Abdülhamit'in burnuyla büyük sorunu varmış ve bu sözcüğü yasaklamış. Buna rağmen onun burnu üzerine ne çok karikatür çizilmiş. Abdülhamit Karikatürleri Antolojisi'nin (1988) bir başlığı da Burun. Defterlerime bakalım neler yazacağım.
Berlin Günceleri 2 - 8 Mart 2009
2 Mart, Pazartesi
Hastanede ön görüşme vardı bugün. Burnum, boğazım yeniden kontrol edildi. Doktor ameliyatın nasıl olacağını ve risklerini anlattı. Burnuma olan ilgim iyice artmaya başladı.
Narkozcu, alerjilerimi (yok), daha önceki ameliyatlarımı (yok)... sordu. Gece 24’ten sonra bir şey yemeyeceğim. Kahvaltı yapmayacağım. Saat 8’de hastanede olacağım. Saat 10.05’te ameliyata alınacağım.
Abdülhamit’in burnuyla büyük sorunu varmış ve bu sözcüğü yasaklamış. Buna rağmen onun burnu üzerine ne çok karikatür çizilmiş.Abdülhamit Karikatürleri Antolojisi’nin (1988) bir başlığı da Burun.
Defterlerime bakalım neler yazacağım.
3 Mart, Salı
10.05’teki ameliyat 11’e doğru yapılınca Rahime çok telaşlanmış haklı olarak. Narkozun etkisinden kurtulmam hiç de kısa olmadı, uzun sürdü, tam altı saat.
Gece berbattı, uyuyamadım ve yanıma gelenlerin tam seçemedim.
Hastalık hastası olmadım hiç ama burun tıkanıklığı da berbat bir şey. Vücudumuzla ilgili bir rahatsızlığın hangisi şahane?
Burunları delik deşik ya da dökülmüş cüzamlılar girip durdu rüyama,
4 Mart, Çarşamba
Kandan iyice şişmiş tamponlar çıkarılınca burnum biraz küçüldü sanki. O zaman fark ettim gözümün altlarındaki morlukları.
Burnumdan damla damla kan geliyor. Enseme buz koyuyorlar bu durumda.
Üç kişilik oda iki kişi kalacağız. Rakı içince boğazı kuruyan Türk çıkacak bugün.Bileği kırılan tenisçi özel bölüme alınacak yarın.
Kendime gelmeye başladım.
Veysel Çolak’ın hazırladığı 2008 Şiir Yıllığı’nı –Her Şiir Öncekine İhtilâl- okumaya başladım.
Gösteri’nin, Akatalpa’nın yeni sayılarıyla birlikte Murathan Mungan’ın yeni şiir kitabı Bazı Yazlar Uzaktan Geçer de masamın üstünde duruyor.
5 Mart, Perşembe
Kendime iyice geldim gece hiç uyuyamasam da. Kâbuslarla boğuşup durdum. Cüzamlılardan kaçıp kurtulma derdindeydim bütün gece.
Geceyi okuyarak geçirmeye çalıştım yine de.
Koridorda dolaşırken Himalaya fotoğraflarına baktım: Dükkân, tapınak, sokak, insanlar, kır manzaraları rengârenk; ne çok renk, renkli!
Rahime hiç yalnız bırakmıyor beni.
Kimseye haber vermedik ama Yüksel’le oğlu Ahmet ziyaretime geldiler. Gül ve papatya getirdiler.
6 Mart, Cuma
Burnumdaki demir borucuklar da çıkarıldı. Burun deliklerim iyice temizlendi.
Daha rahat nefes alıyorum şimdi.
İki saatte bir iki değişik kremi hemşirelerin gösterdiği gibi burnuma sürüyorum.
Eşyalarımı toparlıyorum.
Ev doktoruma yazılan raporu alıyorum.
Hastaneden çıkıyorum.
Eve.
Odam.
Kitaplarım boynuma sarılıyor, dizüstü bilgisayarım kucağıma oturuyor hemen.
Postam: Biriken dergi ve kitaplarım.
Salonun penceresinden bakarken çiğdemlerin açtığını fark ediyorum.
Bu akşam ben bir duble rakıyla yaza merhaba demez miyim?
7 Mart, Cumartesi
Evrensel’in haberine göre Berlin’de 111 bin Türk yaşıyormuş. İstatistiklere göre Almanya’nın başkentinde 180 ülkeden “470 bin 51 yabancı” (göçmen) yaşıyormuş. Bu yabancıların %72.7’si Avrupalıymış.Ayrı bu sayının %31’i AB üyesi ülkelerin vatandaşlarını oluşturuyormuş. Kentteki yabancıların yüzde 14.6’sı Asyalı, yüzde 5.6’sı Amerikalı, yüzde 3.8’ de Afrikalıymış. 111 bin 285’li bir sayıyla en kalabalık yabancı nüfusu ise Türkler elinde tutuyormuş. Bu sayı da kentteki bütün yabancıların %23.7’si anlamına geliyormuş. Geçen yıla göre Berlin’deki Türklerin sayısı, tüm önlemlere rağmen, yüzde 2.2 artmış. Türklerden sonra Polonyalılar ve Sırbistan-Montenegrolular en kalabalık grubu oluşturuyormuş.
Bu sayılara Alman-Türkler ya da Türk-Almanlar dahil değil elbette.
Gel de Orhon Murat Arıburnu’nun şu dizelerini bir kez daha anımsama:
“Almanyanın ortasında Ahmet
Almanyanın ortasında Mehmet
Ayşeler,
Fatmalar,
Darmadağın, kıyamet!
Almanyanın ortasında bir Anadolu!”
Yazlıktan komşumuz Şenal Sarıhan’ı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için çağırmış bazı dernekler. Rahime, toplantıya gitti. Ben evde kaldım. Sonra Şenal Hanım telefon açtı, geçmiş olsun dileklerini iletti.
8 Mart, Pazar
Bir şey yapmadan uzanmak nasıl da sıkıyor beni.
Yine de Şavkar Altınel’ın yeni kitabı Tepedeki Yabancı’yı (YKY) okumaya çalışıyorum. Burnuma krem sürünce uzanıp divana.
İngiltere’nin, Londra’nın sisli, soğuk, boğucu, yağmurlu... havasından aydınlık, ışıltılı görüntüler yakalıyor Şavkar. Çevresini ve sevdiği yazarları yakın takibe alıyor.