|
Diller Atlası .......Kategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 17 Mart 2009 12:29:50 UNESCO, 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü nedeniyle "tehlikede olan diller Atlası" yayımlamış. Dünya genelinde tehlikede olan iki bin beş yüz dil varmış. Bu diller beş bölümde sınıflandırılıyormuş: "Savunmasız; tehlikede; ciddi tehlikede, kritik durumda ve 1950'den bu yana ölü diller".
Berlin Günceleri 23 Şubat - 1 Mart 2009 23 Şubat, Pazartesi Günlüklerimi bastım. Günü gününe neler yazmışım, yeniden okudum. Günlük tutmanın zorluğunu aşmışım, öyle görünüyor. Günümü günlüğe sığdırmışım kimi zaman, bazen de başka şeylerden söz etmişim; çokça da edebiyattan, şiirden ve okuduğum yeni kitaplardan. Hava ve yemek üstüne de yazmışım. Üç bölüm oldu Günü Gününe Günlük dosyası: Berlin Günlükleri, Kardeş Günlükler ve Şiir Günlükleri. Adı “Son Hafta” olan şiirimin başlığı “Kuş Uçuşu” oldu. Eski başlık güncellik içeriyordu ve şiirin işi değil güncelin çetelesini tutmak. 24 Şubat, Salı Çevirenin Notu dergisi Almanca yayımlanan Türkçe şiir kitapları üstüne yazmamı istemiş. İlginç bir konu. Kısa bir araştırma yapmam gerekecek bunun için. Nâzım’dan, Gülten Akın’dan, Behçet Necatigil’den, Yunus Emre’den... yola çıkarak antolojilere doğru uzanmam gerekecek. Alman şairlerinin Türkçeye çevrilen şiir kitaplarından daha az Türk şairlerinin Almancaya çevrilen şiirleri, kitapları. Bu kesin. 25 Şubat, Çarşamba Avrupa’da kadınlarla erkekler arasındaki ücret eşitsizliği giderek büyüyormuş. “AB ortalamasında kadınlar, erkek meslektaşlarından ortalama yüzde 17,4 daha az ücret alıyorlar”mış Evrensel gazetesinin haberine göre. “Yaş ilerledikçe ücret farkı da büyüyor”muş. “Almanya’daki ücret farkı 23-25 arası değişiyor”muş. Üstelik eşitsizlik evde de sürüyormuş: “Erkekler haftada 6 saat ev işi yaparken kadınlar 25 saatlerini ev işlerine” ayırıyorlarmış. 25-29 yaş grubu erkeklerle aynı işi yapmalarına karşın %8 daha az ücret alıyormuş kadınlar. 30-34 yaş grubunda ise fark biraz daha büyüyor, %14’e yükseliyormuş. Ücret eşitsizliğine %30 ile maruz kala kadınlar ise 60 yaşın üstündekiler oluşturuyormuş. 26 Şubat, Perşembe UNESCO, 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü nedeniyle ”tehlikede olan diller Atlası” yayımlamış. Dünya genelinde tehlikede olan iki bin beş yüz dil varmış. Bu diller beş bölümde sınıflandırılıyormuş: “Savunmasız; tehlikede; ciddi tehlikede, kritik durumda ve 1950’den bu yana ölü diller”. Dünyada varlığını koruyan altı bin civarındaki dilden “200’ü aşkını son üç kuşakta ölü dil haline” gelmiş. Bu altı bin dilin “538’i” “kritik” durumdaymış. “502’si ciddi tehlikede”ymiş. “632’siinde” tehlike çanları çalıyormuş. “607” ise tümüyle “savunmasız”mış. “199 dilin 10’un altında okuyucusu” varmış. Ayrıca “178 dilin de” 10-15 arasında okuru bulunuyormuş. Bir süredir ölü dil haline gelen diller ise şunlarmış: “Man Adası’ndaki Man dili; 1974’te Ned Maddrell’in hayatını kaybetmesiyle ölü dil haline” gelmiş. “Tanzanya’daki Aasax dili 1976’da ölü dil” olmuş. “Türkiye’de Ubıh dili 1992’de Tevfik Esenç’in ölümüyle yok” olmuş. “Alaska’daki (ABD) Eyak dili 2008’de Marie Smith Jones’in yaşamını yitirmesiyle ölü dil haline” gelmiş. Türkiye’deki 18 dilin tehlikede olduğuna da dikkat çekiyormuş bu Atlas. Diller yok olursa geriye insanlık, kültür, tarih kalır mı? Dünya ne hale gelir acaba bu çeşitlilik kalkarsa? 