A Yorum
  Acilis Sayfasi Yap Sik Kullanilanlara Ekle  

   
A yorum Kurum
iletisim
login
yayin ilkeleri...



yazi dizileri

Yazı karekteri : (+) Büyük | (-) Küçük

Düşün Düşün (1)

Kategori Kategori: Düşün Düşün | Yorumlar 0 Yorum | Yazar Yazan: Gündoğdu Gencer | 23 Mayıs 2009 15:28:25

Bir önceki yazımda sizlere eğitim psikolojisi uzmanı İngiliz akademisyen Robert H. Thouless adlı bir yazarın "Straight and Crooked Thinking" (Düzgün ve Çarpık Düşünme) adlı kitabından elimden geldiğince alıntı ve özetler vererek düşünme üzerine birşeyler yazacağımı söylemiştim.

Arada benim katkılarım, yorumlarım, görüşlerim yer alsa da bu dizideki yazıların kaynağı bu kitaptır. İlk bölüm “Dilin değişik kullanımları”ndan söz ediyor. 
 
“İnsan konuşan bir hayvandır” derler.  “Karşısında konuşacağı kimse yoksa kendi kendine konuşur; buna da ‘düşünme’ diyoruz”.  Demek ki düşünürken de kelimeleri/sözcükleri kullanıyoruz.  Kelime haznemiz ne denli genişse, nüanslara (ufak farklılıklara) ne denli yer veriyorsa düşüncelerimiz o denli geniş kapsamlı, ayrıntılı ve doğru olacaktır.  İletişim ve düşünme birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır.  Çarpık düşünme çarpık iletişime ya da iletişim bozukluğuna veya iletişimsizliğe yol açarsa, çarpık iletişim de çarpık düşünceyi besler, çünkü her ikisi de dile dayalı etkinliklerdir.  Dilin ne için, ne amaçla kullanıldığını bilmek gerek düşüncemizi, gerekse iletişimimizi etkiler. 
 
Dilin kullanılma amaçlarını şöyle sıralayabiliriz:
  1. Bir gerçek hakkında bilgi vermek için, örneğin “kangurular Avustralya’da bulunur” gibi,
  2. Bir gerçek hakkında bilgi edinmek üzere soru sormak için, örneğin “Yeni Gine’de de kanguru var mı?” gibi,
  3. Duygusal bir tavrı ifade etmek için, örneğin “örümcekler iğrenç hayvanlardır” gibi,
  4. Bir sözcüğün ne anlama geldiğini ya da nasıl kullanıldığını belirtmek için, örneğin “memeliler yavrularını emziren hayvanlardır” gibi
  5. Bir sözcüğün ne anlama geldiğini ya da nasıl kullanıldığını sormak için, örneğin “takıyye ne anlama gelir?” gibi,
  6. Birisinin birşey yapmasını istemek için, örneğin “lütfen bir kilo sucuk verir misiniz?” gibi.
 
Bunun dışında dilin daha başka çeşitli kullanımları da vardır elbette; şiir yazmak, espri yapmak, tartışmada bulunmak, bir tartışmayı çözümlemek, selâmlaşmak ve daha akla gelebilecek birçok amaç için dil bir araçtır.  Çarpık düşünceye ya da çarpık iletişime yol açan sorunlardan birisi dilin bu değişik kullanımlarının birbirine karıştırılmasıdır.  Yukarıdaki birinci ve üçüncü dil kullanımları birçok kez karıştırılır. 
 
“Avustralya’da korkunç örümcekler vardır” gibi.  Avustralya ‘da örümceklerin olması bir gerçektir ama bunları “korkunç” diye nitelemek duygusal bir tavırdır.  “Fino” adındaki bir köpeğe “köpek” demek birinci kategoride ise aynı köpeğe “it” demek duygusal bir tavır gösterir.  Buradaki “it” sözcüğü köpeğin bir niteliğini değil, bunu söyleyen kişinin o köpek hakkındaki duygularını ifade eder.  Bir Yahudi’ye “Musevi” demek onun dinine vurgu yapmak olsa da aşağılayıcı değildir, ama “çıfıt” derseniz bu sizin o gruptan olan insanlara karşı tavrınızı gösterir.  Avustralya’da “wog” sözcüğü biz göçmenlerin çok duyduğu aşağılayıcı bir sözcüktür.  Bu tür sözcükler kullanılarak yapılan iletişim ya da onun ardında yatan düşünce çarpık olmaya mahkûmdur. 
 
