|
Döner ünlü Duden'e girdi ya, helal olsun bize!Kategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 01 Mayıs 2009 06:42:16 Simitevi'nden çıkarken gördüm iki yıldır yayımlanan, 4. sayıya ulaşan Türkçe, Almanca ve Polonyaca TürkDöner dergisini. Dergi, sandığım gibi Berlin'de / Almanya'da değil, İstanbul'da yayımlanıyormuş. 16 ülkeden 140 döner üreticisi, 40 döner toptancısı, 35 yan sanayi temsilcisi, 25 zincir restoran sahibi ve 5000 ziyaretçi işadamıyla - "bir ilke imza atılmış" - gerçekleştirilen " 1. Dünya Döner Kongresi"yle Antalya'da.
Berlin Günceleri 13 - 19 Nisan 2009 13 Nisan, Pazartesi Sabah erkenden yollandım Sosyal Güvenlik Kurumu’na. Epeyce bir müdüre hanımı bekledikten sonra öğlene doğru Rahime’nin emeklilik dosyasına eğilebildi bir bayan memur. Biz 410 gün eksiği olduğunu ve bu parayı yatırınca emekli olacağını biliyorduk. Bize gelen yazıda da bu var: 1260 gün sigorta pirimi ödemesi gerekirken 850 gün ödenmiş. Geriye kalan 410 günü yatırınca, emeklilik için bir sorun kalmayacak. Memur hanım ben “410” gün dedikçe o ”850” gün, dedi. Sonra da “900” günden 6390 lira ödememiz gerektiğini söyledi. Bu arada 9. kattan 2. kata, yeniden 9. kata, oradan 5. kata, tekrar 9. kata, 6. kata, 5. kata, giriş katındaki evraka defalarca inip çıktım. Sol dizim sızlamaya başladı. Öğleden sonra parayı denkleştirip, ödedim. Rahime’ye de haber verdim her şeyin tamam olduğunu ve emeklilik için bir sorun kalmadığını düşünerek sevindik. Kafka’nin Dava romanını bir kez daha okumaya karar verdim. Kitap, dergi okuma olanağım yok, televizyona bakılıyor yalnızca kaldığım evde. 14 Nisan, Salı Rahime erkenden telefon etti. “Eyvah” dedim. Bir akislik var yine. Bütün gece uyuyamadığını 410 gün eksik olduğunu söyleyince sinirlendim işleri bozacağını düşünerek. Sosyal Güvenlik Kurumu’na gittim o hızla. Müdüre hanıma yolladıkları yazıyı gösterdim ve bize dün 900 gün ödetildiğini söyledim. Bir hesap yaptı müdüre hanım ve yeniden 410 günü buldu. Dünkü hanıma gittim yine. Sabah sabah karşısında beni görünce pek memnun olmadı ama, durumu anlatınca sapsarı oldu yüzü. Bir hesap da o yaptı. O da 410 günü buldu. “Ben, 850 güne takılmışım” dedi. Ben de “Size 410 gün dedikçe, siz 850 dediniz,” dedim ama bunun çözüme bir faydası olmadı. Anında iptal dilekçesi yazdım. Evrak’a verdim. 6390 lirayı bize geri ödeyecekler. Ertesi gün de yeniden başvuracağım 410 gün için. Öğleden sonra Çiğdem Sezer ve Fatma N’yle birlikte Ulus’ta buluştum. Birlikte Yitik Kent Ankara’da geçen Çıkrıkçılar Yokuşu’na, Kale’ye çıktık dapdaracık sokakları gezerek. Eski Ankara evleri kalmamış, yerine beton binalar gelmiş. Her binanın altı dükkân olmuş. Bir yerde gözleme yedik, ayran içtik. Bir yerde çay içtik. Bir başka yerde Ankara’ya baktık en tepeden. Turistik hale gelmiş pek çok lokanta, işyeri. Sonra da yeğenim Taner gelip beni aldı, Gölbaşı’ndaki evlerine götürdü. İkiz kızları Duru’yla Derin ilkin benden korktular, sonra da bana fena alıştılar. Çupranın yanında helva, bal, kaymak da vardı rokayla birlikte. Eve oldukça geç döndüm. 