|
|
İstiklâl-i TamKategori: Dünya | 2 Yorum | Yazan: Gündoğdu Gencer | 03 Mayıs 2009 14:31:52 Bu hafta sizlere küreselleşme adı altında yoksul ülkelere dayatılan politikaların en önemli araçlarından olan IMF (Uluslararası Para Fonu) ve Dünya Bankası hakkında birşeyler yazacaktım. Konuyu araştırırken İnternette bu konu ile ilgili bir yazı gördüm.
“Amerikayı yeniden keşfetmek” gibi bir niyetim olmadığından Şebnem Özbek’in yazısını neredeyse tümüyle aktarıyorum:“Prof. Chossudovsky IMF ve Dünya Bankasının gelişmekte olan ülkelerle ilgili uygulamaları konusunda bakın ne demiş: "Ülke ancak verilen borcun faizini ödeyecek düzeye getirilir ve anapara ödemeleri sürekli ertelettirilir. Bu arada verilen borçların "tamamının yatırıma kanalize edilmeyeceği" konusunda teminat istenir. Niyet mektupları ile hükûmete ekonomik anlamda hükmedilir. Bir süre sonra Merkez Bankası iktidardan bağımsız hale getirilir. Sübvansiyonlar ve fiyat kontrol mekanizması kaldırılır. Gelişmekte olan ülkelerin en büyük ihraç kaynağı olan tarımda, maliyet fiyatları bu şekilde arttırılır. İthal mallarda vergi indirimleri ve kotaların kaldırılması istenir. Böylece üretmeden tüketen ve tüm değerleriyle sömürüye açık bir toplum elde edilmiş olunur. Bu arada gittikçe büyüyen dış borç, özelleştirmelerle ilişkilendirilmeye başlanır. Özelleştirmelerde ve uluslararası sermeye girişinde öncelik bankacılık sektörüne verilir. Bu şekilde milli sermaye uluslararası sermayeye karşı etkisiz hale getirilir. Daha sonra uluslararası sermaye çok küçük bir maliyetle ülkenin en önemli ve kârlı alanlarına girer. Küçük ölçekli işletmelere sürekli vergi yükü bindirilirken, ortak girişimler ve yabancı sermaye için ise vergi muafiyetleri söz konusudur. Toprak kullanımı ve tarımsal alanların özelleştirilmesi ile uluslararası sermaye, gelişmekte olan ülkede toprak satın almaya başlar. Alınan bu tarımsal alanlarda üretim yapılmaz ve tarım işsizleri çoğalır. Merkez Bankası para piyasası üzerindeki kontrolünü kaybeder. Bu kontrol yabancı sermayeli bankaların eline geçer. Bu bankalar aracılığıyla üretmediği halde ülke parasının değer kazanması sağlanır. Yâni faizler yapay bir şekilde arttırılır. Bu da ülkeye sıcak para girişi sağlar. Sıcak para hükûmeti kontrol altına alma silahlarının başında gelir." Chossudovsky'nin IMF ve Dünya Bankasının işleyişini, ülkemizi düşünerek okuduğunuzda tüm evreleri geçirdiğimizi görürsünüz. İşte bizim gibi gelişmekte olan ülkelere kanca bu şekilde atılıyor ve hasta ne öldürülüyor ne yaşama döndürülüyor. İktidara gelen tüm hükûmetlerin "IMF ile yolumuza devam edeceğiz" söyleminin arkasında bu güçlerin ekonomiyi, dolayısı ile de ülke yönetimini ellerinde tutması yatmaktadır. Küresel sermayenin koruyuculuğunu yapan IMF'ye karşı bir tutum takınır ya da niyet mektuplarını yerine getirmemekte ısrarcı olursanız, her an ellerindeki güçle çıkartabilecekleri ekonomik krizle iktidardan olmanız söz konusudur. Nitekim 2001 krizinde yaşadığımız olay budur. Koalisyon hükûmeti özelleştirme konusunda sınıfta kalmıştı. Oysa bu evre gelişmekte olan bir ülkenin tamamen sömürüye açık olması için gereken en önemli evreydi. DSP-MHP koalisyon hükûmeti küresel sermaye tarafından çıkartılan kriz ile devrildi. Yerine kurulan AKP hükûmeti ise küresel sermaye