Türkçede “k” harfi “ke” olarak okunur.  PKK’yi özellikle Pekaka diye okumak yanlış olmaktan öte aşağılayıcı bir tavır sergiler ve iletişimi daha başlamadan zehirler. 
Sözcüklerin gerçek ve nötr kullanımı ile duygusal kullanımlarının ayırdına vardığımızda bu örnekleri çoğaltabiliriz.  Duygusal tavır sergileyen sözcüklerin kullanımı en çok ta din, politika ve ahlâk alanlarında yaygındır.  Ve bu yüzdendir ki bu alanlardaki tartışmalar çok kez kısır çekişmelerden öteye geçmez ve bir sonuca varmaz, olsa olsa silâhla, yumrukla ya da hakaretlerle sonuçlanır.  “Kararlı” ve “inatçı” sözcükleri aslında anlam olarak pek farklı olmasa da birincisi övgü, ikincisi yergi içerir.  Savaşta, çarpışmada karşı taraftan ölenler “temizlenmiş”, “halledilmiş” olur, bizim taraftan ölenler “kaybedilmiş”, “şehit olmuş”, “Hakkın rahmetine kavuşmuş” olur.  Onlarınki “leş”, bizimkiler “cenaze” olur.  Osmanlı Istanbul’u aldığında bu “fetih”tir, Yunan İzmir’i aldığında bu “işgâl”dir.  İnandığı şeylere sıkı sıkı sarılan kişi dindarlarca “mümin”dir, ötekilerce “yobaz”dır.
 
Yazılarda ve konuşmalarda bu duygusal tavır sergileyen sözcüklerin kullanılması aslında daha derin bir sorunu yansıtır.  Bunlar, kendi kafamızdaki özel ve ifadesini bulmayan çarpık düşüncelerin göstergesidir.  Duygusal tavır sergileyen sözcüklerin yeri belki de edebiyattır.  Bunlardan arıtılmış bir şiir genellikle yavan olmaya mahkûmdur.  Herhangi bir konu, şey veya kişi hakkında elbette duygusal bir tavrımız olabilir, duygular da insan yapısının bir parçasıdır.  Ama karşımızdakiyle gerçek bir iletişim kurmak istiyorsak, bu iletişim sonucu, bir fikir alışverişi olacak ve sonunda bir yerlere varılacaksa bu ikisini –nötr sözcüklerle duygusal ağırlık taşıyan sözcükleri- ayrı tutmamız gerekir.  Bir şiiri veya bir tabloyu beğenmemiş olabiliriz, hattâ bu eser bizde tiksinti bile yaratabilir.  Ama bunu çok beğenen, hayran olan birisi ile iletişim kuracaksak  “bu çok kötü” demek, ya da Kevin Rudd’ın Bill Henson’ın resimlerine “iğrenç” demesi yerine “ben bunu beğenmedim” diyebilmeliyiz.  Ondan sonra belki de neden beğenmediğimizi şiir ya da resim hakkındaki objektif ölçütlerle açıklamaya girişebiliriz ve karşımızdaki de bize hemen cephe almadan bunu dinleyebilir. 
 
Duygusal ağırlığı olan sözcüklerle düşündüğümüzde ve kendimizi bunlarla ifade ettiğimizde aslında kendimizi, düşüncemizi bu duygusal hücrelere hapsetmiş oluruz.  Karşımızdakiyle olan iletişimimizi dumura uğratmanın yanısıra, belki de daha kötüsü kendimizi objektif olmayan düşünce kalıpları içine hapsetmiş oluruz.  Sabık Başkan Bush’un “şer ekseni” ya da “bu bir haçlı seferidir” sözlerinin tüm dünyayı nasıl olumsuz etkilediğini anımsarsak belki de kendi düşünce kalıplarımızın ve bu duygusal kalıplardan üretilen sözlerin de ne denli olumsuz, ne denli yıpratıcı, yıkıcı olduğunu fark edebiliriz. 


