi metafizik ve dinsel görüşleriyle girme gayreti içindeler.
Bir örnek vereyim:

(Harun Yahya’nın “Materyalizm yıkıma uğramış, yok olmuştur” adlı makalesi): “80 yıl süren insan zekâsının gerçekleştirebileceği en ilginç ve hassas deneylerden sonra kesin ve bilimsel olarak ispatlanmış olan kuantum fiziğine karşı hiçbir karşıt görüş yoktur...

Koşulsuz olarak tek gerçek şeklinde kabul edilmiş Newton fiziğinin getirdiği en temel kavramı, mutlak madde kavramını ortadan kaldırmıştır. Eski fiziğin destekçileri, maddenin tek ve gerçek varlık olduğuna inanan materyalistler, kuantum fiziğinin getirdiği ‘maddesizlik’ gerçeği karşısında gerçek bir bocalama yaşamışlardır. Artık tüm fizik yasalarını metafizik içinde aramak zorundadırlar.”

Harun Yahya takma adını kullanan birden fazla yazarın ortak bir yöntemleri var: Bilim adamlarının görüşlerini özetlerken dürüst davranmıyorlar: onları eksik ifade ediyor, anlamlarını çarpıtıyor veya onlara, hiç söylemedikleri şeyleri söyletiyorlar. Böylece, okuyucuyu istediği kıvama getirdikten sonra, kendi görüşlerini bilimsellik sosuyla bulayıp sunuyorlar.

Bu çarpıtmayı yukarıdaki alıntıda kolayca görebilirsiniz: Daha 1905 yılından beri, yani Einstein E=mc2 denklemiyle kütlenin enerjiye dönüşebileceğini gösterdiğinden beri, bilim adamları maddenin mutlak olduğuna inanmıyorlar, madde ve enerji birbirine dönüşebiliyor. Keza, 1926 yılından beri, kuantum teorisiyle madde ile dalga arasındaki duvar da kalkmıştır. Yani, “maddenin tek ve gerçek varlık olduğuna inanan” kimse yok. Bu kadar kaba bir çarpıtma olur mu, bunlar hâlâ 19. yüzyılda mı yaşıyorlar?

Ayrıca, tüm bu modern yaklaşımlar, yine fizik bilimi içinde kalarak devam etmekte, deneyle doğrulandıktan sonra kabul edilmektedir.

O halde, “Artık tüm fizik yasalarını metafizik içinde aramak zorundadırlar,” ifadesi de ne oluyor? Bilim adamlarının cevabını tahmin edebilirsiniz: “Teşekkürler, ben metafizik almayayım!”

Aslında bunun tamamen tersi bir durum söz konusu: Eskiden metafizik konusu olan pek çok soru, günümüzde modern fiziğin ilgi alanına girmiş durumda.
Mesela, “Kütlenin kaynağı nedir?” sorusuna artık kuantum alanlar teorisi cevap verebiliyor: Kütlesi sıfır olan kuarklar ve gluonlardan yola çıkarak proton veya nötronun nasıl kütle kazandığını açıklayabilen teorimiz var.

* * *

Sonuçta, medyada ciddi bir kuantum bilgisi yok, her grup Schrödinger kedisi paradoksu gibi kulak çelen bazı kuantum kavramları kendi amaçları doğrultusunda kullanıyorlar. Kimisi kapitalizmi yüceltmeye, kimisi belli bir dinsel dünya görüşünü yaymaya çabalıyor.

Bütün bu çabaları bir yerde, “Canım, basın özgürlüğü var, bırak istediğini yazsın.” deyip geçebilirdik. Ama, bu grupların en tehlikeli işlevi şurada: Bunlar, bilinçli olarak, bilimin kitleler gözündeki itibarını düşürme çabası içindeler.

Pervasızca şunu ifade edebiliyorlar: “Ey insanlar! Bilimin sadece teknolojisini kullanın. Onun sizlere evren, dünya, toplum, siyaset vs. konusunda söylediklerine inanmayın! Her konuda nasıl düşünmeniz gerektiğini sizlere ‘biz’ söyleyeceğiz!”
Böylece, sahip oldukları gazete ve televizyonlarıyla, kendi görüşlerini insanların beynine her gün, tekrar tekrar çekiçle kazıyorlar. Sade bir vatandaş, her gün ve her gazetede bu yalanları gördükçe ne düşünür? Elbette, sonunda bunların doğru olduğuna inanacaktır.

Bilim adamlarının gerçekleri, böyle çikolata soslu formüllerle sunabilecek imkânları yok. Onların uyarılarını yalın bir dille ben şöyle ifade edeyim:

Eğer, kitleler rehavet içinde bunlara kapılırlarsa, bilim süzgecinden geçmemiş fikirlerin ve ideolojilerin peşinden giderlerse, gelecek kuşakların kölelikten başka kaderleri olmayacaktır.

PROF. DR. BEKİR KARAOĞLU
(BİLİM VE ÜTOPYA)
Dipnotlar:
1) Radikal, 20.6.2009
2) Habertürk, 3.8.2009
3) www.kuantumdusunce.com
4) www.asamble.org
5) 18.9.2007 tarihli gazetelerden
6) 2005 yılında İstanbul Rotary Kulübü’nde yapılan konuşmadan

Bilim ve Ütopya’nın eylül sayısında yer alan diğer makaleler:
Yrd. Doç. Dr. Hasan Aydın: Gerçek Sokrates: Ama hangisi?
Dr. Gönenç Kocabay: Tevfik Fikret ve sağlığı
Pınar Öz: Bilimin sırtında yükselen gelecek ve bilim kenti projeleri
Feyziye Özberk: Jülide Gülizar: “Çalışmaya doyamadım”
Mehmet Emir Yalvaç: Kök hücrelerinizi nasıl alırsınız?
Erkan Ildız: Sualtı arkeolojisi
Kemal Kırar: Nostalji
Dr. Ceyhun Balcı: Tüketicilikte farklı bir boyut: Tıpta teknoloji kullanımı
4 Eylül 2009

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar

deniz { 05 Eylül 2009 06:40:50 }
sayın bekir karaoğlu, deyim yerindeyse, sapla samanı gayet güzel ayırmış. gerçek bir bilim insanının, özlü bakışı, yalın aktarımı ile. hayranlık duydum.
Diğer Sayfalar: 1.

 

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git