ile tam bir iş birliği yaptı. Öyle olmasa koalisyon hükûmetinin dağılmasına neden olan 2001 yılı krizine yol açan tüm ekonomik verileri her açıdan birkaç defa katlayan AKP hükûmeti çoktan iktidardan gitmiş olmalıydı. Diğer yandan; küresel sermaye aktörlerinin başında gelen M. A. Rothschild'ın bir sözü var ki; Türkiye'nin kimler tarafından yönetildiğinin açık kanıtıdır: "Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, yasaları kimin yaptığı umurumda değil." İşte yabancı sermayenin ülkemizdeki finans sektörüne olan düşkünlüğünün tek cümlelik özeti. Hatırlarsanız ülkemize yabancı sermaye girişi bankalarımızın satılmasıyla hızlandı. Bu konuya eski Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner bakın nasıl dikkat çekiyor: "Dünyada bir çok ülkede ulusal banka kalmadı. Küreselleşme ilk örneklerini bu sektörde veriyor. Ulusal bankaların yok olması; giderek ulusal sermayenin yok olması sonucunu doğurabilir!" İçinde ülkemizde banka satın alan ülkelerin de bulunduğu Avrupa'daki gelişmiş ülkelerde bankacılık sektöründe yabancı payı ne kadar dersiniz? Hollanda %2,3, İsveç, İtalya, Almanya, Fransa ve İspanya'da bu oranlar %9 ile %12 arasında. Bizim de aralarında bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelerde durum ise şu şekilde; Polonya %67, Çek Cumhuriyeti %75, Slovakya %97, Türkiye % 50. Peki bu ülkelerle bizim ortak paydamız ne? Hepimiz de IMF tarafından borç batağına çekilen ülkeleriz. Bankacılık sektörüyle başlayan yabancı sermaye istilâsı, özelleştirmede stratejik değerlerimizin uluslararası sermayeye aktarılması ile devam etti. Sonrasında "Yabancıya mülk ve toprak satışı" yasallaştırıldı. İngiliz The Times gazetesi vatandaşlarına Türkiye'den AB standartlarının çok altında fiyatları olan arazi ve mülk satın almaları konusunda haberler yapmaya başladı bile. Bu arada mülk ve toprak satışını yeterli görmeyen AKP hükümeti bir milli servetimizi daha satışa hazırlanıyor. Orman arazilerimiz. Maliye Bakanı Unakıtan, devletin verimli kullanamadığından şikayet ettiği orman arazilerinin de bir an önce özelleştirilmesi gerektiği görüşünde.” Bunları da “babalar gibi satacak” Ekonomik bağımsızlık olmadan “istiklâl-i tam” yâni tam bağımsızlık olamayacağını bilmeyen yok. Ama her ne hikmetse kendisini solda tanımlayan birçok kişi bile IMF ve Dünya Bankası gibi araçlar karşısında kendisini güçsüz hissedip iktidar şansını kaçırmamak için ve “fincancı katırlarını ürkütmemek için” tam bir teslimiyetçi tutum sürdürüyor ve gündemi türban gibi konulara kaydırıyor, bağımsızlığı bayrak, milli marş, Atatürk resimleri gibi simgelere indirgiyor. Seçmenin bir gün bunun ayırdına varacağına ve türbanlı, türbansız yurtseverlerin “kimin malını kime satıyorsun” diye soracağı, ekonomik bağımsızlık yanlısı bir yönetimi başa getireceğine inanmak istiyorum.
YorumlarOrhan Erkardes
{ 09 Mayıs 2009 09:22:11 }
Evet, maalesef olayin gercegi budur. Her nedense icimdeki cocuk gene de metnin son cumlesiyle ayni fikirde. Secmen bir gun bunun ayirdina varacak.
Romela
{ 04 Mayıs 2009 00:38:28 }
Biraz zor sayin Gencer, secmenin bunun ayirdina varacagina inanmiyorum. Zaten ekonomik bagimsizlik yanlisi bir yonetim de olusturulmayacak, islerine gelmez.
Diğer Sayfalar: 1.
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|