15 Nisan, Çarşamba Annemin mezarına gittim sabah erkenden. Onun yapayalnız kalışı çok dokundu bana. Ağladım mezarını temizlerken. Öğleden sonra Sosyal Güvenlik Kurumu’na gittim yine. 410 gün için ödememiz gereken 2911 liranın makbuzunu aldım. Yarın sabah ödeyeceğim parayı. Şair, eleştirmen Mehmet Can Doğan’la buluştum Mülkiyelilerde. Kedi figürlerini, biblolarını, verdim. Sonra masamız genç şairlerle sarıldı. Ali Cengizkan, Ahmet Telli ve Kırmızı Yayınlarının sahibi Fahri Özdemir’in de Mülkiyelilerin üst katında olduğunu öğrendim. Kısaca onlarla da bir duble rakı içtikten sonra yeğenime gittim, Or-an’a. Bakla, semizotu, kereviz... olağanüstüydü, rakı da. 16 Nisan, Perşembe Erkenden 94 yaşındaki Aliye Hanım Teyzeyi ziyaret ettim. Bir bardak çayını içtikten sonra Sosyal Güvenlik Kurumu’na gitmeden önce parayı yatırdım bankaya. Sonra da Kurum’a parayı yatırdığımın belgesini götürdüm. İşimizin bittiğini, haber geleceğini söyledi hanım. Su böreği alıp Neriman Ablaya gittim. Eskilerden konuştuk uzun süre. Sonra Muzaffer İlhan Erdost’a uğradım. Yeni kitaplarını verdi bana. Eve giderken alışveriş yaptım. Akşama pide ve ayran vardı. Ben de şekerpare götürdüm. Valizlerimi hazırladım biri giysilerim, öteki yalnızca tıka basa kitap! Sol dizim fena halde sancıyor. Merdivenleri çıkmakta zorlanıyorum. 17 Nisan, Cuma Erken kalktım. Hava yağmurlu. Havaş’a, oradan da Esonbağa’ya. Uçağım yarım saat rötarlı kalktı. Berlin’de hava günlük güneşlikti. Her yer yemyeşil. Kitaplarımı çıkarıyorum. Okuyacağım sıraya göre diziyorum. Rokaları ve baklayı bozdolabına koyuyoruz. 18 Nisan, Cumartesi Emre’nin evini taşımaya yardımcı oluyorum. Emre ve Belinda’nın arkadaşları olmasaydı halimiz harapt! Canımız çıkıyor ama Belinda ve Emre’nin birlikte oturma kararını saygıyla karşıladığımızdan, bu taşıma kaçınılmazdı. Taşınmanın ne kadar berbat bir eylem olduğunu bir kez daha düşünüyorum. 19 Nisan, Pazar Kreuzberg’teki Simitevi’nde yaptığımız kahvaltı damgasını vurdu günümüze. Kalabalık bir grupla Ayla Hanım’ın davetlisiyiz. Simitler, subörekleri, “Köy Kahvaltısı” ve akla gelmeyecek pek çok kahvaltı çeşidi içinde en uygununu seçmekte zorlanıyorum. Öğlene doğru biten kahvaltının sonunda hanımlara kahve falı bakıyorum. Simitevi’nden çıkarken gördüm iki yıldır yayımlanan, 4. sayıya ulaşan Türkçe, Almanca ve Polonyaca TürkDöner dergisini. Dergi, sandığım gibi Berlin’de/Almanya’da değil, İstanbul’da yayımlanıyormuş. 16 ülkeden 140 döner üreticisi, 40 döner toptancısı, 35 yan sanayi temsilcisi, 25 zincir restoran sahibi ve 5000 ziyaretçi işadamıyla -“bir ilke imza” atılmış”- gerçekleştirilen “1. Dünya Döner Kongresi”yle Antalya’da. Burada “1 Şubat Dünya Döner Günü” olarak kutsanmış. Ayrıca bir “Döner Üniversitesi” açılması da gündeme gelmiş. Almanya’daki 200 döner firmasının 30’u Berlin’deymiş. 1100 döner satan dükkân varmış başkentte ve tüm Almanya’da ise 15 binmiş. Döner ünlü Duden’e girdi ya, helal olsun bize!
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|