A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri Ekitap Radyo

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Acının Katlanarak Arttığı Yıllar

Kategori Kategori: Berlin Günceleri | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gültekin Emre | 17 Temmuz 2009 10:00:45

Kemal Özer'in ölümü çok dokundu bana. Parantez'de onun günlüklerini yayımlamıştım ve haberleşmiştik bir ara. Şimdi tarih olan birkaç mektubu var bende. Sonra yazışmamız nedensiz kesildi ve bu uzadı da uzadı. Onun Temmuz İçin Yaralı Semah (2008) kitabındaki şiirleri üzerine yazmıştım içim acıya acıya, Sivas'ta yanıp kavurula kavrula.

Berlin Günceleri  29 Haziran  –  5 Temmuz 2009
 
29 Haziran, Pazartesi
 
Zweig’in Günlükler’ini yeniden elime aldım. İntiharına doğru gidişini gözlemlemek olası bu çağımızın en dikkate değer yazarının günlüklerinde. 2. defterde yer alan “1915’te, Savaş Sırasında Tutulan Günlük” başlığı altında yayımlanan “10 Haziran” notu şöyle: “Günün yarısında uzanıp düş kuruyorum, belki beni tembelleştiren de bu tembelliktir, hem de böyle bir zamanda...”
 
15 Haziran’da da şunları yazıyor: “Ve yalnız kalmalı, çalışmalı. Belki kadınlarla oyalanmak olabilir. Ama ‘ilişki’ yok. Yalnızlık, yalnızlık! Bunu öğrenmeliyim. Zamanının geldiğini hissediyorum.”
 
 12 Temmuz’da yazdıkları beni de doğrudan ilgilendiriyor: “Çoktandır, her şeyin dışında olma duygusu acı veriyor bana; köy köy, kent kent belleğimizde hem yaşayan, hem de yaşamayan ülkenin bizim için bir addan ibaret olduğu duygusunun altında eziliyorum.”
 
 2. Dünya Savaşı Günlüğü bölümünde yer alan şu nota ne demeli peki? “Hiçbir şey yok! Biraz Cicero üzerinde çalıştım,. Ama çalışmak için gerçek bir arzu duymuyorum, çünkü bu çalışmamın nerede yayımlanabileceğini bilmiyorum; oysa şu anda ben dünyanın en ünlü yazarlarından biriyim.”
 
Çalışmak için “huzur” bulamamaktan yakınıp durur günlüğü boyunca.
 
 
30 Haziran, Salı
 
Füruzan’ın Parasız Yatılı  kitabında yer alan “Minip Bey’in Günlüğü” enfes bir öykü. Aklıma günlüklerden oluşan öyküler seçkisi hazırlamak geçti hemen bu öyküyü okur okumaz.
 
Muzaffer Buyrukçu’dan başlamalı  “20 Kânunsani”’de Muş’ta “Kış şiddetlendi” cümlesiyle başlayan günlük, 25 Nisan’da “Güneşli bir hava. Ama neye yarar?” sorusuyla biten, küçük bir memurun dünyasını elen bir öykü-günlük. “Nisan 1988”de yazılan bu öyküde soğuklar, hastalıklar, hava durumu ve hayatından bezmiş, sıkılan bir adam var. Su sıralar ben de tepeden tırnağa havayla ilgiliyim; bir yağan bir açan, bir soğuyan bir kapanan, nem oranı artan ve bir türlü serinleyemeyen havayla...
 
Betül Tarıman’ın Ağır Tören’de (YKY 2009)toplanan şiirlerini şu dizelerle bitiyor:
 
“dergi kapaklarından gemiler yaptım
asansörlerden korktum hep
olmadı bakışlarımın sevgili rengi
ölmeye yatmak istedim dün öğlen
ölüm ki siyah bir kadındır
siyah bir kadın siyah bir kadını ancak
sözle toplar kendinden”
                                    (Mahan)
 
 
1 Temmuz, Çarşamba
 
Kemal Özer’in ölümü çok dokundu bana. Parantez’de onun günlüklerini yayımlamıştım ve haberleşmiştik bir ara. Şimdi tarih olan birkaç mektubu var bende. Sonra yazışmamız nedensiz kesildi ve bu uzadı da uzadı. Onun Temmuz İçin Yaralı Semah (2008) kitabındaki şiirleri üzerine yazmıştım içim acıya acıya, Sivas’ta yanıp kavurula kavrula. Sivas katliamı üzerine en demlenmiş, en içe işleyen şiirleri içeriyor bu yangından kurtulmuş kitap.
 
