A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Af...

Kategori Kategori: Türkiye | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 16 Ağustos 2009 04:53:30

Eskiden "af edersiniz" "affınıza sığınıyorum" ya da "af dilerim", "özür dilerim" denirken yenilerde bunun yerini İngilizce'den çeviri "üzgünüm" ifadesi aldı. Yaptığınız birşeyden dolayı üzgün olmak başka, af dilemek başkadır. Karşınızdakine zarar veren birşey yapmaktan üzüntü duyabilir ama bunu yeniden yapabilirsiniz.

Oysa af dilemenin temelinde “kabahatli / suçlu olduğumu anladım, bir daha bunu yapmayacağım” sözü vardır. Bu söz içtenlikle söylendiğinde karşı taraf ta düşmanlığı, kırgınlığı sürdürmenin yararı olup olmayacağını değerlendirir, af eder, ya da etmez.

Toplumsal düzeyde yapılan yanlışların arkasında kurumlar olabilir ama sonunda zararı veren insanlardır, bireylerdir. O nedenle bir kurumun özür dilemesi, af dilemesi anlamsızdır, ancak simgesel bir anlam taşır.  Başbakan Rudd’ın yerli halktan geçmişte devlet eliyle yapılanlar yüzünden özür dilemesi güzel bir jesttti ama bundan öte bir anlamı yoktur.  Düşmanlıkların giderilmesi, yapılan hataların düzeltilmesi için bunun bireysel düzeye indirgenmesi gerekir.  Yerli çocukları ailelerinden koparıp beyazların yanına evlâtlık veren kamp yöneticisinin af dilemesi gerekir.  Her ne kadar bu yönetici “benim yaptığım, devlet politikasını uygulamaktı” da dese yaptığı işten gerçekten pişmanlık duyması, toplumsal barışın temelini atmaya yardımcı olabilir.

II. Dünya savaşı ertesinde galip güçler tarafından yürütülen Nüremberg yargılamalarında yargılanan Alman devleti değil, Nazi vahşetini uygulamaya koyan bireyler olmuştu.  Bu bireylerin büyük bir çoğunluğu da “ben emir kuluydum, verilen emri yerine getirdim” diyerek kendini savunmaya kalkışmış ama bunun savunmalarına yararı olmamıştır.  Elbette onbinlerce, yüzbinlerce insanın ölüme gönderilmesi emrini veren kişiyle gaz vanasını açan sıra askerinin sorumluluk düzeyleri farklıydı ama ikisinin de suçu bireyseldi.

Güney Afrika’da 42 yıl süreyle uygulanan “apartheid” rejiminin, yâni insanları ırklarına göre sınıflandırıp, beyazlar birinci sınıf, Asyalılar ikinci sınıf, Afrikalılar üçüncü sınıf vatandaş diyerek resmî bir ayırım politikası uygulamasının ardından 1990’da beyaz Başbakan F. W. De Klerk “apartheid”in kaldırıldığını ilân etmiş, yeni düzene geçiş sürecini başlamıştı.  F.W. de Klerk, Nelson Mandela ve Piskopos Desmond Tutu’nun önderliğinde 1995’te “Truth and Reconciliation Commission” (Gerçek ve Barışma Komisyonu) kurulmuş ve bunun amacı “Güney Afrikalıların ahlâken kabul edilebilr temelde geçmişleriyle yüzleşmeleri ve barışma hedefine doğru yol alınması” olarak belirlenmişti.  “Apartheid” mağdurlarından 15,000 kişi ifade vermiş ve 7,000 kişi af başvurusunda bulunmuştu.  Bunlardan 140’ı affedilmiş ve Komisyonun 1998 raporunda bir yandan “apartheid” düzenini kuran, yürüten, uygulayanlar suçlanırken, öte yandan karşı mücadeleyi veren ANC’nin cinayet ve işkence uygulamaları kınanmıştı.  Sağlıklı bir barışın kurulup sürdürülebilmesinin ancak gerçeklerin tüm çıplaklığıyla ortaya konması  ile olabileceği kanıtlandı.

“Ateş düştüğü yeri yakar”.  Bağışlamak, af etmek kurumun, devletin elinde değildir.  Bana, yakınıma, aileme zarar veren kişiyi af etmek devlete düşmez.  Müslümanlıkta da zaten kısas, yâni göze göz, dişe diş varsa da bir cinayet işlendiğinde ancak ölen kişinin yakını katili (diyet karşılığı da olsa) bağışlayabilir (Bakara suresi 178).  Müslümanlığını her fırsatta belirten Başbakandan bu güzel ilkeyi göz önüne almasını beklemek abes mi dersiniz?

Uzmanlar suçları ikiye ayırıyorlar.  Mağduru olan suçlar, mağduru olmayan suçlar.  

Yasalarda iki tür suç ta kapsanıyor.  Bir ülke uygarlaştıkça mağduru olmayan suçlar yasalardan kaldırılıyor.  Bunların belli başlıları zina, eşcinsellik, uyuşturucu kullanımı gibi yalnızca bireyi ilgilendirenler ve tabii ki fikir suçları.  

