|
|
AKP'nin Üstünlüğü!Kategori: Türkiye | 2 Yorum | Yazan: Tayfun Şahin | 16 Ağustos 2009 06:37:40 Akp isimli partinin 8.yıldönümü geçtiğimiz günlerde, Kudretli Genel Başkanları Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılımıyla kutlandı. Erdoğan her zaman ki yetersiz 'entelektüel' birikimiyle esip kükremeye ve benim hala anlayamadığım(!) garip, iç tutarlılığı olmayan, bol bol argo kullanarak konuşma geleneğine devam etti.
Lafı çok uzatmadan söylemeliyim ki; Akp Genel Başkanı'nın kullandığı üslubun 'kahve düzeyi'ni geçtiğini düşünmüyorum. Kasımpaşalılık gibi bir enteresanlığı benimsemiş görünen Akp Genel Başkanı 'Racon Kesme' huyundan da vazgeçmeyecek anlaşılan. İşin komik tarafı; kendisinin sevenleri de onun bu özelliklerine vurgun! Hatırlayacağınız üzere iktidarının ilk yıllarında gittigi yerlerden birinde 'Başbakanım yürüyüşüne hastayım!' diye bağırıyordu insanlar. Belki de bu yüzden Recep Tayyip Erdoğan her önüne gelene 'posta' koyuyor. Bu durumdan son olarak Devlet Bahçeli nasibini aldı. Erdoğan önce 'haddini bildirdi!' ardından da bir 'kariyer muhabbeti' attı ortaya. Bahçeli'yi savunmak gibi bir niyetim asla yok ancak şu kariyer meselesi enteresan! Günlerdir düşünüyorum ama işin içinden çıkamıyorum. Yani bir insanın her hangi bir şey söylemesi için 'Nasıl bir kariyer gerekli?' Ya da Akp Genel Başkanı'nın kariyeri ne? Benim gördüğüm kadarıyla Erdoğan'ın 'hesap soracak' kadar kariyeri hiç bir alanda yok! Ama bunlarla çok ilgilendiğini de düşünmüyorum Erdoğan'ın. Kendisini neredeyse her şeyin 'zirvesi' görecek kadar yüksek bir 'ego'ya sahip bir yöneticinin doğal tepkileri olarak görüyorum meseleyi. Akp Genel Başkanı'nın bilmediği şey yok! Neredeyse 'ev hanımları'na bile yol yordam öğretecek! Yağ lekesi nasıl çıkarılır, paslanmış çaydanlıklar nasıl parlatılır diye 'racon kesecek'. Erdoğan 'racon kesecek' de halkımız ondan 'vazgeçecek mi'? Aslına bakarsanız kısa vadede bu mümkün görünmüyor. Kuruluşundan itibaren 'Büyük Ortadoğu Projesi'nin ya da Ortadoğu'nun kontrol edilme projesinin bir ayağı olarak ABD ve AB tarafından 'sınırsızca' desteklenen ve kullanılan AKP'nin mevcut şartlarda bir süre daha gücünü muhafaza edeceği görülüyor. Bu desteğin en önemli 'iç' sebeplerinden bir tanesi 'örgütsüzlük'. Türkiye’de, sağ iktidarların ve Amerikancı darbelerin sonucunda, örgütlü her yapı yerle bir edildi. Geriye kala kala 'Hemşehri Dernekleri' ile 'Cami Yaptırma ve Yaşatma Dernekleri' kaldı. Memleketin 'En Büyük' Sendikasının üye sayısı Anadolu'da bir 'ilçe' nüfusunu geçmiyor. Sivil Toplum kuruluşları arasında rakamlar çok daha mütevazi. Zaten 'üç' kişi bir araya gelse 'polis' 300 kişiyle 'güvenlik önlemi' alma ve 'jop kullanma sanatı'nın inceliklerini gösterme konusunda her zaman göreve hazır. Ama 'türban'lılara ya da iktidar yandaşı olanlara eylem serbest. Öyle bir ülke ki Türkiye, 'Başbakanım açım' derseniz hemen biri ağzınızı kapatır, öbürü kolunuzu büker, bir diğeri kafanıza bastırır ve 'uzaklaştırılırsınız'. İşsizim demek, hele hele 'harçlara zam yapılmasın' demek en büyük suçtur. Edebsizliktir! Devlet, gücünü kafanızı patlatarak