Kitabın girişinde yer alan şiiri bir kez daha okuyorum gözlerime dolan yaşlarla:
 
“Dilini düğümleyen sessizlikti bunca yıl
söyleyecek olduğun sözü çünkü
damarlarında taşımalıydın ey ozan,
ve daha sen uyanmadan sona ermeliydi gece
iki dize daha eline kalemi almadan
kaldırmalıydı uykudan seni
 
Ancak o zaman bakabilirdin yüzüne
Bir yangından payına düşen o derisi
İsle kararmış, o benzi küle kesmiş sabahın,
he ağzı sussa bile ancak o zaman
göze alabilirdin konuşmayı, belli belirsiz
bir ürperti kalsa bile alevlerden geriye
 
Çözüldü işte düğüm, söz hazır dile gelmeye”
 
Artık onun sözü hazır olmayacak hiç “dile gelmeye”
 
 
2 Temmuz, Perşembe
 
Aşkın soluğu da yetmez bazen hayatı uzun boylu kuşatmaya, günleri yangın yerine çevirmeye. Bitince bitiyor söz de, sevgi de. “Akşım”, “sevgilim”, “canım” sözcükleri de inancını ve güvenini yitirmiş sevgilinin gönlünü yeniden kazanmaya yardımcı olmuyor kimi zaman. Ve uzun sürecek bir ilişki zamanından önce bitiveriyor bir yanlışlığa kurban olup. Uzun sürme üzerine kurulan düşlerden biri daha çatırdayıp yıkılıveriyor eski bir evin çatısı gibi. Acı dayanılmaz olunca da şiirden çare aranıyor. Ne var ki, şiir kimseyi teselli edemez ama âşığın duygularına tercüman olabilir sevgili anlasın diye. Çoğu zaman da karşı taraf sessizliğe bürünür böyle durumlarda ve ne e mail, ne de telefonla âşığın içine su serpilir. Âşığın kendini yanlış anlattığı durumlarda boynu bükülüverir şiirin. Yazık olur gül gibi bir aşka. Bu durumun şiiri de yazılır ve âşık bundan kârlı çıkmaz ama şiir kazanabilir iyi, sağlam dizeler, imgeler.
“Bu o değil, ben onu ölürüm
Yolunu şaşırmış bir kelebek değil hayat”
 
Sivas Katliamı’nın 16. yılı. Acının katlanarak arttığı yıllar.
Bu ara derinden vurdu hayat beni.
 
Karne toplantısında hep Sivas’ı yaşadım ve okuldaki hangi öğretmenle acımı paylaşabilirdim ki?
 
 
3 Temmuz, Cuma
 
Öğrencileri kanal boyundan Berlin’in en çarpıcı bölgelerine götürdük üç öğretmen.
 
Öğrencileri ne Berlin’in geçmişi, tarihi, ne de bugünü ilgilendiriyordu. Sigara içme derdindeydiler hep, bir de ilk fırsatta kaçmanın yolunu bulmak için kafa patlatıp durdular.
 
Oysa Duvar’ın yıkılmasından sonra olağanüstü binaları yapılmış, müzeler, kütüphaneler onarılmıştı.
 
Kanaldan kent turu yapan tekneler geçiyordu tarihi köprülerin altından ve onca önemli binanın arasından. Öğrencilerin umurunda bile değildi kentteki değişiklikler ya da kente gelen turistlerin merakı.
 
Nasıl bir gençlik yetişiyor gözümüzün önünde, düşününce ve görünce bunu, içime korku doluyor.
 
“çektiği hayat çilesinden çocukluğun keskin virajlarında
 yıkılır ruhu çektiği hayat çilesinden” (Betül Tarıman) Yıkılırsa elbette.
 
Ressam arkadaşım Abuzer Güler’le İstanbul – Off – Spaces sergisine gittik. Sergiye 5533, Apartman Projesi, Artık Mekân, Atılkunst, Daralan, Hafriyat-Karaköy, Kurye, Masa Projesi, Nomad Upgrade! İstanbul, Oda Projesi, Xurban _ Collektive grup ve projeleri katılmış. Özgün çalışmalara yönelinmiş ama tipik olmaya çalışmanın ötesinde özgünlük yoktu sergide. Hele Atatürk’ü namaz kılarken göstermek bir tabuyu yıkmak adına yapılan bir diklenme ise, tümüyle saygısızca bir yaklaşımdı bence.
 
