|
Görev çokça, aşk ise sonsuzca!Kategori: Berlin Günceleri | 0 Yorum | Yazan: Gültekin Emre | 01 Ocak 2009 14:13:50 Goethe, 24 bölümlük das Tagebuch (Günlük) şiirini 1814 Nisan'ında yazmış. Dilimize henüz kazandırılmayan bu şiirin özgün bir baskısı elime geçti. Kitapta Eve Schwimmer'in 27 deseni de yer alıyor. Her sayfaya bir şiir ve bir desen denk getirilmiş.
Berlin Günceleri 15 – 21 Aralık 15 Aralık, Pazartesi Orkidelerin bakımının çok kolay olduğunu söylüyordu bir arkadaş: “Musluğun altına tut köklerin göründüğü saksıyı, su akıp gitsin köklerden, tamam.” Bir başkası, “çok az su vereceksin, damla damla neredeyse,” diyordu. Rahime kendine göre bir yol bulmuştu. Ben de çok az su vermeyi denedim, deniyorum ama birinin çiçekleri dökülmeye başladı. Her gün bir çiçeğini bırakıveriyor bu dünyadan bezmişçesine. Kenarları kuğu beyazı, ortasında leke gibi duran morumsu yapraklarla nasıl da nazlı bir duruşu var yaşama küsmeye başlamış bu orkidenin! Hayattan bıkan (!?) yalnızca biz insanlar değiliz demek ki. 16 Aralık, Salı Kitaplığımı düzenlemem çok zor ama pencere kenarına dizilenleri bir sıraya koymam kolay diye düşündüm. İşe girişince hiç de öyle olmadığını anladım. Anladım ama iş işten geçti. Dergileri, kitapları, yazılarımı, fotokopileri sıraya koymam birkaç saatimi aldı. Atmaya kıyamadıklarımı ne yapacağımı bilemedim. Neden kestiğimi çoktan unuttuğum kesikler, neden bir kenara ayırdığımı bilemediğim gazeteler... sonunda kocaman bir poşete doldurdum atılacakları ve doğruca çöpe! Günün birinde kitaplığımın ciddi bir biçimde elden geçmesi gerekiyor. Şiir kitaplarının dışındaki kitaplarımı ince eleyip sık dokuyarak seçmem de yarar var. Gereksiz yer kaplayan o kadar kitap var ki, onlardan kurtulup rahatlamam gerekiyor. 17 Aralık, Çarşamba İki yıl önce Neu Fahrland’da tuttuğum günlüğümü dün gece bitirdim. Yeniden gözden geçire geçire yayımlanacak hale getirdim. Çınlama dosyamdaki şiirlere de ışık tutuyor günlük. Heinrich Heine-Klinik’te kaldığım dört haftanın bir dökümü bu günlük. O günlerdeki sıkıntılarımı ve o sıkıntılardan kurtulmak için verdiğim olağanüstü çabayı da yansıttığını sanıyorum günlüğümün. Klinikteki her günümün şiirini yazmaya da çalışmıştım Çınlama’da. Farklı şiirler çıkmıştı ortaya bu dosyada. O dosyadaki şiirlerin bazılarını yayımladım. Yeniden gözden geçireceğim o şiirler kitaplaşmadan önce. Aradan o kadar zaman geçmişken şiirlerin üstünden, onlara daha nesnel bakabilirim diye düşünüyorum. 18 Aralık, Perşembe İnsan Yüreğine Yolculuk’ta (Can Yayinlari) Emin Özdemir, benzersiz bir çatı kuruyor “denemesel anlatı” kitabında. “Ölümü Sorgulamak”, “Sevginin Gökkuşağı”, “Tutkular Kavşağı” bölümlerinden oluşan kitapta yer alan denemeler iç içe geçiyor ve birbirlerini bütünlüyor. Şiirden romana, öyküden denemeye uzanarak ve kurmaca sahnelerle oluşturulan kitapta insanın yüreğine doğru ölümü, sevgiyi, tutkuyu alarak olağanüstü