|
|
2044... Tiranlar, yalakalar ve kölelerKategori: Dünya | 7 Yorum | 01 Şubat 2009 23:28:59 Sistem çökecek, hem de tamamı ile çökecek ama insanın önce içinde yaşadığı sistemi fark etmesi gerekiyor. Fark ettiği zaman zaten devam etmesine de katlanamayacak. Sistemi çökertecek olan aslında kapitalizmin ta kendisi olacak, tüm insani değerleri çökertirken kapitalizm de daha vahşi bir hal alacak. İvme kazanarak yerini totaliter tekelci postkapitalizme bırakacak.
Aslında benim bahsettiğim toplumsal ahlak sistemleri, din, ekonomi ve insanlığın son birkaç bin yıldır kurduğu tüm sosyolojik düzenin çökecek olması. Yerine daha iyi bir alternatif sistem koymak ise imkansız olacak. Bu çöküş insanlığın çökecek olması anlamına da geliyor. Halihazırda devam eden kapitalist çarkın kutuplaştırdığı iş gücü değerleri birbirlerini itmeye devam edecek. Devletlerin güvencesindeki sömüren sınıf, sosyal hakları elinden alınmış, güvencesiz, sömürülen sınıfı, açlığa itecek. İktisatta küçülen ve çok uluslu sermayeye özelleştirilen devlet modeli, artan nüfusları besleyemeyeceği için metropollere göç artacak ve gettolar kentsel topografya üzerinde yükselecek. Ekonomik gerilemeye bağlı olarak savaşlar, küresel-ekolojik felaketler ve hastalıklar nedeni ile dünyada mülteci nüfusu artacak. Dünya metropollerden başlayarak getto kolonilerine bölünecek. Körleştirilmiş, sınıfsızlaştırılmış, prekarya ve işsiz sınıfı zaman içinde ayaklanacak. İçlerinden çıkacak liderler gerilla savaşlarını başlatacak. Zaten devletlerin çıkarlarına işlemeye başlamış olan hukuk sistemi çökecek. Kaos dünyaya hakim olacak. Gerilla savaşları bir yana, prekarya hatta sonraki süreçte daha da sınıfsızlaşmış, üretimden yoksun işsiz sınıfı, yasa dışı yollarla kayıtdışı bir ekonomi yaratacak. Bu süreç, gettonun karanlık ekonomi ile yükselişine paralel, legal ekonominin de gerilemesine neden olacak. Devlet çökerken, mafya yükselecek. Terör ve kaosun hakim olduğu devletler ya henüz daha hala güçlü devletlerin eline geçecek ya da kanunun, hukukun işlemediği topraklara dönüşecek. Bir diğer olasılıkla çok uluslu şirketler devletleşerek varolan kaosun kendisinden pek de farklı olmayan faşizan totaliter bir hukuk modeli geliştirerek iktidarlarını kurmaya çalışacaklar. Dünya tiranlar ve köle işçiler olmak üzere iki sınıfa ayrılacak. Marks’a göre insanlık tarihi ilkel komünal toplum dönemi, köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum ve komünizm dönemlerine ayrılır. Burada bir parantez açarak 5. dönemin yani Komünizm’in gerçek anlamında yaşanmadığını var sayıyorum. En azından tüm dünya genelinde bir model olamadı. Ancak insanlık tarihi bundan böyle bu aşamaları tersine geçerek tekrar yaşayacak. Yapısal ve işleyiş olarak farklı olmakla birlikte süreç büyük ölçüde benzerlik taşıyacak. Postkapitalizm muğlak, dengesiz, tutarsız bir postfordizm döneminin kapılarını aralayacak. Gerçi Schumpeter’e göre bu kapitalizmin doğasında var. Bir bakıma neo-schumpeterci bir post fordizmden bahsediyorum. Öte yandan günümüzde 5. Kondratiev dalgasının yaşandığına dem vuran ekonomistlere göre dalga henüz 20 yaşında. Bilgi ve iletişim dönemine giren Kondratiev dalgası bir anlamda tekrardan fordist süreci yaşayacak. Bu zaten aslında sürüyor da. Burada kapitalizmin yeni aktörleri karıncalar gibi çalışan Uzak doğulular