1600’de Avrupa’da Giordano Bruno’nun fikir suçu nedeniyle yakılmasından yüzyıllar sonra Türkiye’de fikir suçları yüzünden asılanlar, işkence görenler, zindanlara tıkılanlar olması Rönesans trenine halâ yetişemediğimizi acı bir biçimde gösteriyor.  Bugün de darbe yapan ve binlerce kişinin hayatını söndüren bir ressam bozması general halâ saygı görürken “yahu, bir darbe olsa ne iyi olur” diyen kişi bu fikri yüzünden kovuşturmaya uğruyor, içeri tıkılıyor.

Türkiye’de bir yandan PKK’lilere, öte yandan da “Ergenekon davası” sanıklarına af çıkarılıp sözde bir denge kurulmasından söz ediliyor.  Darbe yapmanın suç olması anlaşılabilir ama darbe olmasını istemek suç olamaz.  Aynı şekilde Türkiye’den kopup bağımsız bir Kürdistan kurulmasını istemek suç olmamalı, ama bundan hareketle 40,000 kişinin ölümüne yol açmak elbette suç olmalıdır.  Çünkü bunun mağdurları vardır.  Aynı şekilde devlet politikasının uygulanması sonucu mağdur olan Kürt yurttaşlar vardır.  Eğer gerçekten barış isteniyorsa bunun yolu gerçeklerin iki taraflı orataya konulması ve suçluların mağdurlardan af dilemelerinden geçer.  Ne devletin katilleri af etmeye hakkı vardır, ne de mağdur edilen masum Kürt yurttaşlardan devletin özür dilemesi bir şey ifade eder.  

Devlet soyut bir kavramdır.  Devlet politikasını uyguluyordum, ya da PKK politikasını uyguluyordum diyerek kimse kendini aklayamamalıdır, cinayetleri, işkenceleri haklı göstermeye çalışmamalıdır. Silâhlı PKK teröristlerini çarpışmada öldürmek başkadır, terör eylemleriyle masum yurttaşları öldürmek başkadır, masum Kürt köylüsüne acı çektirmek başkadır.  Bu politikaları uygulamaya koyan, Türk olsun, Kürt olsun, masum yurttaşları öldüren, acı çektiren kişiler ortaya çıkarılmalı, mağdurlarla yüzleştirilmelidir.  Ve ancak o mağdurlar o kişiyi af ederse bir barışma olmasından söz edilebilir.  Yoksa yaralar kanamaya devam eder.  Yaraları Türkiye’dekinden çok daha derin olan Güney Afrika halkı bunu yapabilmişse bizlerin de bunu yapabilecek olgunluğa erişebilmemiz gerekir.  

Toplu suç olamayacağı gibi toplu af ta yanlıştır.  Hele hele önce bir fikri suç olarak ilân etmek, sonra da af ediyorum demek kargaları bile güldürür.  Mağduru olan suçlar su yüzüne çıkarılmalı ve bu hiçbir tarafgirlik olmadan yapılmalıdır.

 

 

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







'Büyük Osmanlı Soygunu': 10 maddede Eric Adams davası…
İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü

TRUMPİST BİR DÜNYADA ERTESİ GÜN
Seküler Yahudiler rahatsız: "İsrail, İran olacak"
Avusturya seçimleri: Aşırı sağ sandıktan birinci çıktı.
Avustralya binlerce vatandaşına Lübnan'ı terk etmelerini tavsiye etti.
New York Belediye Başkanı Türkiye'den rüşvet mi aldı?

Türkiye işçiler için bir cehennem
İkinci Trump dönemi: Küresel ekonomi nasıl etkilenecek?
AB, çoğunluk sağlanamamasına rağmen Çinli elektrikli araçlara ek gümrük vergisini onayladı.
Türkiye'de ekonomi politikaları konkordato ve iflasları patlattı.
Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı

Türkiye'de Covid-19 salgını yaşam süresini azalttı.
Uzmanlar uyardı: "Uzun yaşayanlardan tavsiye almayın"
Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

Tokyo’dan Hasanlar’a, Kudüs’te bir mahkemeden bizim buralara…
“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI

Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.
Su üzerindeki iklim değişikliği baskısı Türkiye'yi su fakiri olmaya sürüklüyor.
Türkiye ve Yunanistan'daki kültürel miras alanlarının en az üçte biri yükselen deniz seviyesinin tehdidi altında.

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.
Antik Mısır'daki popüler masa oyununun şaşırtıcı kökenleri ortaya çıktı.
At binmenin kökenine dair ezber bozuldu.
Stephen Hawking'in ünlü paradoksu çözülmüş olabilir: Kara delikler aslında yok mu?

2023 yılında Türkye’de çocukların cinsel istismarı hakkında 40.000'den fazla dosya açıldı.
Çalışanların geliri son 20 yılda azaldı.
Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor

Madeleine Riffaud est partie
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER
JOYCE BLAU, 18 Mart 1932-24 Ekim 2024
HIZLANAN TARİH
DERTLİ-MİR-DÖNE

Nereden Geldi Nereye Gidiyor
Atamın Sözleri
Cumhuriyet 101 Yaşında
Kadın ve Erkek
MAZRUF

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git