Batılıların yol gösterici dinsel tavırları aslında bize hep yerimizi hatırlatmıştır ama bunu gençler anlayamaz. Onlar, Berlin’de sergi açma heyecanıyla dehşet kesilirler ve Batılının eline geçen kozları bir bir veriverirler. Dinsel konularda da böyle olagelmiştir bu hep.
 
“İstanbul’da sayıları giderek artan  ve önem kazanmaya başlayan, ticari olmayan bağımsız proje ve sanat mekânlarına dikkat çekmeyi” amaçlayan bu serginin bir başka amacı da: “İstanbul’daki projeler ve çalışanları ile diyaloğa girmek ve Berlin’de, kendilerini ifade edebilecekleri bir platform” oluşturmalarına katkı sağlamakmış.
 
Göreceğiz sağlayacakları katkıyı.
 
 
4 Temmuz, Cumartesi
 
Ressam Akbar Behkalam’ın aldığı 700 yıllık şatoyu görmeye gittim Nur Özalp’la birlikte. Hamburg yolu üzerinde ve Berlin’e bir saat uzaklıktaki Herzsprung’taki birkaç bin dönümlük yemyeşil bir arazinin ortasındaki heybetli binayı görünce küçük dilimi yutacaktım neredeyse.
 
Yüksek tavanlı, 20’den fazla odalı binayı tepeden tırnağa gezdik ilkin. İçerde inşaat sürüyordu ama burada kaç kuşak burjuvanın yaşadığını düşünmemize engel değildi bu. Beş yüz yıllık, yıldırımın bile yerinden oynatamadığı ağacın da yer aldığı bahçe tam bir doğal park görünümündeydi. Önünden nehir geçiyordu ve mayolarımızı almadığımıza hayıflandık. Keçiler yeni dikilen meyve ağacı fidelerine iştahla saldırıp duruyorlardı tel örgülere aldırmadan.
 
Öğlen yemeğimizi nehrin kenarındaki söğüdün altında yedik. Sonra Akbar’ın yeni resimleri üzerine konuştuk. Ağustosta burada bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencileri bir araya gelecek ve iki hafta özgürce çalışacaklar, üretecekler, hocalarıyla ilgili anılarını tazeleyecekler.
 
Ortaçağ filmlerinden birinde rol alıyormuşum gibi bir duygu yalayıp geçti yüreğimi. Buraya istediğim zaman gelebileceğim ve çalışabileceğim. Frezdorf köyünü gezdik sonra.
 
 
5 Temmuz, Pazar
 
Betül Tarıman’ın yeni şiir kitabı Ağır Tören’le (YKY, 2009) ilgili yazıyı bitirdim tüm gün çalışarak. yazıya kısa bir ara verip kanal boyunda yürüdüm. Ayvalık’ı, ve henüz göremediğim toplu şiirlerimi düşündüm yazdığım yazının etkisinden uzaklaşmak için.
 
Evde yalnızım ya, uzun süreli yalnızlık da çekilir şey değil doğrusu. Kısa sürelisi besleyici olabiliyor da, uzun sürelisi sağlığa, sinirlere zararlı oluyor.
 
Ses arıyorum evde, bahçedeki kuşlar hayatın dışarıda sürdüğünü anımsatıyor. Bir yerlere, birilerine takılmamak için evden çıkmadan çalışmaya çalışıyorum. Böylece Ayvalık’ta Sokaklar Günlüğü’ne daha geniş zaman ayırabileceğim. Bir de yeni şiirlerime. Elbette asıl hedefim Berlin Berlin’e derinliğine dalabilmek.

Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: Henüz oy verilmedi / 0 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış




Kahramanmaraş’ta Polis Tatbikatı ve Toplumsal Çatışmanın Anatomisi
Coca-Cola’nın “Pair Bottle” Deneyi Kapitalizmin İnsan İlişkilerine Müdahalesi
Türkiye’de Bahis Depremi, Peki Diğer Spor Dalları Gerçekten Güvende mi?
Ayakkabılar yapılmaz, yetiştirilir
Yazarlarımızdan Prof. Dr. Şehmus Güzel yaşamını yitirdi.

Avustralya'dan Bondi Plajı saldırısı sonrası silah yasalarını sertleştirme hamlesi
Trump 2.0'ın Gölgesinde Diplomasi
Sadece İsimde Ateşkes: Gazze'nin Uzun Süren Araf Dönemi
Çin Japonya'yı Test Ediyor ve Amerikan Kararlılığının Sınırları…
Emeklilerin Büyük Yürüyüşü Başlıyor: 17 Milyon Kişi Artık Sessiz Değil!