27 Şubat, Cuma Melih Cevdet Anday’ın son şiir kitabı Yağmurun Altında (1995) yer alan şiirleri çağımızın yorumu değilse başka nedir? Kitaba adını veren uzun şiir “Yirminci yüzyılı yaşadım” diyen bir şairin düşüncelerini de içermiyor mu? “Ertelenmiş bir yüzyıldı bu” derken neden ertelendiği pek belli olmasa da “yazgımızın” başkalarınca belirlendiği de imleniyor elbette. “Yirminci yüzyılı taşıdım” derken de ortada var olan bir “tedirginlik”e gönderme yapıyor Melih Cevdet “Çıplak su gibi yinele”nen bir zamanda. “parlak” bir yüzyıl mıydı geride bıraktığımız? Dan Franck’ın Bohemler kitabında anlatılan çağımızın sanat tarihini, kültürünü oluşturan sanatçılara bakarak söylersek, evet! Parlak bir yüzyıldı. İnsanlık tarihi açısından ise tam bir felaket! İki büyük dünya savaşı yaşamış, sonra da Avrupa’nın parçalamasına tanık olmuş bir yüzyılı hayırla anmamın bir anlamı var mı? “Dingin karşıtlıkların adı” yok ne yazık ki! Oysa “Sel gibi kuruyor yaşlılık, gençlik”. “Atalardan kalma huysuzluk”tan da söz edilebilir. Bu saptama ilginç işte: “Yirminci yüzyılı yaşadık O çağa bu çağa gömüldük”. “Oysa ne çok geçmiş var, ne çok zaman Ne çok gelecek, ne az zaman”. 20 yüzyıl öyleydi, peki 21. yüzyıl nasıl olacak acaba? Bunu kim bilebilir önceden? 28 Şubat, Cumartesi Hep böyle oluyor, hep; cehenneme bir adım yaklaşmışım gibi: Çatılar uçuyor, bacalar yerinden sökülüyor, kiremitler savruluyor, yağmur hiç yağmamış gibi yağıyor, şimşekleri tutabilene aşk olsun! Kıyamet günü sanki ya da gecesi. Hava bir simsiyah, bir kurşunî. Bulutlar çıldırmış gibi devinip duruyor oradan oraya. Bu karmaşalıkta güneş bir yerlere gizlenmiş, ay da sıvışmış bir yerlere. Borazanlar, davullar çalınıyor kulak zarlarını patlatırcasına, insan çığlıkları yeri göğü tutmuş... Nerede olduğumu bir bilsem. Uyandığımda bir ter boşanıyor, bir ter boşanıyor, o kadar olur! Korkudan zangır zangır titriyorum uzun süre. Yatak odasına alışmam uzun sürüyor. Bir bardak su içiyorum. “Hayırdır,” diyorum. Uyumaya korkuyorum. Salonun penceresinden dışarı bakıyorum. Hızla geçip giden tek tük arabadan başka bir hareket yok. Dingin ve sakin bir gece. Hava, ilkyaza dönmeye başladı sanki, öyle yumuşak. 1 Mart, Pazar Yarın hastaneye yatacağım. Onun tedirginliği var üstümde. Atamadığım bir sıkıntı. İlk kez ameliyat olacağım. Daralan burnumdan. Kaç zamandır zor nefes alıyordum burnumdan. Boğazım ve ağzım kuruyordu onun için. Gogol’ün ünlü 1833’te yazmaya başladığı ve 1835’te bitirdiği “Burun” öyküsü geliyor hemen aklıma. Gönderdiği dergide yayımlanmayan bu uzun öyküyü Puşkin yayımlamış 1836’da. “Gözyaşlarıyla gülmek” alt başlığında toplanan ve yaşamı en iyi anlatan öykülerden biridir bu. Berber İvan Yakovleviç’in karısının pişirdiği ekmekte bulduğu burnun traji-komik öyküsünü bana uyarlamak olanaksız elbette.
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|