gösterir. Hal böyle olunca 'Kitle Yönetimi' bir o kadar kolaylaştı. Ekonomik olarak ezilen, yalnızlaşan, umutları yıkılan geniş kitleler 'dev projelerin' altında ezilebiliyorlar. Kitle İletişim Araçlarında yaşanan 'tekelleşme' sebebiyle neredeyse aynı merkezden yapılan 'yönlendirmelerle' 'beyin yıkama' operasyonları yapılıyor. Birey olarak var olamayan ya da problemleri aşamayan 'örgütsüz vatandaş' güçlünün yanında ya da civarında olarak varolma savaşı veriyor. Erdoğan sözde 'nizam verince aleme' onun yürüyüşüne hasta olanlar da kendilerini iyi hissediyorlar. Aynen tuttuğu takım gol atınca 'çıldırırcasına' bağıran işsiz kalearkası taraftarlarına dönüşüyor insanlar. Kişilik kayboluyor, bilinçaltı ön plana çıkıyor, duygular, düşünceler zincirleme olarak kitleyi hakim alıyor ve 'basit çözümler' 'mutlak gerçekmiş' gibi kitlede heyecan yaratıyor. Bu yüzden 'içerik' önemini kaybediyor ve sadece sunum ön plana çıkıyor. 'Analar ağlamasın!', 'Sorunu şimdi çözüyorum!' gibi cümleler 'içi boş' olsa da kitleleri etkileyebiliyor. Çünkü 'yalnızlaşmaktan korkan güçsüz birey', 'Herkes böyle düşünüyor!' baskısına göğüs germek yerine 'Herkes' olmayı daha 'konforlu' görüyor. Kitleleri yönetmek icin 'Hayaller' kullanılıyor örneğin. Adamın yiyecek ekmeği olmasa da 'Bölgesel Aktör Türkiye' gibi bir 'güçlü' ifade hoşuna gidiyor. İşin içine biraz da 'Allah Korkusu, İman, Din Kardeşliği' lafları girince kitleler tam olarak 'kıvama' getirilmiş oluyorlar. Bu gibi durumlarda Akp gibi partilerin üstünlüğü ortaya çıkıyor. Benim gibilere 'hoş görünmeyen' liderlik fark yaratıyor kitlelerde. Kalabalıklar 'düşünce adamı' değil 'eylem adamı' istiyorlar etraflarında. Kendi güçsüzlüklerini, saçma da olsa, 'iddiayla' ifade eden 'eylemci'yi 'düşünce adamına' yeğ tutuyorlar. Zalim olsa da 'zulme uğradığına' inandırılınca kitle, hayali düşmanlara karşı 'kahramanca savaşıldığı' yanılgısı egemen olunca toplumda, 'örgütlü güçler' her fırsatta hırpalanınca; Akp benzeri hareketler ve Erdoğan gibi liderler güçlerini devam ettirebiliyorlar. Ancak bütün bu karanlık tablonun tersine döndürülmesi de mümkün. Öncelikle ‘Eyleme Eylemle Karşılık’ verme, güç gösterme ve herşeyden öte ‘gündemi yönlendirme’ olmazsa olmazlarından mücadelenin. Kitleler kolay yönlendirilir dedik ama unutmamak gerekir ki; kitleler uygun söylem ve eylemlerle saf değiştirebilirler. Çok basit bir örnek olarak Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisinin seçim öncesindeki hamlelerini ele alalım. ‘Gündemi Oluşturma’ ve ‘Eylem Çeşitliligi’ Akp’nin ve Erdoğan’ın hareket sahasını daralttığı gibi ‘Savunma’ psikolojisi kitleler tarafından ‘suçluluk’ olarak yorumlandı. İstanbul’da CHP’nin elde ettiği başarı ve Ankara’da ki yükseliş AKP’nin nasıl yıkılacağının da yöntemini verdi bize. Şimdilerde Akp’nin ve yandaşlarının hakim olduğu ‘gündem yaratma’ erki, Akp’nin çözülmesinin de başlangıcı olacaktır. Başta Kürt Sorunu ya da Güneydoğu Sorunu olmak üzere muhalefetin başarısı ‘Yoğun Gündem Yaratma’ gücüne eşdeğer olacaktır. Bu sağlanabilirse Akp’nin ‘üstünlüğü’ kadrolarının yetersizliği bağlamında ‘güçsüzlüğe’ dönüşecektir.