Facebook'ta paylaş   |   Twitter'da paylaş


 | Puan: 10 / 2 Oy | Yazdırılabilir SayfaYazdır

Yorumlar


Henüz Yorum Yazılmamış

Yorum Yazın



KalınİtalikAltçizgiliLink  
Simge Ekle

    

    

    

    







İSTİHAB HADDİ
Türbülans vakaları iklim değişikliği etkisi mi?
Dünyanın gözü kulağı Ortadoğuda: İran-İsrail gerilimi tırmanıyor.
İsrail, Gazze'de yardım konvoyunu hedef aldı: Biri Avustralyalı 7 kişi öldürüldü
DEVLET-ULUSTAN FEDERASYONA, ekitap

Türkiye destekli Suriyeli savaşçılar Nijer'de ne yapıyor?
GÜNEŞE YOLCULUK
Cumhurbaşkanlığı seçimini reformcu Pezeşkiyan kazandı.
EKŞİ, "ERİK" TADINDA
BİR TUR DAHA

Türkiye'de açlık sınırı 20 bin TL'ye dayandı
Tayland esrarı yeniden yasaklıyor.
İstanbul kirada Avrupa’nın lideri
Türkiye AB’nin 6 milyar Euro mülteci yardımını nasıl harcadı, AB Sayıştayı’nın eleştirileri neler?
Yoksulluk sınırı bir yılda 24 bin TL arttı.

Fahri Kiamil
İki annenin başlattığı akıllı telefon karşıtı hareket çığ gibi büyüdü
Afganistan'da onlarca arkeolojik alan buldozerle yıkılarak yağmaya açıldı.
Franz Kolschitzky: Viyana Kuşatması'ndan Kalan Kahveleri Değerlendiren Girişimci
Kış güneşi arayan Britanyalıların adresi Türkiye

"İNEK BAYRAMI" ekitap
Dünya tarihini şekillendiren 6 içecek türü
Taş Kağıt Makas Oyunu (Jan Ken Pon)
"DUHOK KONUŞUYOR" ekitap
ENTERNASYONAL

“KADERİMİZ DIŞARDAN YAZILAMAZ - DIŞARI KADERİ BELİRLEYEMEZ…”
Niyetime İlham
KİBİRLİ GÜÇ ZEHİR - ERDEMLİ BİLİM PANZEHİR
KARARLILIK - KİŞİSEL ALTYAPI
TARİHSEL KİŞİLİK

Dünyanın ekolojik kaynakları haftaya tükeniyor.
Ormanlara yasal haklar verilebilir mi, tüzel kişiliği olan ormanlar var mı?
'Yeşil İslam' Endonezya'yı iklim çöküşünden kurtarabilir mi?
İsviçreli kadınlar AİHM'de görülen iklim değişikliği davasında zafer kazandı.
Yorgun dünya artık yavaş dönüyor

Türkiye, kişisel verileri en çok sızdırılan 19.ülke
Apple otomobili ABD'de üretime bir adım daha yaklaştı.
Yaşgünün Kutlu Olsun James Webb Uzay Teleskobu
Su ve deterjan olmadan çalışan bir çamaşır makinesi
Akıl okuyabilen robot tasarladılar

Kırık Camlar Teorisi
Dünyanın en eski şarabı 2000 yıllık Roma mezarında bulundu
Otizmin arkasından Neandertaller çıktı.
Beynimiz uykuda geleceği tahmin etmeye çalışıyor.
Bilim insanı Matthieu Juncker ekosistemi gözlemlemek için ıssız adada 8 ay tek başına kalacak.

Türkiye’den göç eden Türklerin sayısında 5 yılda %243 artış
BM: Dünya nüfusu 2084'ten itibaren gerileyecek
Dünya nüfusunun ruh sağlığı giderek bozuluyor
Haberleri takip etmeyenlerin sayısı artıyor…
İstanbulluların %44'ü kıt kanaat geçiniyor

"RAHATI KAÇAN" ADAM
GÜZİN'LE
GEÇİTKALE'DEN GELİYORDU...
GENÇ BİR YAZARA BİRKAÇ TAVSİYE
DEĞİŞİYOR, YOKSULLAŞIYOR

DEVENİN BOYNU
Çarpık Eğitim
Ziyafet
Kim Aptal, Kim Akıllı
SİVAS

Mimar Sinan: Bir Dehanın Yükselişi ve Osmanlı Mimarisinin Zirvesi
İskandinav Göçleri ve Vikinglerin Avrupa Üzerindeki Etkisi
Hümanizm Nedir?
Osmanlı’da kahve kültürü, Osmanlı’da kahve isimleri..
Amerika’da Ayrımcı Politikalar ve Siyahi Mücadele Tarihi


kose yazarlari En Cok Okunanlar
Son 30 günde en çok okunanlar
En Cok Okunanlar










Basa git