Berlin'in tek gecekondusundan sonra metro istasyonun başındaki Türk sebzeciden de alışveriş yapıp eve döndüğümüzde yorulduğumuzu duyumsadık. Bu gece beni uyku tutmasa yeridir; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edildikleri gecede gençliğimi yeniden gözden geçirdim bütün gece kâbuslar içinde.
Berlin Günceleri 3 – 10 Mayıs 2009
4 Mayıs, Pazartesi
Hava kötü, yağdı yağacak. Bugün evdeyiz. Daha doğrusu bizim mahalleyi ve kimi ara sokakları gezdik evlere, bahçelere baka baka.
Akşama rakılı, unutulmaz bir akşam oldu koyulaşan, iç içe geçen anılara dalıp çıktığımız doyumsuz sohbetlerle.
5 Mayıs, Salı
Serpiştiren yağmur altında alışverişe gittik. Büyük mağazalar, marka dükkânlar... bana ve Bora Beye göre değil.
Akşama somon balığı yapacağız, rakı içeceğiz.
Mardin’deki düğünde 44 kişinin öldürülmesinin sıkıntısı bizim de soframıza gelip kuruldu büyük bir ayıp ve sıkıntı olarak. Geleneklerin yıkılması değil bu, çatışması; acı ise ebedi.
6 Mayıs, Çarşamba
Bugünkü kanal gezisi için hava olağanüstüydü. Berlin’in merkezini, tarihi ve kültürel yerlerini boydan boya kanaldan geçtik. Yer yer Boğaz manzarası da eşlik etti bize.
Kreuzberg’e kadar iki saat sürdü gezimiz. İki kez bir yükselme, bir alçalma havuzlarına alındık.
Berlin’in tek gecekondusundan sonra metro istasyonun başındaki Türk sebzeciden de alışveriş yapıp eve döndüğümüzde yorulduğumuzu duyumsadık.
Bu gece beni uyku tutmasa yeridir: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edildikleri gecede gençliğimi yeniden gözden geçirdim bütün gece kâbuslar içinde.
7 Mayıs, Perşembe
Wansee’yi görmemek olur muydu? Olmazdı.
Göl kenarında yürüdük.Türkiye’yle Almanya’yı, Berlin’i karşılaştırıp durduk çeşitli açılardan. İçimiz cız etti yüreklerimiz yana yana. İktidar, belediye ve siyasetçi üçgeninde ortaya çıkan yolsuzluklar, haksızlıklar... can sıkmayacak gibi değil.
8 Mayıs, Cuma
Öğrencim Yüksel’in oğlu Ahmet’in nişan yüzüklerini ben taktım. Hayatımda ilk kez böyle bir şeyi de yaşadım. Orkestranın müziği kulaklarımı patlatacak kadar yüksekti. Başım çatlayacak gibi oldu. Orkestraya haber yolladık sesin çok yüksek olduğunu, hiç tınmadılar bile.
Kendimizi dışarı zor attık. Yağmuru hesaplamamıştık ama eve kadar kazasız belasız geldik. Ne eğlenmesini biliyor halkımız, ne de Avrupa’da olduklarının farkındalar. Bir curcuna ki yaşamımız, düzelmesi mümkün görünmüyor!
9 Mayıs, Cumartesi
Rahime’yle Şenol Hanım güne gittiler. Aşağıdaki komşum da benimle Bora Beyi olduğu gibi korunan bir ortaçağ köyüne götürdü.
Daha çok okulların ziyaret ettiği köy cumartesileri kapalıymış. Doğu Alman köylerinden geçip Berlin’in en büyük çiçekçisini gezdik. Örnek bahçelerin önünde fotoğraf çektirdik. Kahve içtik.
Hava elverdiği için akşam mangal yaktık bahçede.
10 Mayıs, Pazar
Misafirlerimizi uğurladık. İçimizde ve evde bir boşluk oldu.
Öğleden sonra İlkerlerin bahçeye gittik. Mangalda pişen köfte ve pirzolalarla Güney Afrika şarabı içtim. Bu bahçeli ev Ayvalık’ı anımsattı, düşündürttü bize. Bıraksalar uyuyacaktım güneşin altında, alnında. Ayvalık’ı nasıl özlediğimi düşündüm; iki de bir sözü oraya getirişimden de belli oluyordu zaten bu.