Çin'de ortaya çıkarılan bir ticari casusluk olayı, Avustralya ile ilişkileri germekle kalmadı: Birçok Çinli şirketin üst düzey yöneticisi de göz altına alındı. Devlet Başkanı Hu Jintao operasyonu bizzat yönetiyor. Büyüyen Çin ekonomisinin hızla artan çelik ihtiyacı diğer hammaddeler gibi ithalat yoluyla karşılanabiliyor.
Her yıl dünyanın en büyük üç maden işletmesi Çin’in çelik üreticileriyle demir cevheri için fiyat pazarlığı yapıyor.
Çin şirketlerinin yüksek fiyat indirimi talep etmesi yüzünden maden işletmeleriyle Çinli ortakları arasındaki pazarlık çoğu zaman anlaşmazlıkla sonuçlanıyor. Geçen haftaki pazarlık turunda da böyle olmuş ve hemen ardından dört Avustralyalı maden işletmesi temsilcisi Şanghay’da tutuklanmıştı. Avustralyalı işadamlarının Çin’in devlet sırlarını çalmakla suçlanması nedeniyle patlak veren skandal her geçen gün biraz daha büyüyor.
Casusluk mu, misilleme mi? Avustralya ve İngiliz şirketlerinin ortağı olduğu Rio Tinto madencilik işletmelerinin dört yöneticisinin tutuklanma nedeniyle ilgili spekülasyonlar bitmek bilmiyor. Çin hükümet sözcüsü Qing Gang uluslararası basına yaptığı açıklamada Avustralyalı işadamlarına çok ağır ithamda bulundu:
“Bu şahıslar, yabancı devletler hesabına casusluk yaptıklarına dair yeterli delil toplandığı için tutuklandı. Çin’in devlet sırlarını çaldılar. Çin’in ekonomik çıkarları ve ekonomik güvenliği tehlikedeydi.”
Çin’de devlet sırrıyla ne kastediliyor? Pekin’de şirket danışmanlığı yapan Arthur Kroeber, bir kamu tröstünün bilgilerini dışarıya aktarmanın Çin hukukuna göre suç sayıldığını ve devlet sırlarının çalınmasıyla aynı kefeye konduğunu söylüyor. Rio Tinto’nun Şanghay temsilcisi Stern, Hu ile üç mesai arkadaşı fiyat pazarlığıyla ilgili bilgileri, rüşvet verdikleri Çinli ticari ortaklarının yardımıyla ele geçirmekle ve maliyet hesaplarından kâr marjına kadar bütün ayrıntıları öğrenip fiyat pazarlığında haksız avantaj elde etmekle suçlanıyor.
Pekin Üniversitesi’nin iktisat profesörlerinden Hu Xingdou sanayi casusluğuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Çin Halk Cumhuriyeti ticari sırlarının bilincinde değildi ve uygun yasaları da yoktu. Son yıllarda dünyanın en büyük çelik üreticisi konumuna geldiği için hammadde ihtiyacı hızla artıyor. Demir cevherini Avustralya’dan ithal etmek zorundayız. Fiyat pazarlığında en büyük ithalatçı Çin’in söz sahibi edilmemesi normal değil. İçimizde sanayi casusları var. Pazarlık kozlarınızı açarken en büyük sırları ifşa ettiğinizi fark edemiyorsunuz.”
Adli makamlar soruşturma kapsamını genişlettikçe skandal büyüyor ve olayda Çin’in en büyük çelik üreticisi Baogang’ın da adı geçiyor. Bazı Çin şirketlerinin satın alma müdürleri de göz altında. Olayın üzerine gidilmesi için bizzat Devlet Başkanı Hu Jintao’nun direktif verdiği tahmin ediliyor. Avustralya hükümeti olayın bir an önce açıklığa kavuşturulması için Pekin’i sıkıştırıyor. Ekonomi muhabirleri, Çin’in alüminyum devi Chinalco’nun Rio Tinto’daki hissesini bir kat arttırma girişiminin başarısızlığa uğramasının da skandalda rol oynayabileceğini belirtiyorlar. Casusluk skandalı gerçekten bir misilleme olmasın?
“Tutuklamaların, Chinalco’nun başarısız Rio Tinto’daki payını büyütme girişimiyle ilişkilendirilebileceğini sanmıyorum. Bu başarısızlık, yabancı hükümetlerin Çin şirketleriyle ilişkilerde aşırı dikkatli davranmasının bir sonucuydu. Chinalco’nun istediğini elde edemeyeceği başından belliydi. Bu bakımdan Çin’in intikam alması için hiçbir neden yoktu.”
Profesör Hu Xingdou, Rio Tinto skandalının aslında, sadece yetmişinin randımanlı çalıştığı binin üzerindeki yerli çelik işletmesine gözdağı verme amacını taşıdığını, çünkü bu işletmelerin Rio Tinto ile yapılan fiyat pazarlığında ortak bir çizgi izlemediklerini söylüyor:
“Bana kalırsa bir emsal yaratılmak istendi. Çin’in dünya hammadde piyasasındaki zayıf konumundan sorumlu tutulabilecek günah keçileri arandı. Hükümet bunda kararlı. İlk piyango Rio Tinto’ya isabet etti. Tabii spekülasyona açık bir konu. Ama Rio Tinto bence rastlantıdan ibaret.”