|
|
MUHATAPKategori: Türkiye | 5 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 07 Ağustos 2009 13:23:58 "Bu ülkeyi evrensel demokrasi standartlarına yükseltecek adımları atın. Kürtlerin dilini, varlığını yok saymayın, onların insan olmaktan gelen temel haklarını güvence altına alın... Bir insanı, bir halkı küçümsemek, onları insandan saymamak insanı öldürmekten beterdir. Açılım için yapılacak olanlar bellidir. Kürtlerin insan olmaktan gelen haklarını tanımak. Gelişmiş ülkelerdeki temel hakları kabul etmek." Yaşar Kemal
Daha önceki bir yazımda şöyle demiştim: “T.C. devletinin 25 yıldır çözüm olarak öne sürüp devam ettirdiği politikanın, yâni Kürt sorununu askerî yollardan, silâhla, öldürerek, köy yakarak, köy boşaltarak, vatandaşlarını yerlerinden yurtlarından ederek, sindirerek, kimliklerini inkâr ederek çözmeye çalışmasının çıkar yol olmadığını görmemek için tümden kör olmak gerekir”. Politikasını, görüşlerini beğenelim, beğenmeyelim, Başbakan Erdoğan’ın “Kürt açılımı”. Yaşar Kemal’in özetlediği çözüm için bu yolda atılmış bir adımdır. Artık kan dökülmemesi için kiminle masaya oturulur, teröristlerle pazarlık yapılabilir mi soruları gündemde. Artık tek bir Türk veya Kürt insanının ölmemesi için çözüme katkısı olacak herkesle oturup konuşulur. Human Right Watch (İnsan Hakları Gözetimi) adlı örgüt bir yandan T.C. devletinin yasa dışı uygulamalarını sergileyip kınarken öte yandan şöyle diyor: “1992 ile 1995 arasında Öcalan yönetimindeki PKK, çoğu memur, öğretmen, siyasi rakipler, görevde olmayan polis ve askerler ve “devlet destekçisi” saydıkları kişilerden oluşan en az 768 kişiyi yargısız infaz etmiştir. Buna ek olarak korucu olduğuna inandıkları köylüleri katliama uğratmıştır. Bu yıllarda işlenen 25 katliamda 39’u kadın ve 76’sı çocuk olmak üzere 360 kişiyi öldürmüşlerdir. Bu cinayetler başıboş birimler veya komutanlar tarafından değil, PKK’nin resmî politikası olarak işlenmiştir... 1990’ların sonlarında PKK İsveçteki okul çocuklarını PKK’ye katılmak üzere Güneydoğu Anadolu’ya göndemiştir”. Bütün bunlar Abdullah Öcalan’ın liderliği altında yapılmıştır. Şimdi İmralı’dan 15 Ağustos’ta “yol haritası” çizeceğini açıklayan Öcalan’ın PKK’si 15 Ağustos 1984’te ne yapmıştı? 30 kişilik bir PKK grubu, eş zamanlı olarak Siirt’in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçelerini basarak karakol ve askerî garnizona el koymuş, cezaevlerini ele geçirip, tutukluları serbest bırakmış, cami hoparlöründen savaşın başladığını ilan etmişti. Bu baskınlarda er Süleyman Aydın ölmüş, 13 kişi yaralanmıştı. Artık kan dökülmemesi için teröristle konuşulur mu? Konuşulur ve konuşulmalıdır. Ama bu muhatap Abdullah Öcalan olabilir mi? Buyurun, siz karar verin, Abdullah Öcalan’dan –virgülünü değiştirmeden- alıntılar yaptım: “Bize en çok uyum sağlayanlar tam cahil olanlardır. Asıl zorlanmamız lise mezunlarında oluyor. Üniversite mezunlarında bu sorun daha da artıyor... Bize eğitilmiş değil, daha çok eğitilmemiş ve bizim kendi başımıza eğitebileceklerimizi tercih ediyoruz.” Mehmet Ali Birand’la görüşme – 1988. “Kürt toplumunun üçte biri hasta, üçte biri delirmiş, üçte biri tutsaktır.” A. Öcalan – İmralı. 25 Aralık 1995’te Tansu Çiller başbakan, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı. Türkiye’de faşist cunta dönemi kapanmış. Kardak kayalıkları nedeniyle Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginlik barışçıl olarak çözümlendikten sonra A. Öcalan 1996 yılında Yunan EKAT TV’sinde bir söyleşi yapmış ve Yunanistan’ı Türkiye ile savaşmadığı için şöyle eleştirmiş: “Biraz bizim vermekte olduğumuza benzer bir savaş verilirse Türkler bu işin altından kesinlikle çıkamaz. Bizim savaş Yunanistan tarafından yeterince değerlendirilemedi. Hem diplomatik siyasi açıdan, hem askeri açıdan değerlendirilemedi. Hem siyasi hem