bir dil, düşünce yolculuğuna çıkarıyor okuru Emin Özdemir. Octavio Paz ne diyor: “Şairlerin yaşam öyküsü yoktur; onların yaşamöyküsü yapıtlarıdır.” Emin Özdemir de yapıtlardan yola çıkarak oluşturuyor eşsiz denemelerini. Sanatın işlevi nedir sorusuna yazar unutulamaması gerek şu yanıtı veriyor: “sanatın işlevi, yaşadıkları gerçekleri duyumsatacak düşler gördürtmektir; düşlemler kapısını açmaktır.” Öyle ya “hiçbir yazarın, ozanın yazınsal sesi salt kendisine ait değildir; o sese kendisinden öncekilerden nice incelikli esintiler sinmiştir; tıpkı kendi sesinin de kendinden sonrakilerine sineceği gibi.” 19 Aralık, Cuma Okulun son günü. Altıncı dersten sonra eşi Yugoslav olan bir öğretmen arkadaşın getirdiği ev yapımı kırmızı şarap ve sert içkiyle sucuk, kaşar peyniri bir yılın sıkıntısını üstümüzden atmaya yetmedi ama belki biraz hafifletti sayılır. Noel tatili başladı. Eve nasıl geldim bilmiyorum! O güzel şarap beni çarpmadı ama bir yılın yorgunluğunu da almadı üstümden. Akşamüstü Emre’yle kız arkadaşı Belinda’yı havaalanına bıraktık Dirim’le. Avusturya’ya uçuyorlar. Evde yalnızım ve yalnızlık beni büyütüyor. 20 Aralık, Cumartesi Martin-Gropius-Bau. 1946-2004 arasının önemli olaylarından öte pek çok tanınmış, tanınmamış simalarının portrelerini ağırlıyor Amerikalı fotoğraf sanatçısı Richard Avedon’un yapıtlarıyla. Siyah beyaz fotoğraflarda oyuncu, yönetmen, yazar, işçi, çalışan... insanların yüzleri Berlinlilerin karşısına çıkıyor. Berlin duvarının yıkıldığı yıldan da görüntülerin yer aldığı fotoğraflarda insanların iç dünyalarının suratlara yansıması görüntülenmiş. Şemsiyeli bir kadının su birikintisine basmamak için havada uçan görüntüsü unutulacak gibi değil. Robert Lebeck’in (1955-2005) fotoğraflarında ise Afrika, Franco döneminin İspanyası ve Almanya yer alıyor. Romy Schneider, Willy Brandt, Joseph Beuys, Jayne Mansfield... unutulmaz karelerle ölümsüzlüklerini koruyor. Politikacı, sanatçı fark etmiyor, bir duruşu, bir durumu sergilemeleri önemli. Deklanşör bir iç hesaplaşmasını, bir yorumu, sezdirilmemesi gerek bir düşünceyi yakalayıveriyor yüz çizgilerinin arasından. 21 Aralık, Pazar Goethe, 24 bölümlük das Tagebuch (Günlük) şiirini 1814 Nisan’ında yazmış. Dilimize henüz kazandırılmayan bu şiirin özgün bir baskısı elime geçti. Kitapta Eve Schwimmer’in 27 deseni de yer alıyor. Her sayfaya bir şiir ve bir desen denk getirilmiş. Bu şiirde Goethe, aşkı, tutkuyu öne çıkarmış. Bütün gün bu şiirle boğuştum. 24. şiirin çevirisi kabaca şöyle olabilir mi acaba? “Ki sonunda her şiir Öğütlerin bizi ciddi yönlendirmesi gerektiğinden İsterim ki, böylesine sevilen bir yolda kalıp ben de Dizelerim istemlerini göstereyim size: Yalpalarız elbet yaşam denen yolculukta Yine de ama güçlü kaçıkların dünyasında İki çare daha fazla dünyevî tahrik çarkında Görev çokça, aşk ise sonsuzca!”
YorumlarHenüz Yorum Yazılmamış Yorum Yazın
|
| Tüm Yazarlar |
|