Türkiye’de konkordato alarmı: 2025’te başvurular tarihi zirveye gidiyor
Dijital Yuan Etki Aracı Olarak: Güneydoğu Asya'nın Para Egemenliği ve Stratejik Özerkliği
ABD-Avustralya Kritik Mineraller Anlaşması Pasifik Tedarik Zincirlerinin Geleceğini Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?
Kalkınma Hakkında Yanlış Bildiğiniz Şaşırtıcı Gerçek
Avustralya - Çin İlişkileri: Avustralya'da Kavga

"En ciddiyetsiz nesil": Z kuşağı neden kasten gülünç olmayı seçiyor?
Güney Karolina'nın Unutulmuş Osmanlıları: Sumter Türklerinin Şaşırtıcı Gerçeği
Köpek ve insanların bazı duyguları aynı genetik kökene sahip
Motokuryelerin Sessiz Çığlığı: Sokağın Gölgesinden Yükselen Sınıf Mücadelesi
Gençlerden sonra emekliler de yurtdışına gidiyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Kahvehaneler: Bir Sosyo-Politik Etki
Osman Hamdi Bey’i bilmeyen varsa bile herhalde Kaplumbağa Terbiyecisi’ni bilmeyen yoktur ya “Mihrap” tablosu...
JAK İHMALYAN'DAN: “RESİM ANLAYIŞIM”
Jak İhmalyan sergisi İstanbul'da
MADELEİNE RİFFAUD, 1924-2024

Einstein'ın hayran kaldığı filozof: Spinoza'nın aklınızı başınızdan alacak radikal fikri
Adalet Kavramına Filozofların Gözünden Bir Yolculuk
KE.KE.ME. (KKM)
Yapay Zeka Felsefesi
Tutunarak kalmak mı? Bulanmadan donmadan akmak mı?

Yeryüzünü fırına çeviren atmosfer olayı: Isı kubbesi
Dünyanın hareket halindeki en eski buzdağlarından biri yaban hayatı cenneti ile çarpışabilir
Yarasaların azalmasıyla bebek ölümlerinin ilişkili olduğu ortaya çıktı.
AB İklim İzleme Servisi: 2024 yazı kaydedilen en sıcak yaz oldu.
Akdeniz'deki yaşam yok oluşun eşiğine gelmiş.

Avustralyalı teorik fizikçiler: 'Paradoks olmadan zaman yolculuğu yapmak mümkün'
Axiom Raporu: Siber Güvenlik ve Çin-ABD İlişkilerine Etkisi
WhoFi: Wi-Fi sinyaliyle kimlik tespiti dönemi başlıyor.
500 yıllık Da Vinci çizimi sessiz drone teknolojisine ilham verdi.
Çin, HDMI ve DisplayPort alternatifini piyasaya sürdü.

Bilim insanları beynin beş farklı yaşam evresinden geçtiğini açıkladı: Kritik dönüm noktaları 9, 32, 66 ve 83 yaş…
Amerika kıtasında 'olmaması gereken' yeni bir insan türü keşfedildi: Checua nedir? Türkler ile bağlantıları var mı?
NASA'nın en kuvvetli teleskobu, evrendeki beklenmedik gelişmeyi ortaya koydu.
İncil'de sözü edilen mistik ağaç 1000 yıllık tohumla yeniden yetiştirildi.
Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı.

Türkiye’de üniversite mezunlarının geliri Avrupa’nın en düşük seviyesinde…
Gerçek işsizlik yüzde 29,6!
Türkiye’de tek kişilik
UNICEF raporunda Türkiye'deki çocuklar son sıralarda
AP'den Türkiye'ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

AVM’ler, Kapitalizm ve Emekçinin Kuşatılması Tüketim Toplumunun Görünmez Hapishanesi
Coğrafya Değil, Kapitalist Sömürü Kaderi Belirler
Tekno-Kapitalizmin Çöküş Aynası Tesla Neden “En Sonda”
Hanuka, Devrim ve Makabiler
Roş Aşanada Şofarın Çığlığı ve Hakikatın Sentezinde Marx ve Hegel

Büyük Konuşmak
HUKUK KARGAŞASI
HAİN Mİ ARARSINIZ
KANAS
Kayyum

Paranın, Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan 5000 Yıllık Hikayesi
Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git