askeri açıdan biz Türkleri ağır bir yenilginin eşiğine kadar getirmiştik. Bu savaş gelişseydi ortak bir savaş olurdu, tarihin belki de en hayırlı sonuçları olan bir savaş olacaktı. Doğudan ve batıdan sıkışan faşist cuntanın çözülmesi demek belki de sonuçları en büyük olan bir zaferi birlikte paylaşacaktık. Türk cuntası yenilecekti eğer savaşabilseydiniz...” İlgilenenler bağlantılardan izleyebilirler: ve -Ben ülkemi severim. Annem de Türk'tü. -Biraz daha yüksek sesle konuşabilir misin? -Bir hizmet imkânım olursa yaparım. Onun dışında bana bir şey söylemeyin. Hizmet gerekirse yaparım. -Sorulara cevap verirsen, hizmet yapmış olursun. Yüzünü gözünü silelim eğer rahatsız oluyorsan. -Türkiye'ye dönünce hizmet edeceğim. Fırsat verirseniz, hizmet ederim. Bunları, halkın içinde konuşuyorum. Başka bir şey de konuşmam. Bir hizmet imkânım varsa, ben inanıyorum vardır, daha üst düzeydekilere de bildirirsek, ben hizmeti seve seve ederim. Ben hizmet edeceğim. Çok iyi edeceğim. -Şimdi bak kaydediyoruz, senin şeylerini. -Yayınlayın. İşkence etmediniz, benim içimden geliyor. Ama ben gerçekten söylüyorum. Türkiye'yi seviyorum. Ve Türk halkını da seviyorum. Onlar için iyi hizmet edeceğime inanıyorum. Fırsat verilirse yaparım. Evet, teröristle de görüşülür, kan dökülmesini önleyecekse görüşülmelidir de. Ama bir hareketin liderliğini üstlenip örgütünü sıkı bir disiplinle yöneten, eleştirenleri, ya da farklı görüşte olanları acımasızca “uygulama”ya sokan, sonra örgütünün başarısızlıklarını kendisine “en çok uyum sağlayan tam cahiller”e yükleyen, bir yandan Türkiye’ye karşı savaş kışkırtıcılığı yapıp, yakalanınca yukarıdaki sözleri söyleyen bir kişi muhatap alınmaz. Talihsizlik şudur ki halkı için böylesi aşağılayıcı sözleri söyleyen, işkenceden geçiren, öldüren bir kişiyi birçok Kürt halâ “önderlik” diye yüceltmekte, ağzının içine bakmaktadır. Bırakın “bebek katili”, “bölücübaşı” sözlerini, böyle bir kişiyle anlaşmaya varılamaz, varılabilecek bir anlaşmaya uyacağına güvenilemez. Kürtler büyük bir ağırlıkla DTP milletvekillerini meclise yollamış, 100 kadar yerde belediye seçimlerini DTP kazanmıştır. Demokratik yolla bir çözüm gelecekse bu, demokratik olarak seçilmiş insanlarla olur, yanar döner megalomanlarla değil.
Yorumlareflatun acaroglu
{ 28 Ağustos 2009 05:20:02 }
Hafizasi zayif, cabuk unutan ve muhakeme yetenegi hastalikli toplumuz icin Gundogdu, muhattabin dokumunu oldukca acik ve net yapmis.
Soylenecek soz neredeyse birakmamis, tesekurler. deniz
{ 10 Ağustos 2009 00:13:36 }
hatirlatmak isterim. bu harita eksik. grekistan ve kurditan'in bir kisminin da ermenistan olmasi gerekiyor.
turkleri topluca orta asya'ya mi chenneme mi gonderiyorlar. her iki durumda da yer bulmalari zor olacak. heryer dolu! Gündoğdu
{ 09 Ağustos 2009 12:54:20 }
Harita, Türklerin Türkiye'ye "yalnızca" bin yıl önce geldiklerini ve bu toprakların asıl sahiplerinin Grekler ve Kürtler olduğunu ciddi ciddi öne süren Grek ve Kürt milliyetçilerinin yaydıkları bir harita. Bu hesapça Kuzey ve Güney Amerika'nın, Avustralya'nın tümüyle, bu kıtaların "yerlileri"ne terk edilmesi de gerekiyor tabii.
mustafa alagöz
{ 07 Ağustos 2009 15:25:54 }
Hitler Polonya'ya saldırıya gerekçe olarak sınırda
Alman askarlerini öldürdüklerini ileri sürmüştü. İşin aslı farlıydı. Polonyalı askerler öldürülmüş ve üzerlerine Alman üniformalar geçirilmişti. Dostoyesviski'nin bir sözü var; "bir insana kötülük yapar sonra ondan nefret ederiz" Allah aşkına bu harita da neyin nesi? Sule Sencer Toreci
{ 07 Ağustos 2009 14:59:28 }
Sevgili Gundogdu, senin sesini duymak da cok guzeldi. Eger yolum Sydney''den gecerse mutlak sizin evden de gecer. Ama simdilik bilemiyorum. Umarım sizin yolunuz Tasmania''dan gecer. Sizleri agırlamaktan cok mutlu oluruz. Sevgiyle
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|