ve Çin ekonomisine işaret etmek istiyorum. Her şey geriye giderken postkapitalizm çerçevesinde feodal ekonomi kolonileşmeye başlayan gettoların içinde tekrar yaratılacak. Burada feodal kavramı tarihsel anlamı ile algılanmamalı, feodaliteyi yöneten derebeylikler olmayacak. Eski feodal ekonomideki az gelişmişlik ve kısıtlı üretim doğal olarak söz konusu olmayacak ancak yönetsel anlamda postfeodal ekonomi, devleti de yöneten sermaye sahiplerinin kontrolünde olacağı gibi postkapitalizmin tekelci anlayışı yayılacak ve eski feodal sistemdeki kapalı ticaret, prekarya ve alt sınıfların kullanımında olacak. Daha sonrasında sınıflar arasında kutuplaşma artacak, emeğe ödenen değer gittikçe küçülecek ve faşizan totaliter ekonomi politikaları köle sınıfını doğuracak. Toyota paradigmasında olduğu gibi patrondan çok patroncular yaratılarak, köleleşmiş işçi sınıfı daha fazla ezilecek. Tüm bu süreci yaşayan sınıfsız sınıf, komün toplumuna dönüş yapacak. Bir ütopya olan komünizm nihayet bir toplum modeli halini alacak. Suyun yolunu bulduğu gibi. Ancak köle toplumlarını idare eden faşizan totaliter ekonominin aktörleri devlet şirketler yani modern tiranlar varlıklarını sürdürmeye devam edecek. Komün toplumlarıyla tiranlar birbirlerini kabullenip, birbirlerinin alanına girmeden varlıklarını sürdürecekler. Bir gün tüm sistem çöktüğünde ise dünya, komünal toplum dönemine tamamı ile dönmüş olacak. Buraya kadar hepsi sadece birer var sayım. Ama bir fikrim daha var, bunu dile getirirsem var sayım olmaktan öte, bilim kurgunun alanına gireceğim ama aklımdaki şu ki, dünyanın modern tiranlardan kurtuluşu, sınıfsız emekçilerin kazandığı bir zaferle olmayacak. Modern tiranlar iktidarı bırakmışsa artık zaten dünya tükenmiştir. Bence sömürgeci sermaye tiranları, insanlığın emek gücüyle elde ettikleri zenginlik ve gelişmiş teknolojileriyle evrende ekolojisi bozulmamış, sömürülüp, tüketilmemiş, kaynakları zengin, nefes alınır bir başka dünya bularak, kirlettikleri dünyayı terk etmiş olacaklar. Geri kalan halklar ise komünal, primitif bir yaşama başlayacak. Bu halkların teknolojileri kısıtlı olmakla birlikte akıl, tarihsel deneyimden gelen bilgi ve ruhsal güçleri gelişmiş olacak. Nüfus azalacak, ömür kısalacak. Toplum eskiden olduğu gibi ampirik bilgi ve erdemle donanacak, diğer yandan dünya nefes alacak, diğer türler gelişecek, bio çeşitlilik artacak. Ortalama 55 yıllık dönemlere ayrılan k-dalgalarının sonuncusunun sonu 2044’te son bulacak. Bu yazı tamamen kurgusal öngörülere dayalıdır, akademik veya bilimsel bir dayanağı yoktur ama diyorum ki, sen insanoğlu, sen aklınla yaşarsın, ad verirsin her imgeye ve kelimeler olmazsa bu dünya yok sanırsın. Her hayat bu evrenin besini ve evren her yaşama besin, gözyaşın akmadıysa hiç, boğazında bir şeyler hiç düğümlenmediyse, unutma ki senin sonun da aklınla gelecek. Görülmeyeni gör, duyulmayanı duy. Anlam boşlukta saklı. İmlere ad koyan sendin. Her nesne kendi sesine benzer ama aldanma her şey bunun da ötesinde, şekli yoktur fikrin de, duygunun da. Hiç bir şey gizli değil, insan göremediğini soyutlar çaresizce ama aklını kullandığın kadar kullanmamayı da öğren. Sen kapitalist maymun, biraz duygularına da yer aç şu hayatta, paraya domalttığın kıçınla dünyayı yaşanmaz kılan sensin. Benim de özgürlüğümü elimden alan yine sen.
