|
Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruzKategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 15 Mayıs 2009 14:39:02 Hava güzel ama benim içimde bir burukluk var. Nasıl düzelir bu duygu, bakalım. Düşlerimin gerçekleşmemesi mi beni allak bullak ediyor, yoksa fazla şeyler mi bekliyorum hayattan? Oysa kanaatkâr bir insan olduğumu düşünüyorum. Aşırılıklarım yoktur. Kırılmalarımı başkalarına göstermeyi sevmem. Kol kırılır yen içinde kalır!
Berlin Günceleri 27 Nisan – 3 Mayıs 2009 27 Nisan, Pazartesi Murat Yalçın’ın yeni öykü kitabı Kesik Hava’daki (YKY, 2009) şiir, imge yüklü dili gücüm yetse de anlatabilsem! Ondan yaptığım şu upuzun tek cümlelik Malatya’yı ele alan alıntıyla ne demek istediğim anlaşılacaktır sanıyorum: “Damlara, çardaklara, kavuniçi bir örtü gibi serili kayısı çirlerinin başına üşüşen kargaları caydırmaya yarayan korkulukları, zeytinyağı tenekelerinden yapılmış dili taşlı çanların fırtınalı gecelerde çıkardığı sesleri, ağaç ağaç dolaşan yolunu kaybetmiş akşam rüzgârlarını, ‘durduk yerde’ fırıldanan meczup yaprakları, budanmış ağaçların kongövdelerini, kavak hışırtılarına karışan uzak dere çağıltısını, melul mahzun bir kader kurbanı gibi mahcup ama insana güven veren tok bakışlı, kulakları, kuyruğu kesik koca çoban köpeklerini, onların önünden utana sıkıla geçen mızmız kedileri, mermer üstüne saçılmış boncuklar gibi yukarıdan aşağı dökülüp gelen keçi sürüsünü, dumanı eğri tüten kara gömülü bacaları, eşiklerden sokağa sızan kızarmış yağ kokularını, kapıları kilitli ama damları çökmüş evleri, göbeği sokağa taşmış, yıkıldı yıkılacak taş duvarları...” (s. 27) 28 Nisan, Salı 26 Nisan Pazar günü yapılan halkoylamasında din derslerinin zorunlu olması reddedildi. 713 bin seçmen sandık başına gitmiş. Yüzde 14’üdin zorunlu dersine evet derken, yüzde 51.3’ü de hayır oyu kullanmış. Dini dayatmaya karşı durulmuş oldu böylece. 29 Nisan, Çarşamba “Alnının en yüksek yerindeki beni Boynunun arkasındakini, kaşındakini, Çocuk daha nerelerindekini Çarşaf üstüne benimkilerle yaysak, Sonra onları birbiriyle tanıştırsak...” (Ali Cengizkan) 30 Nisan, Perşembe Hava güzel ama benim içimde bir burukluk var. Nasıl düzelir bu duygu, bakalım. Düşlerimin gerçekleşmemesi mi beni allak bullak ediyor, yoksa fazla şeyler mi bekliyorum hayattan? Oysa kanaatkâr bir insan olduğumu düşünüyorum. Aşırılıklarım yoktur. Kırılmalarımı başkalarına göstermeyi sevmem. Kol kırılır yen içinde kalır! “Bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz Biçim veremediğimiz şeylerin Biçimini alıyoruz” (Şükrü Erbaş) 1 Mayıs, Cuma Türkiye’de kıyamet kopmuyor ama bir bardak suda fırtına koparıyor polis göstericilere karşı. Artık Türkiye’de de tatil bu anlamlı gün bu yıldan başlayarak. 1977 1 Mayıs katliamını yaşayan biri olarak ne acılar yaşandı o günden bu güne diye bdüşünüyorum! Her yıl nasıl da bir panik havasına dönüştürüldü 1 Mayıs iktidarca. Berlin’de ise 1 Mayıs Otonum grupların kapitalizme karşı verdikleri bir mücadele olarak gündemdeki yerini koruyor. Kurumlara, binalara, polise karşı girişilen saldırılarda Otonomlar kendilerini haklı görüyorlar. Ülkenin başına bela haline gelen işsizliğin, giderek artan yoksullaşmanın, yozlaşmanın, ABD politikalarının desteklenmesiyle dünyanın savaşa gömülmesinin... suçlusunu bugünkü iktidar olarak görüyor gençler. 1 Mayıs Bahar Bayramı değil, emeğin ve emekçilerin hak arama günü. Ayvalık’tan on yedi yıllık komşumuz Şenol Hanımla Bora Beyi karşıladım Tegel Havaalanında. Artık onların gözüyle de göreceğim, yeniden tanıyacağım Berlin’i bu on gün boyunca. 2 Mayıs, Cumartesi Konuklarımızı Hitler’in sığınaklarına götürdüm. Eskiden rahatça gezilebilen sığınakları kapatmışlar, inşaat vardı. Sanıyorum bir müze oluşturuyorlar. Berlin Duvarı’nın izini sürerek bir zamanlar çok tartışılan Yahudi Soykırım Anıtı’na gezdik. Sonra da ünlü Brandenburg Kapısı’nın önündeki kalabalığa karıştık. Bir zamanlar almakta zorlanılan ve uzun kuyrukların oluşmasına neden olan vizeyi, 2 Euro karşılığına alabiliyorsunuz artık hatıra niyetine.. Eski Doğu Alman askeri üniforması giymiş biri elindeki damgalarla vize kâğıdına damga basıp duruyordu. Nasıl da eğlenceli, meraklı bir kalabalık vardı bu ünlü kapının ön ve arka yüzünde. Sonra da Reichstag’ın önüne gittik. Meclis binasına girmek isteyenler uzun kuyruk oluşturmuştu. Kentin, çok sık gitmediğimiz ve turist kaynayan köşelerini gezerken kendimi tümüyle yabancı gibi duyumsadım 3 Mayıs, Pazar Bergama Müzesi’ndeki ‘her ayın ilk pazarı bedava’ kampanyası kalkalı dört yıl olmuş. Müze’de dünyanın pek çok ülkesinden meraklıları görmek olasıydı. Bu meraklı kalabalığın üçte biri mutlaka ülkemize, Bergama’ya gelecek. Keşke Bergama belediyesi de ünlü tarihi kalıntıları Berlin’deki gibi koruyabilseler. Yağmura, güneşe, rüzgâra, keçilere... teslim etmeseler kalıntıları... Havanın güzel oluşu da meraklıları sokaklara dökmüş. Kanal gezisi yapanlara imrendik. İlk fırsatta biz bir kanal gezisi yapacağız ve pek çok ünlü ve anlamlı köprüden geçerek Kreuzberg’e varacağız. Orada mutlaka döner yiyeceğiz. Konuklarımızın kendilerini İzmir’in bir semtinde gibi duyumsayacaklarını adım gibi biliyorum.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|