YorumlarÜmit Gündüz
{ 17 Ağustos 2009 18:03:18 }
Sayın Tayfun Şahin ve anlamlı yorumuyla sayın
Fatih Can'a teşekkür ederim. Bu düşünceler kendi muhalafet tarzını geliştirecek ve AKP kadroları elbet halka hesap verecektir. fatih can
{ 17 Ağustos 2009 09:06:55 }
Yanlış Gündem, Yanlış Siyaset
Diğer Sayfalar: 1. Ülke gündeminin son günlerde uğraştığı konuları dikkate almamanızı tavsiye ediyorum.Geçen günkü yorumdada belirttiğim gibi eğer Güneydoğu sorunu hakkında çözüm kararı Abd tarafından verilmişse bizim Akp ve Dtp ikilisine sadece yazılı rolü oynamak düşer. Ki bu satırların yazarı çözüm denilen durumun Ortadoğu petrolünü Abd alsın diye güvenli bir bölge hazırlamak için bir hazırlık yapıldığını düşünüyor.Bu eylem yapılırken üniter devlet yapısı ve bağımsız ülke kavramlarının biraz daha kötüleşmesi gibi durumun ortaya çıkacağını düşünüyor. Eğer çözüm isteniyorsa yani Güneydoğu sorunu pozitif anlamda çözülmek isteniyorsa toprak reformu, koruculuk sisteminin kaldırılması ve bölgedeki oligarşik yapıya son verilmesi gerekir.Bunun yanısıra Akp ve Dtp gibi oy avcılığı yapmaya çalışan partilerinde bölgede yüksek seviyeli siyaset yapması lazım. Fakat bu dediklerimizin hiç biri Akp ve Dtp'nin işine gelmeyeceği için yapacakları sadece Abd'nin istediği çözüm olacaktır.Şu an için ülkede oturtulmak istenen yapı Kürt-İslam yapısıdır.Çünkü bu yapı Abd'nin Ortadoğu politikaları için son derece verimli olacaktır. Abd 11 Eylül sonrasında yaptığı politikalarla Müslüman Alemine, Türkiye gibi model bir ülke vererek radikal olmaktansa ılımlı olmanın daha iyi olacağı anlayışını vermiş ve Ortadoğu'yu daha iyi yönetmeye başlamıştır.Şu sıralardada Kuzey Irak'taki Kürt yapısına hami olacak ve petrolün sıcak denizlere güvenli bir biçimde ulaştırılması için koridor olacak bir ülke lazım.Bu ülkede tabiki Türkiye. Recep Tayyip Erdoğan konusuna gelirsek; ülkede iktidarda bulunan Akp bir kişi hareketi yada halk hareketi değildir. Akp, Türkiye'de 1980 sonrasında ülkede oluşan sağ ve dinsel tandanslı siyaset zincirinin son halkasıdır.Abd tarafından ısmarlanan 1980 darbesi ülkede sağ iktidarlara istediği gibi at koşturma fırsatı vermiş ve ülkedeki insan kitlelerini olabildiğince uyutma ve yönlendirme ortamını hazırlamıştır. Sırasıyla Turgut Özal, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel, Tansu Çiller,Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit.Ülkenin başbakanları bulundukları dönemlerde sürekli olarak ülkenin geleceği dışında her işle uğraşmışlardır. Ülkede bulunan aydın kesim ve üniversite susturulmuş tek tipte topçu ve popçu tayfası yetişirken, dinsel kesim ise Fettullah Gülen ve Abd-Cıa işbirliği sayesinde altın nesil yetiştirmiştir. Ve bugün bu altın nesil ve onların eşrafları ülkenin yönetimini elinde tutarken Abd istediklerini daha iyi yapabiliyor.Altın nesil ise ülkenin yönetiminde ve söğüşlenmesinde pay sahibi olduğu için bir zamanların Büyük Şeytanı Abd'ye tek laf söyletmiyor. Akp bir halk hareketi ve adam hareketi değildir.Akp Abd destekli bir kadro hareketidir.Düne kadar ülkedeki asker ve sağ siyasete prim veren Abd artık kendine başka bir ortak bulmuştur. Bu noktada bütün suç 1980 sonrası ortamı hazırlayan siyasetçiler(sağ siyasetçiler ve CHP) asker ve kendilerine Kemalist diyen ama Kemalizmle alakası olmayan sözde demokratlardadır. Bu noktadan sonra yapılması gerekenler ise yukarıda Tayfun Şahin'in bahsettiği gibi halktan gelen bir siyaset anlayışının yapılmasıdır. Şunu unutmamalıyızki aydın ve entellektüel dediğimiz kesim halkın bulunduğu seviyeyi bilmeli ve onların anladığı dilde ama kendi düşünce konumunuda kaybetmeden siyaset yapmalıdır.Şu anda sistem içersindeki bir partide yapılması gereken kadro hareketi ertelenerek Akp'ye prim ve zaman tanınmaktadır.Akp'nin karşısında durabilecek olan siyasi anlayış Chp'de yeşerecektir.Fakat şu anki kadronun bunu yapabilecek enerjisi ve gücü yoktur. Recep Tayyip Erdoğan ise Akp'nin sadece vitrinidir.Halk tarafından sevilen bir kişilik olduğu için Abd merkezli hazırlanan ve Akp kadrolarının sufle yaptığı rollleri sahnede okuyan aktör-oyuncudan başka bir şey değildir.Bu noktada aldanmamak gerekiyor. Eğer Recep Tayyip Erdoğan'ı kişi olarak ele alırsanız zaman kaybeder ve halkın dikkatini yanlış yönlere çekmiş olursunuz.Bu yüzden gündemi oluşturuken hedef alacağınız nokta yada tartışacağının konu Recep Tayyip Erdoğan değil Abd politikaları ve Fettullah Gülen cemaatinin yaptıkları olmalıdır.Akp'nin arkasında bulunan ve kanımca Abd merkezli olan bir grup varki; bu grup bütün politikaları ve Recep Tayyip Erdoğan ve çevresinin hareketlerini, konuşmalarını ve davranışlarını yönlendiriyor.Son günlerde yaptığımız tartışmalar ve konuşmalar bu grubub ortaya attığı malzemelerdir. Halbuki ekonomi ve işsiszlik dibe vurmuşken, yolsuzluk ayyuka çıkmışken, demokrasi istiyoruz diyen bir hükümetin dokunulmazlıkları ısrarla kaldırmadığı bir ortamda eğer hala Güneydoğu sorunu, Ergenekon ve laiklik tartışılyorsa burada bir problem vardır. O zaman birileri sadece sizin bu konuları konuşmanızı istiyordur.Gerçek gündemle siyaset yapmayan muhalif siyasetçiler bu konuyu otursun ve uzun uzun düşünsün....
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|