Yorumlaryigit uygur
{ 18 Mart 2009 21:12:24 }
Hayır, hayır yazmayı filan bırakmış değilim. Bırakılacak birşey değil zaten yazmak. Zorlamıyorum da, 2 ayda bir yazı göndermemin nedeni de bu olsa gerek ama bu benim için bir dönem sanırım, hayatı biraz rölantiye alıp, yavaşlamak istiyorum, bir gazeteci olarak sıcak haber takibi de yapmıyorum, gündemi bile pek takip etmiyorum, hayata müdehale etmemekten bunu kastettim, yazılar da heralde bu doğrultuda çıkacaktır.
ve sevgili Deniz, biliyorum yazılarım genelde çok karamsar ama kızgın yazılar olduğunu düşünmüyorum. fakat hayat böyle. Beni sorarsan mutlu olmak yada olamamak gibi bir arayışım da yok. Hayat neyse, o Yorum köşesini 3 kişilik bir diyalog köşesine çevirdik, okurlar bizi affetsin... sevgiler Umit Dagitan
{ 14 Mart 2009 12:44:48 }
Yigit bey,
Oyle bir devirde yasiyoruz ki insanlardaki bikkinligi, yilginligi ve yorgunlugu iyi anliyorum. Gezegenin de onlari ustunden silkeleme eyilimi konusunda yine siz de haklisiniz. Eger icinizden yazmak gelmiyorsa yazmayin, kafanizi dinleyin epeyce zaman. "Yazmam lazim" deyip kendini zorlamak insanin kendine kotuluk yapmasidir. Tabii bu sadece yazi yazma konusunda degil, daha bircok konuda gecerli. Bu durum sonuctaki urunun kalitesini de etkiler. Yazilarinizi destekledigim icin tesekkur etmenize gerek yoktu ama incelik gostermissiniz. Ben kaliteden anlarim - kaliteliyi de, kalitesizi de, kalitelinin taklidini de, carpitilmisini da.. hepsinden anlarim. Allah'a sukur bunlari yapabiliyorum. Allah'a sukur "Allah'a sukur" diyebilmek ya da diyebilememek dahi benim icin sorun olamiyor :-) - boyle komplekslerim yok. Benim elestirim kaliteyi carpitan ve kotu amaclarla taklit eden, yani onu igfal edenlere yonelikti - ve bunu her platformda yaparim. Cok iyi bir takim laflarin arasina cok kafa karistiracak, cok kurnaz seyler sokusturmak, sinsi dusuncelerle insanlari etki altina almaya calismak, birgun dogru yazip ertesi gun yanlis yazarak dezenformasyon yapmak SIYONIZM'in ve onun 160 yildir zapturap altina alip kullandigi MASONIK teskilatlarin ve bunlarin kendileri disinda kalan insanlara karsi olusturduklari gucun en migde bulandirici taktiklerinden biridir. Bu konuda insanlari her ortam ve kosulda uyarmak yine her gercek aydinin boynunun borcudur - ki hicbirseyden suphelenmeyen insanlarimiz her sakalliyi dede, ve de, her akilliyi bilge zannetmesinler :-). O yuzden bu konuda "Demokrasi var" deyip gecerek, demokrasinin boyle zumrelerce kotu niyetlerine alet edilmesine goz yummamak gerekiyor dusuncesindeyim. Ayorum'da veya baska biryerlerde yazmaya devam ederseniz haberim olur insallah. O zaman da yazilarinizi zevkle okurum. O yazdiklarinizr icin asil ben size tesekkur ederim. Iyi gunler dileklerimle, Umit Dagitan deniz kizi
{ 06 Mart 2009 01:27:32 }
sevgili yigit, hayata mudahale etmeden onu sevmek, gozlemlemek ve mutlu olmak uzerine yazmaya baslarsaniz o yazilarin en buyuk destekcisi de ben olurum. :-)
ama elbette, oncelikle size mutluluk, heyecan veriyorsa yazmalisiniz. en onemlisi o. ha bir de... biz umit'le 30 yildir kardes gibiyizdir. kirilmayiz birbirimize. cok sevgiler, deniz Yigit Uygur
{ 05 Mart 2009 19:12:06 }
Sevgili Umit Dagitan,
yazilarimin en buyuk destekcisisiniz. Cok tesekkur ederim ama sitede cok seslilik bence kotu degil. Bu zaten demokrasinin buyuk bolumu. Kimse birbirini kırmasin lutfen. Diger taraftan yazim bence kotu sonla bitmiyor :)) Dunya ustunden birgun insanlari sirkeleyecek. Onlar gitse de gitmese de Dunyanin kendini yenilemesi lazim. Aslinda gezegeni de kendi haline birakmak lazim. Ben oturdugum yerden izole bir sekilde sadece olanlari izliyorum ve yaziyorum ama artik yazmaktan da sıkıldim galiba. Hayata mudehale etmek istemiyorum artik. Ya da bu mesaji veren seyler mi yazmak gerek:)) Yine de cok tesekkur ederim, yorumlariniz ve destekleriniz icin... Yigit Uygur Umit Dagitan
{ 05 Mart 2009 01:55:32 }
Deniz'cim,
Bizim kimseden korkumuz yok ki paranoyamiz olsun. Bizim en buyuk korkumuz cocuk cigliklarinin artmasidir. Su videoya bi bak!.. http://www.youtube.com/watch?v=gko0rUCKuyw Bizim en buyuk korkumuz mazlumlarin ezilmesi ve haklarinin yenilmesidir - ki bu tur korkular insanda paranoya degil azim, kararlilik, inanc ve bilinc yaratir. Ayorum'un sahibesi (:-) olarak bana boyle bir cevap yazmanin gayet dogal oldugunu dusunuyorum. O yuzden o korkun yersiz - siyonistler bizi ASLA bolemez. Cunku bizim inancimiz ve suurumuz tamdir. Ve cunku onlar aslinda zavallidir ve yardima ihtiyaclari vardir. deniz gunal
{ 03 Mart 2009 12:19:30 }
umit
muhalifleri birbirine dusurmek, anti emperyalist akimlari birbirlerine kirdirmak da ziyonistlerin oyunlarinin bir parcasi olmasin sakin! bence bir dusun. paranoyanin siniri yok! Umit Dagitan
{ 03 Mart 2009 05:04:28 }
Sevgili Yigit,
Diğer Sayfalar: 1. Aklina, fikrine, emegine saglik. Okudugum en guzel yazilardan birini daha yazmissin. Biraz kotumser ama... Sonunda kotuler kazanmis gibi olmus. Yani herseyin icine edip kacabilmis gibi olmuslar. Ben se o kadar kotumser degilim. Ortaligin tozduman oldugu, melek izlerinin seytan izlerine karistigi bu devirde dahi birileri hala boyle berrak dusunebiliyor ve olayi guzelce aciklayan yazilar yazabiliyorsa hala umit var demektir. Tiranlar yakin gelecekte bu tur yazi ve nesriyatlari tamamiyla engellemeyi hedefliyorlar. Yani henuz yazabiliyorken bunlardan bol bol yazmak, yazilanlari da okumak lazim. Ille bir marjinallik, cikintilik, orijinallik yapmazsam olmayacak. Ne yapayim ki su gozlerim goruyor, dilim soylemese olmaz: ‘Ne gariptir ki Ayorum'da senin gibi o tiranlarin hic hosuna gitmeyecek yazi yazanlar da var; Ayni zamanda da o tiranlarin emellerine hizmet edenler, hatta o guruba dahil olmayi cok arzulayan ve hatta da saniyorum ki olanlar var. Kimi senin gibi gezegeni kurtarmaya calisiyor, kimi bilge edalarinda gezegenin icine etmeye calisiyor. Kurnazca saflari kandirdiklarini saniyorlar ama aslinda kendilerini kandiriyorlar’. Ben dedim diyecegimi - artik herkes kendisini daha iyi biliyor, gocunan gocunsun, gocunmayan gocunmasin. Ancak!.. Sunu bilmekte yarar var ki evren daha iyiye gitmeye programlanmistir. Simdi bana kimse iyi ne, dogru ne, ahlak ne turunden entellektuel olma yolunda ilerlemeye calisan bedenlerin kafalarini karistirmaya yonelik taktiksel acilimlar yapmaya kalkmasin. Iyi her canlinin taa ozunde, derinliklerinde olandir. Kimi canlilardaki bu deger yasadiklari olaylar nedeniyle katman katman kaplanmis yerini kotuluge birakmistir. Bunlar zamanla kendilerini kotulukle ve seytanla ozdeslestirmisler ve senin o bahsettigin yilanlara tiranlara donusmuslerdir. Ancak her canlinin en ozunde, ben'in de olan iyilik evrenin uzun vadede sadece ve sadece daha iyiye dogru bir transform icinde olabilecegini gosterir. Bu da demektir ki, kotuler kaybedecek, iyiler kazanacak. Rockefeller'lar Cheney'ler kaybedecek... Mustafa Kemal'ler, Chavez'ler kazanacak... Yani bunca islerimizin arasinda karamsar olmamaya calismak da yasamimizin angaryalari arasinda. Selamlar, Umit Dagitan
Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|